İYİ Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ümit Özlale, Egeli TV’de önemli açıklamalarda bulundu.
İYİ Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Ümit Özlale Egeli TV’de önemli açıklamalarda bulundu. Özlale, “İzmir Büyükşehir Beleyesinde hiç iş yapmayan tamamıyla “bankamatik” olan personel arasında İYİ Partili varsa ilk İYİ Partilileri işten çıkaracağım. İzmir’deki belediyecilik hizmetleri hepimizin malumu dedim. “İzmir ölçeğinde bu hizmeti siz 15-16 bin kişiyle verebilirsiniz” dedim. Ama baktığımız zaman iştirakleriyle beraber 34 binin üzerinde çalışan var. Ben bunu ilk söylediğimde iftira atıyorsun dediler. İki ay sonra kendileri bu rakamı açıkladı. Biz de bu rakamları kafamızda atmıyoruz. İlçe belediyeleri ile birlikte bu sayı 50 bini buluyor” dedi.
NE ZAMAN İZMİR’DE İKAMET ALMIŞ, NE ZAMAN BELEDİYEDE İŞE BAŞLAMIŞ ONA BAKARIZ
Kendisinin de bir işçi anne ve babanın çocuğu olduğunu hatırlatan Özlale şöyle konuştu: “Ben alın terinin ne olduğunu çok iyi bilirim. Ben geldiğim andan itibaren belediyedeki herkesi çalıştıracağım. Orada çünkü İzmirlilerin bir hakkı var. Siz İzmir Büyükşehir Belediyesinde insanların belirli bir siyasi tercihten dolayı herhangi bir iş yapmadan alındığını düşünmüyor musunuz? Ya da sabah şehirlerarası otobüsten inip, İzmir’i ilk defa görüp belediyede işe başlayan kimse yok mu? Evet var. İnsanların ikametlerine bakarız. Ne zaman İzmir’de ikamete başvurmuş. Ne zaman belediyede çalışmaya başlamış, ortaya çıkar. Ben emek yanlısı birisiyim. Benim annem ve babam işçi. Ben hayatımı çalışarak kazandım. Benim burada temel itirazım hiç çalışmadan İzmir’in hakkını alan insanlara. Bu kadar basit.”
MUSTAFA YILMAZ/EGELİ GAZETE
-Genel siyasetten sonra yerel siyaseti İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığını neden düşündünüz?
Fikir üretebilirsiniz, proje de üretebilirsiniz. Özgeçmişimin sonucunda bende fikir de proje de çok. Fakat bunu fırsatını bulduğunuzda bir şehirde hayata geçirmek, o şehrin hayatına dokunmak o başka bir kabiliyet. Ben bu kabiliyetimin olduğunu biliyorum. O yüzden de bunu İzmirlilerle paylaşmak istiyorum. Ben iyi bir akademisyenim. 40 yaş altı üstün başarı bilim insanı ödülüm var TÜBİTAK’tan. Harward Üniversitesinde Kalkınma Ekonomisi dersi verdim. Bunların hepsi önemli şeyler. Fakat ben bir kariyer siyasetçisi olmak için siyasete atılmadım. Ben bir şeyler yapmak için siyasete atıldım. Bir şeylere dokunmak için atıldım. Özellikle memleketim İzmir’de kentin hayatına bir iyilik getirmek için bu siyasete geldim. Allah bana Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında memleketim İzmir’den milletvekili olmayı nasip etti. Şimdi çok daha heyecanlı, çok daha kabiliyetlerimi sahaya dökebileceğim, hayata çok daha fazla dokunabileceğim bir fırsat var elimde. O da Büyükşehir Belediye Başkanlığı. Kolay değil. Ama benim donelerimde birisi; iktisat okumuş, kalkınma ekonomisi üzerine dersler vermiş bir çok uluslararası ve yurt içindeki kamu kurumuyla proje yapmış birisi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığını da rahatlıkla yapabilir diye düşündüm.
-Sizinle ilgili bir de masonluk iddiaları ortaya atıldı? Bu iddialar nereden çıktı?
Ben çıkarmadım Vallahi. Benim adaylığım açıklandıktan sonra ODA TV bir haber yaptı. Orada böyle bir iddia ortaya çıktı. Nereden çıktığımı hiç bilmediğim saçma sapan bir haberdi. Yanlış anlaşılmasın. Mason derneklerine üye olanları saçma sapan olarak nitelendirmiyorum. Haberin kendisi saçma sapan. Bir üyeliğim olsa ben bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim. Ama yok. Siyasette benim gördüğüm şey şu: Siz toplumun dikkatini çeken önemli bir figür olarak ortaya çıktığınızda mutlaka bir gazete bir yayın organı sizle ilgili abuk, sabuk bir haber yapıyor. Benim de şansıma adaylığım açıklandıktan sonra ODA TV’nin bu haberi düştü.
-İzmir’de tartışılan konulardan biri de bazı belediye başkan adaylarının ithal olması. Siz İzmir’i ne kadar tanıyorsunuz? İzmir ile ilişkiniz ve bağınız ne?
Anlatayım. İzmirli karar versin. Ben 1972 Almanya doğumluyum. Annem ve babam Almanya’da işçiydi. Annem 1948 İzmir doğumlu. Babam Ayvalıklı. Evlenip Almanya’ya gidiyorlar ama çalışma şartları çok ağır olduğu için beni İzmir’in Halil Rıfat Paşa semtinde beni şimdi rahmetli olan anneanme ve dedem büyütüyor. Benim çocuklukla ilgili hatırladığım anı şudur: ilk anılar Varyant’ın oradaki 95 kahve vardır ya. Dedemle 95 kahveye gideriz. O tavla ya da kağıt oynarken onu seyrederdim. Halil Rıfat Paşa’da çatı katında bir terasımız vardı. Oradan Körfez’i seyrederdim. Halil Rıfat Paşa bence İzmir’in yaşayan tarihidir. Benim İzmir’de ilk çocukluk yıllarda hatırladığım Halil Rıfat Paşa’dan Körfez’e baktığım ve dedemin oyunlarını seyrettiğim zamanlardır. Sonra ben 6 yaşındayken annem ve babam Türkiye’ye kesin dönüş yaptı. Ben Hatay’da Burak Reis İlkokulu’nda okudum. Sonra Bornova Anadolu Lisesi’ni kazandım. Oradan İzmir Fen Lisesi’ni kazandım. Ben 1990 yılına kadar İzmir’in iyi okullarında okumuş İzmirli bir öğrenci olarak liseden mezun oldum. Daha sonra Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İktisat bölümünü kazandım. Çok iyi bir öğrenciydim. ODTÜ’yü şeref listesinde bitirdim. Daha sonra ABD’nin tanınmış okullarından Boston College’de ekonomi doktorası bursu kazandım. Sonra ABD yılları başladı. ABD yıllarında da yaz tatillerinde gelip İzmir’de kalıyordum. 2001 yılında Bilkent Üniversitesi bana öğretim üyeliği teklifi yaptı. Ondan sonra Ankara yıllarım başladı. 2003’te Merkez Bankası Başkan danışmanlığına getirildim. Sonrasında TÜBİTAK 40 yaş altı üstü başarı genç bilim adamı ödülü aldım. 2013 yılında Özyeğin Üniversitesine katıldım. Hüsnü Bey’in çok heyecan verici üniversite projesi vardı. O da İzmirlidir. Arada sırada görüşürüz. İzmirli çok saygın bir ailenin çocuğudur. Hüsnü Beyle İzmir’i de konuşuruz. Sonra Harward yıllarım başladı. Yazları Harward Üniversetisinde Kalkınma Ekonomisi dersi veriyordum. Kışları da Özyeğin Üniversitesindeydim. 2020 yılına kadar böyle devam etti.
6’LI MASANIN HÜKÜMLET PROGRAMINI HAZIRLAYAN 6 KİŞİDEN BİRİYDİM
Aslında aklımda hiç siyaset yoktu. Sonra siyasete girdim. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in kurmaylarından biri olarak 6’lı masanın Hükümet programını hazırlayan 6 kişiden biri oldum. Partimizin seçim beyannamesini hazırladım. Sonrasında iş milletvekili adaylığına geldiği zaman bana Genel Başkanımız Meral Akşener bana, “Gaziantep 1. sıra boş. Orada ön seçim yapmıyoruz. Orası kesin. Seni oraya geçirelim” dedi. Ben “İzmir’i istiyorum” dedim. “neden” dedi. “Orası benim memleketim” dedim. İzmir’in tüm sokaklarını bilirim. Bütün her şeyini bilirim. Akşener bana “Ama İzmir’de ikinci sıra var. Orada ön seçim yaptık. Ön seçimden çıkanları birinci sıralara yerleştirdik” dedi. Ben de “Olsun, ben ikinci sıradan çıkarım” dedim. “Riske atmıyor musun kendini?” dedi. “Yok, rahat çıkarım” dedim. İzmir o kadar iyi bildiğim yer ki, ben güle oynaya arkadaşlarımla buluşarak, o sokakları dolaşarak, eskiden tanıdığım ve hasret kaldığım insanlarla sohbet ede ede milletvekili seçildim. Çünkü İzmirli kendi evladını gerçekten bağrına bastı. Biz İzmir’de birinci bölgede milletvekili sayısını arttıran ülke bazında tek yerdik.
-İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığını İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener mi teklif etti, siz mi istediniz?
Ben istedim. Çok da erken istedim. 2 Haziran’da milletvekili yemini ettik. Ondan sonra Torba Yasa geldi. Torba Yasa üzerinde çalıştık. Ben aynı zamanda İYİ Parti’de Plan ve Bütçe Komisyon sözcüsüyüm. Plan ve Bütçe Komisyonu yasamaya öğrendiğimiz yerdir. Orada partimizi temsil ediyorum. Bir ara 5 hafta İzmir’de yoktum. İşte o sırada komisyonda bütçenin ön görüşmelerini partimiz adına yapan kişiydim.
Sonra ben Genel Başkanımız Meral Akşener’i gedip, “Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olmak istiyorum” dedim. Ben Tunç Soyer’den ya da CHP’nin çıkaracağı adaylardan daha iyi belediye başkanı olurum. Çünkü ben 20-25 yıldır İzmir’i görüyorum. Çok daha iyi bir belediyecilik mümkün. Akşener bana “emin misin?” dedi. “Evet” dedim. Ben ikna ettim Genel Başkanımızı İzmir Büyükşehri Belediye Başkan adaylığım için.
-Meral Akşener hiç tereddüt yaşadı mı sizin adaylığınızla ilgili?
Hiç yaşamadı. Ben bir şeyi çok istediğim zaman alırım. Akşener beni kendisine benzetir bazen. O da benim gibi deli der. Ben İzmir’den Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olayım dediğim de “tamam” dedi.
-Sizin adaylığınızla ilgili CHP ile İstanbul, Ankara pazarlığı yapılıp geri çekileceği iddiaları ortaya atıldı.
Biz Tunç Soyer’le benim belediye başkan adaylığım açıklanmadan önce gayet rahat oturup konuşuyorduk. Ben Fuarın hazırlık süreçlerine onunla birlikte de gittim. Ancak ben başkan adaylığımı açıkladığım andan itibaren Tunç Bey ve Rıfat Nalbantoğlu, “Aslında Ümit’in adaylığını açıklaması İstanbul ve Ankara için bir pazarlık konusu olabilir” söylemine başladılar. Ben hep söylüyorum; İzmir, Ankara ve İstanbul’un pazarlığı olabilecek bir şehir değil. En az İstanbul ve Ankara kadar önemlidir. İzmir’i insanların gözünde önemsiz hale getiren bu zihniyettir. Ben bu zihniyete karşıyım.
SOYER’E EN BÜYÜK ELEŞTİRİM “SAKİN ŞEHİR” PROJESİDİR
-İzmir’in önemli sorunları arasında neleri görüyorsunuz?
İzmir’in koku problemi önemli bir sorun. Ama ben İzmir’in beş önemli problemi arasında kokuyu söylemem. İzmir’in birinci sorunu alt yapıdır. Kentin alt yapısının elden geçmesi lazım. İkincisi ise kentsel dönüşümdür. İzmir’in yüzde 60’ı gecekondu. Zamanında gecekondu olarak yapılıp daha sonra imar aflarından yararlanmış yapılar. Karabağlar, Buca, Konak tarafına gittiğinizde karşı tarafta Bayraklı’nın arka tarafı Karşıyaka’da Şemikler, Örnekköy var. Nereye giderseniz gidin böyle bölgeler var.
Üçünsü sorun bana göre trafiktir. Bu da çok rahat halledilebilir. Dördünü problem bana göre vizyon eksikliğidir. İzmir’in ticari faaliyetler açısından vizyon olarak Ankara ve İstanbul’un çok gerisinde kalmış. Bizim çocukluğumuzda Ankara ve İstanbul ile birlikte İzmir de anılırdı. Şimdi anılmıyor. İzmir, Ankara ve İstanbul’un hayli gerisinde kalmış. CHP’lilerin de gözünde İzmir, Ankara ve İstanbul için pazarlık yapılabilecek bir şehir. İzmir bizim gençliğimizde üç büyük ilden biriydi. Şimdi ben kan kaybettiğini görüyorum. İzmir’de bu heyecan yok. Giderek yaşlanmış, gençlerin hayallerini başka şehirlerde gerçekleştirip yaşlandıklarında hayatlarının son dönemlerinde gelmek istedikleri bir şehir olmuş İzmir. Ben buna çok şiddetli itiraz ediyorum.
-Ama Tunç Soyer’in en iddialı projelerinden biri “Sakin Şehir” oldu.
Benim Tunç Bey’e en büyük eleştirim budur. İzmir yüzyıllardan beri ticaret ve liman şehridir. . İzmir tarih boyunca bir ticaret ve liman şehri. İskenderiye ve Beyrut’a gittiğiniz zaman, Marsilya’ya gittiğiniz zaman hep şunu görürsünüz. Oralarda kültürler çarpışır. Orada tüccarlar birbirleriyle müzakere eder. Mallar alınır, satılır. Hep bir çekişme ve temas vardır ve buradan acayip bir enerji doğar. İzmir de budur. Mısır için İskenderiye neyse, Ortadoğu için Beyrut neyse Fransa için Marsilya neyse İzmir ondan daha fazlasıdır. Böyle bir şehir hızlı bir şehirdir. Türkye’nin ihracatı İzmir’den ithalatı İstanbul’dan yapılırmış Osmanlı zamanında. Böyle bir şehrin “Artık biz sakin bir şehir olalım. Kendi yağımızda kavrulalım” demesi mümkün mü? Atamızın İktisat Kongresini İzmir’de yapmak istemesi ve orada serbest müteşebbisliği ortaya atmasının “Türkeye’nin kurtuluşu buradadır” demesinin başk abir sebebi olabilir mi? Niye İzmir’de başlatmış. Çünkü İzmir’in insanı müteşebbis, girişimci. Ama şimdi İzmir’deki girişimci sayısı İstanbul’dan, Ankara’dan ve hatta Gaziantep’ten daha az. Benim itiraz ettiğim nokta da burası.
Benim en büyük hayallerimden bir tanesi Alsancak’ın Liman arkası bölgesinde 120 bin metrekarelik bir alan var. Orada bizime endüstriyel miras diyebileceğimiz bir sürü bina var. Oralarda bir tasarım ve inovasyon kasabası yapıp, ilk önce üretilen mala ve hizmete değer kazandıracak tasarımla tanıştırmak istiyoruz. Basmane Çukuru için de hayalim bir girişimcilik kasabası olmasıdır. Bütün dünyadan gelecek girişimcileri içine alabilecek, İzmir’in sorunlarının da orada girişimcilik tarafından, gençler tarafından çözülmesine imkan sağlayacak bir merkez hayal ediyorum.
İZMİR’E YAKIŞIR SİMGE BİR YAPI YOK
-Siz İzmir’in ikinci büyük sorunu olarak kentsel yenilemeyi yerleştirdiniz. Bu konuda Şehir Planlama Doktoru olan Buğra Gökçe daha yetkin değil mi?
Onun burada Genel Sekreter olarak çalıştığı dönemde daha iyi yapmasını beklerdim. Sizler beni ne olarak değerlendirirsiniz. Geçmişte yaptığımız işlere bakarak değerlendirirsiniz. Bütün insanları böyle değerlendirmemiz gerekir. Buğra Bey’e saygı ve selamlarımızı gönderelim. Buğra Bey’in şehir planlamacısı olarak geldiği ve 6 yıl Genel Sekreter olarak çalıştığı İzmir’de şehir planlamasını daha iyi yapmasını ve bölgeye bir hareket, bir düzen getirmesini beklerdim. Ama böyle bir şey görmedim ben.
Siz yabancı bir turisti, ya da oralarda yaşayan bir arkadaşınızı İzmir’e getirdiniz. Ama onu götüreceğiniz bir simge yapı yok. Mimarlıkta Bilbao etkisi diye bir kavram var. Bilbao’da Guggenheim Müzesi yapılana kadar dünya için bu kadar cazibe merkezi bir şehir değil. Bu müze yapılınca Bilbao birdenbire cazibe merkezi oluyor. Benim hayallerimden bir tanesi Körfez’den de görülebilecek şekilde Kadifakale’deki anfi tiyatronun yan tarafına bir Ege Medeniyetleri Müzesi yapmaktır ve bunun da dünyaca ünlü mimarlar tarafından tasarlanmasıdır.
İzmir’in eksiklerinden birisidir bu. İzmirli kültür ve sanatı seviyor diyoruz. Dünyaca ünlü Senfoni Orkestrası İzmir’e gelse nerede konser verdireceksiniz? Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi sadece 1150 kişi alabiliyor. İzmir’e yakışır böyle bir simge yapı yok. Oysa Körfez’e Sidney’deki Opera Binası gibi bir bina yaptığınız zaman heyecanlandıran projeler olur. Ben İzmir’in sadece çöp problemini, koku problemini çözmek için gelmek istemiyorum. Onlar çözülür. 30 binden fazla belediye çalışanınız varsa bunları çözersiniz zaten.
AK PARTİ’NİN OYLARINI CHP’DEN DAHA FAZLA BÖLECEĞİM
-Şu anda CHP’nin ve AK Parti’nin adayları belli değil. Siz bu partilerden kimlerle yarışmak istersiniz?
Ben kendimle yarışmak isterim. Ben sadece kendimi anlatmak istiyorum. İnsanlar beni tanırlarsa ve tanıdıktan sonra benim projelerimi anlarlarsa beni seçerler. Benim şu anda rakibim zaman ve kendim. CHP’den ve AK Parti’den hangi adayların çıkacağına bakmıyorum. Eminim onlar da İzmir gibi bir yerde çok güçlü aday çıkartmak isteyeceklerdir.
-En çok hangi partiden ay olacağınızı düşünüyorsunuz?
Ben hepsinden alacağımı düşünüyorum. Bize getirilen en büyük eleştirilerden bir tanesi CHP’nin oylarını böleceğimiz yönünde. Hayır ben AK Parti’nin oylarını daha çok böleceğim. Karşımızdaki adayları bilmediğimiz için anket yaptırmadık.
-Aslında şu anda İzmir’de Büyükşehir Belediyesi için ismi açıklanan tek adaysınız.
İnşallah öyle kalırım. Bütün partiler benim üzerimde anlaşırlar. Bu iş dostluk çerçevesinde çözülür. Ama eminim karşıma iki çok güçlü aday çıkacak. DEM Partisi’nin murada aday çıkarıp çıkartmayacağını bilmiyoruz. Ama onlar da aday çıkarırlarsa burada iyi bir oyları var.
İLK OLARAK VARSA İYİ PARTİLİ BANKAMATİK PERSONELİ İŞTEN ÇIKARACAĞIM
-Tunç Soyer’in başkan seçilmesinde İYİ Parti’nin de oyları ve katkısı var. Soyer’i eleştirdiğiniz konularda İYİ Parti’nin de sorumluluğu olduğunu düşünüyor musunuz?
Mutlaka vardır. Benim en çok tepki gören açıklamalarımdan bir tanesi hiç iş yapmayan tamamıyla “bankamatik” olan personel arasında İYİ Partili varsa ilk İYİ Partilileri çıkaracağım. Bu tespit ettiğim Bankamatik personel arasında partimizin üyeleri varsa ilk onları çıkartacağım. Temizliğe kendimizden başlarız. Ben kendilerine de söyledim. 1 Nisan sabahı seçilirsem parti rozetimi çıkartırım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı rozetimi takarım.
-Büyükşehir Belediyesinde sizin tabirinizle “Bankamatik” olan kaç kişi olduğunu düşünüyorsunuz?
Ben şunu söyledim. İzmir’deki belediyecilik hizmetleri hepimizin malumu dedim. “İzmir ölçeğinde bu hizmeti siz 15-16 bin kişiyle verebilirsiniz” dedim. Ama baktığımız zaman iştirakleriyle beraber 34 binin üzerinde çalışan var. Ben bunu ilk söylediğimde iftira atıyorsun dediler. İki ay sonra kendileri bu rakamı açıkladı. Biz de bu rakamları kafamızda atmıyoruz. İlçe belediyeleri ile birlikte bu sayı 50 bini buluyor.
NE ZAMAN İZMİR’DE İKAMET ALMIŞ, NE ZAMAN BELEDİYEDE İŞE BAŞLAMIŞ ONA BAKARIZ
Ben bir işçi anne ve babanın çocuğuyum. Ben alın terinin ne olduğunu çok iyi bilirim. Ben geldiğim andan itibaren belediyedeki herkesi çalıştıracağım. Orada çünkü İzmirlilerin bir hakkı var. Siz İzmir Büyükşehir Belediyesinde insanların belirli bir siyasi tercihten dolayı herhangi bir iş yapmadan alındığını düşünmüyor musunuz? Ya da sabah şehirlerarası otobüsten inip, İzmir’i ilk defa görüp belediyede işe başlayan kimse yok mu? Evet var. İnsanların ikametlerine bakarız. Ne zaman İzmir’de ikamete başvurmuş. Ne zaman belediyede çalışmaya başlamış, ortaya çıkar. Ben emek yanlısı birisiyim. Benim annem ve babam işçi. Ben hayatımı çalışarak kazandım. Benim burada temel itirazım hiç çalışmadan İzmir’in hakkını alan insanlara. Bu kadar basit.
-Siz bir TV programında “Kaybetmek için de aday olunur” diye bir söz ettiniz. Burada ne demek istediniz?
Hayır “İlle kazanmak için aday olunmaz. Bazen kaybedeceğinizi bilseniz de aday olunur” dedim. Diyelim ki İzmir’de Türkiye İşçi Partisi aday çıkaracak. Türkiye İşçi Partisi İzmir’de kazanacak mı? Büyük ihtimalle kazanamayacak. Ama buradan aday çıkarması en demokratik hakkı. Çünkü seçimler sizin için kendinizi, projelerinizi halka anlatmak için müthiş bir fırsat. Ben de bunu söylüyorum. Bu öyle bir noktaya geliyor ki, kazanacak olan iki partiyi belirleyelim. Diğer partiler bu iki partinin altında kümelensinler ve bizler o iki partinin çıkaracağı adayları çarpıştıralım. Oysa ben diyorum ki ben mevcut Başkan Tunç Bey’den ve CHP’nin mevcut adaylarından daha iyi belediye başkanlığı yaparım. Neden İzmir beni görmüyor? İnsan her seçimi tabii ki kazanmak ister. Ama partilerin her yerde aday çıkarması kadar doğal bir şey yok. Ben bunu söyledim. Büyük Birlik Partisi diyelim ki Yozgat’ta, Sivas’ta aday çıkaracağı zaman belki kazanamayacak. Ama çıkarmasın mı? Orada çok büyük bir oy potansiyeli var. İlle kazanacağı seçime girmesi diye bir durum olamaz. Rekabetin ruhuna aykırı bu.
-İYİ Parti’de olağanüstü günler yaşanıyor. Önemli isimler istifa ediyor. Bu çalkantı İzmir’de sizi nasıl etkileyecek?
Biz bu partiyi kolay kurmadık. İlk yaptığımız kongrelerde elektriğimiz kesildi. Yürümek istediğimiz yerlere çöp kamyonları çekildi. CHP’ye 1001’inci kez teşekkür edelim. Bir teklif götürdük. Bize 15 milletvekili verdiler. Biz de 2019’da kendilerine Büyükşehir belediyelerini kazandırdık. Şu ana kadar CHP ve İYİ Parti arasındaki işbirliği iki partiye de yaradı 2023 seçimleri dışında. 2023 seçimlerinde aday konusunda bizim çok haklı itirazımızı dinlemediler ama Cumhurbaşkanı adaylarını sadece 6 ay sonra CHP Genel Başkanlığına bile uygun görmediler. O zaman biz bu ittifak siyasetinin bur durma noktasına geldiğini ve bütün partilerin kendi başlarına hareket etmeleri gerektiğini düşündük. 6’lı masa ilk toplandığında CHP oyu yüzde 28-29 civarıydı. Bizim oylarımız yüzde 17-18 civarındaydı. 4 partinin oyları da yüzde 5’in üzerindeydi. CHP bu dört partiyle yüzde 25’i zor buldu. Biz de yüzde 10’u zor bulduk. Demek ki bizim 6 parti bir çatı altında birleşip aynılaşmamız, birbirimize giderek benzeşmemiz, bizim müstakil, bağımsız, tabanımızı genişletici bir siyaset yapmamıza engel oluyor. Yüzde yüz emin olduğum şey şu. Ayrı girilen seçimlerde muhalefetin oyları artacak. Biz CHP ile işbirliği yaptığımız için AK Parti ve MHP’den bize hiç oy geçişi olmadı. MHP’nin beklenin üzerinde oy almasının en temel sebeplerinden biri buydu. Aynı şekilde CHP de DEM Partisi’ne yanaşamıyordu. Çünkü biz orada kırmızı çizgilerimizi ilan etmiştik. Bizim ayrılmamız, AK Parti’den, MHP’den sıkılmış ama CHP’ye oy vermek istemeyen seçmenin bize gelmesine yol açacak. CHP de kendine daha rahat bir hareket alanı bulacak. DEM Partisiyle daha rahat işbirliği yapacak. Bundan rahatsız olanlar da bize gelecek. Muhalefet partilerinin toplamda oyu artacak. İYİ Parti’de oy kaybı yaşanırsa bu oylar CHP’ye gidecek. O zaman niye itiraz ediliyor. Bize de AK Parti ve MHP’den oy gelecek. AK Parti ve MHP’den bunalan seçmen CHP hassasiyetinden dolayı, ne yazık ki böyle bir hassasiyet özellikle Anadolu’da var, bize gelecek. CHP de daha rahat, daha özgür sol tarafta bir ittifak için zemin arayacak. Muhalefetin zemini genişleyecek.