Dün, Manisa Akhisar merkezli 5.4 büyüklüğündeki deprem bir kez daha hatırlattı.
Türkiye’nin yüzde 90’lık bölümünün Birinci Derece Deprem Kuşağı’nda olduğu gerçeği ne yazık ki hiç değişmeyecek.
Ama depremden en az zararı görmek için değiştirebileceğimiz konular da var.
Bunların başında da yaşadığımız kentlerin planlarını ve yapılarını deprem gerçeğine göre yapmak yönündeki zihniyet değişimi geliyor.
Ama on binlerce insanımızı kaybettiğimiz Marmara Depremi’nden bugüne kadar geçen 20 yılı aşkın sürede bile bu zihniyet değişiminin gerçekleştiğini söylemek mümkün değil.
***
Bu durum Çevre Bakanlığı’nın Ankara’daki bürokratlarının İzmir için hazırladığı 1/1000 binlik planlarda açıkça ortaya çıktı.
Söz konusu planlar askıya çıkarıldı ve sonra da yürürlüğe girdi.
İzmir’deki yerel yönetimleri dinlemeden, bilimsel meslek odalarının itirazlarını dikkate almadan yapılan planlar; orman, sit ve tarım alanlarının imara açıldığı, çok büyük yeşil alanların ortadan kaldırıldığı bir durum ortaya çıkardı.
Dahası bu planlarda çok daha sakıncalı bir durum vardı.
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi’nin 5 yıl önce planlara karşı açtığı davanın dilekçesinde Bakanlığın İzmir ve Manisa için hazırladığı 1/100 binlik temel planlarda jeolojik ve jeoteknik etütlerin yapılmadığı belirlendi.
Dava dilekçesinde bu durum şöyle ifade edildi:
“Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nün ‘planlamaya esas jeolojik, jeoteknik ve mikro bölgeleme’ genelgesine göre ‘planlamaya esas jeolojik ve jeoteknik etüt raporları’ mecburi olarak hazırlanmalıdır. İlgili genelgede belirtildiği gibi Bölge Planlarından Uygulama İmar Planlarına kadar tüm imar planlarının, ölçekleri gereği belirlenmiş formatlarına göre farklı jeolojik, joteknik etüt raporları hazırlanması gerekmektedir.
Plan hükümlerinin ilgili maddelerinde belirtilen alt ölçekli planlar için hazırlanması
gereken jeoloji-jeoteknik etüt raporları, esasen hazırlanması gereken İzmir – Manisa Çevre Düzeni Planının jeolojik-jeoteknik raporlarının yerine kullanılamaz.
Ayrıca, 1. Derece Deprem Bölgesi olan İzmir ve Manisa’ya ilişkin hazırlanan
Çevre Düzeni planında, genelgede belirtilen ve zorunlu olarak yapılması gereken jeolojik-Jeoteknik etüt raporlarının hazırlanmaması ve dolayısıyla
genelgede belirtilen Yapısal Jeolojinin (Bölgede etkin jeodinamik süreçleri; kıvrımlar, fay ve kırık sistemleri, genel kütle hareketleri belirtir) planlar üzerinde de yer almaması dolayısı ile planda fay hatlarının gösterilmemesine neden olmuştur.
Zira, Çevre Düzeni Planı’nda birçok yerde meskun haricinde belirlenen “Gelişme Alanları, Sanayi Alanları”nın altında fay hattı bulunup bulunmadığı
bilinmemekte ve bu şekilde belirlenmiş yerleşmeye açılacak alanlarda
telafisi mümkün olmayacak sonuçlara gidilmesine olanak veren bir durum söz konusudur.”
***
Bu planlar şu anda yürürlükte. İzmir ve Manisa’da söz konusu planlara dayanarak imar ve yapılaşma izinleri veriliyor.
Ama yerleşim izni verilen yerlerde fay hattı var mı yok mu?, o bile bilinmiyor.
Vahim bir durum. Fay hatları üzerinde imar verilme ihtimali yüksek.
Her depremde, her sarsıntıda büyük korku yaşanıyor.
Ama fay hatlarına imar verilirken bu korkular dile gelmiyor.
Yaşadığımız coğrafyanın jeolojik yapısını değiştirmek elimizde değil. Ama bu jeolojiye uygun planlar ve yapılaşma mümkün.
Ama galiba zihniyeti değiştirmek de jeolojiyi değiştirmek kadar zor.