İngiliz Parlamentosu’nda 1922 yılında dönemin İngiliz Başbakanı Lloyd George söz alır. Konu İngiltere’nin Anadolu’daki başarısızlığıdır. Lloyd George İngiliz Parlamentosu’na başarısızlığın nedenini anlatan şu tarihi konuşmayı yaptı:
“Beyler, Tanrı her yüzyılda dünyaya bir dahi gönderir. Bizim talihsizliğimiz yüzyılımızın dahisinin Türklere nasip olmasıydı. O dahinin Adı Mustafa Kemal’dir.”
Yunanistan Başbakanı Venizelos, 1930 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği mektubunu şu cümlelerle bitirdi:
“1930 Yunanistan Hükümeti’nin lideri olarak, Yunan-Türk anlaşmasının imzalanmasının Yakın Doğu’nun barışa doğru yürüyüşünde yeni bir dönemi başlattığı şu zamanda, Mustafa Kemal Paşa’nın Nobel Barış Ödülü’ne sahip olmanın ayırt edici itibarıyla ödüllendirilmesini teklif etmekten onur duyarım.”
“Ya İstiklal ya ölüm” diyerek savaştığı ve büyük bir zafer kazandığı ülkelerin devlet başkanlarını bile kendine hayran bırakan liderdir Mustafa Kemal Atatürk.
Yunanistan Başbakını Venizelos 3 yıl savaştığı ve bükemediği eli adeta öpüp Atatürk’ün Nobel Barış ödülü alması için çaba harcadı.
Tarihte savaştığı kişilerce barış ödülüne aday gösterilen başka bir lider olmadı.
***
Hindistan’ın kurucusu Gandi’nin “Atatürk, İngilizleri yenene kadar biz onları Tanrı zannediyorduk” sözü Atatürk’ün sadece bizim değil tüm dünya tarihinin akışını nasıl değiştirdiğinin açık bir göstergesiydi.
En yakın arkadaşlarından bazıları bile imkansız gibi görünen Kurtuluş Savaşı yerine “Manda ve himaye” gibi yönetimleri önerirken “Tam bağımsızlık” diyerek yüzyıllarca emperyalistlerce sömürülen milletlerin kaderini belirleyen kurtarıcıydı.
***
Mücadele ile geçen hayatı en ufak zorluktan yakınanlara en güzel ders oldu. Genç yaşlardan itibaren cephelerde sadece düşmanla değil kendi vücuduyla da uğraşan, hastalıklara meydan okuyan bir savaşçıdı.
Hakkında idam kararı verilmesine rağmen bağımsızlık uğruna yolundan asla dönmeyen, rahat ve kolay yaşam yerine toplum çıkarları için her zaman zoru seçen, ömrünün büyük bölümü savaşlarda ve cephelerde geçmiş bir karakter.
Yüzyıllar boyunca hurafelerden kendini kurtaramamış, okuma-yazma oranının yüzde 1’lerde olduğu bir toplumun yönünü sadece 16 yılda; aydınlığa, bilimselliğe ve çağdaşlığa doğru çevirmeyi başaran bir devrimci.
Borç içinde yüzen, kapitülasyon gibi prangalarla bağlı, toplu iğne bile üretemeyen, başındaki fesi bile ithal eden bir ülkenin tüm borçlarını kısa zamanda ödeyip bir daha da hiç borç almadan büyük ekonomik atılımlar yapan bir yönetici.
***
***
“Olmasaydı neler olacaktı?” sorusunun cevabı için Sevr Anlaşması’nın birkaç maddesine bakmak yeterli.
Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda; Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan’a bırakacak.
Bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan’a katılması için plebisit(halk oylaması) yapılacak.
Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a bırakılacak.
Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye bırakılacak, İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak.
İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak.
Boğazlarda deniz trafiği on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletlerin donanmalarını yardıma çağırabilecek.
İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak. Bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecek.
***
Osmanlı Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyacak. Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı Wilson belirleyecek (Başkan Wilson 22 Kasım 1920’de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a verdi.)
Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri kuvveti, 15.000’i jandarma olmak üzere 55.000 personelle sınırlı olacak.
Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi’nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecek.
Osmanlı İmparatorluğu’nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, Türkiye’nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek. Ancak Türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak.
Osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak fesh ettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak.
Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek.
Sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek, iş ve işçi hakları düzenlenecek.
***
Hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür.(İnsan hafızasının unutmak gibi bir maluliyeti vardır.)
Son 10 Kasım’a kadar tekrar tekrar okumakta yarar var.