Aile Hekimliği, Acil Tıp ve Afet Tıbbı Uzmanı Dr. Ülkümen Rodoplu daha güzel ve sağlıklı bir yaşamın ipuçlarını verdi
EGELİ GAZETE- “Dr. Acil” olarak tanıdığımız ve “Acil Komşum” gibi önemli projelere imza atan Uzman Doktor Ülkümen Rodoplu, son dönemlerde “10 Yaş Daha Genç” çalışmasıyla daha genç, daha güzel ve daha sağlıklı bir yaşamın izlerini sürüyor.
Beslenmeden uykuya, spordan ruh sağlığına kadar birçok konuda gençliğin sırlarını Egeli TV’de veren Rodoplu, bol su, hareketli bir yaşam, deliksiz bir uykunun önemini anlattı.
Sağlıklı ve genç bir görünüm için “filtre” uygulamalarına ihtiyaç olmadığını söyleyen Rodoplu, bunun için öncelikle “paketli dondurma”dan uzak durmak gerektiğini söyledi.
İşte Dr. Rodoplu’nun “10 yaş genç” görünümün ipuçlarını anlattığı o röportajımız..
Egeli Gazete: Hocam hemen soralım, nasıl 10 yaş daha genç görünürüz?
Dr. Rodoplu: 10 yaş genç görünmek bizim elimizde. Bu tabii sadece on yaş daha genç görünmekle bitmiyor. On kat daha sağlıklı on yıl daha uzun bir yaşam anlamına geliyor. Proje aslında iyi olmak hali, sağlıklı olmak halini kapsıyor. Bu aslında benim kendimle ilgili başlayan bir iş oldu. Öğrendiğim bilgileri, duyduğum bilgileri, dünyadaki sağlıkla ilgili bilgileri kendime uyarlayıp ona göre yaşama arzusuyla başladı. Çünkü hayatta kalmak istiyorum ben. Şöyle bir iddiam var. Ben hayatta kalırsam hayat da kurtarırım diyorum. Hem hayatta kalmak hem de hayat kurtarmak önemli. O zaman hayatta kalabilmem için de bütün olmam lazım. Sakat olmayayım, algım iyi olsun, kafam çalışsın, bütün organlarım iyi çalışsın. Ve onları genç tutayım. Sağlıklı tutayım. Şimdi 10 yaş bile yetmiyor, acaba 20 yaşa mı çevirsem bunu diyorum.
Egeli Gazete: 10 yaş daha genç görünüm deyince aklımıza hep botoks, dolgu uygulamaları geliyor.
Dr. Rodoplu: 10 yaş daha genç deyince bana hep yüz güzelliği ile ilgili sorular geliyor ve sahte bir görüntü algısı oluşuyor. Sosyal medyadan bana hep ‘kime gidelim, kimi tavsiye edersiniz, ne içelim, hangi takviyeyi alalım’ soruları geliyor. Ama bu soruların yatan şu. ‘Ben emek harcamayayım da bir şey olsun o beni hemen 10 yaş göstersin’. İş öyle değil aslında. İş bir bütün. Çok yanıtı var ama en böyle akılda kalıcı, uç bir yanıt vereceğim. Ayak sağlığı… Ben gördüğüm hastaların, muayene ettiğim hastalarımın mutlaka ayaklarına bakarım mesela. Şikayeti var. Göğüs ağrısı, diyabeti var ya da kilo veremiyor veya alamıyor. Şimdi bunu değerlendirirken ayaklarına bakmanın ne alemi var? Ayak bize çok şey söylüyor. Yüz de söylüyor ama ayak daha çok şey söylüyor. Ayağındaki tüylerin, dolaşımının iyi olduğunu gösterdiğini biliyoruz. Ayağındaki işte şekil bozuklukları, soyulmalar, ciltteki lekelenmeler, karaciğer hastalığını düşündürebiliyor. Dolayısıyla bir bütün. Yüzün sağlıklı görünmesi yetmiyor. Karaciğerin sağlıklı çalışması, böbreklerin sağlıklı çalışması, dizlerin iyi olması gerekiyor. Çünkü dizleriniz sağlıklıysa spor yapabiliyorsunuz. Hareket edebiliyorsunuz. Hızlanıp yavaşlayabiliyorsunuz. Dengede kalabiliyorsunuz. Bunlar olunca yüzününüz de sağlıklı oluyor.
Egeli Gazete: Nasıl başlamak gerekiyor?
Dr. Rodoplu: Önce istemelisiniz. Benim sağlıklı olmam gerekiyor. Ben hayatta kalmalıyım. Neden? Çocuklarım var. Çocuklarımın tam bana ihtiyacı olduğu yaşlarda ben hastaneyle uğraşmamalıyım. Kanser olmak, bedeli çok ağır, pahalı. Türkiye gibi bir ülkede kronik bir hastalıkla uğraşmak, tedavi olmak doğru ilaçları bulmak, doğru ilaçların tamamını bulabilmek çok pahalı. Onun için ben sağlıklı olmalıyım. Böyle başlıyor. İsteyerek başlıyor. Her bireyin ayrı öyküsü çok önemlidir. Biz on yaş daha genç programına başlarken kişiyle uzun bir konuşuruz. Kırk dakika, kırk beş dakika sürer bu. Yaşam şekli, aile öyküsü, ne gibi riskleri var? Kırk yaşının altında ailede kalp krizi geçirenler var mı? Ailede kanser öyküsü var mı? Diyabet var mı? Bunları bir yere koyarız. O zaman kişiye döneriz. Neler seviyor? Neler yapmak istiyor? Hayatla ilgili hikayesi ne? Başarısı ne? Çalışmayı mı seviyor? Tembelliği mi seviyor? Ne yiyor? Ağız tadı ne? Cumartesi pazar sucuk, sucuklu yumurta gibi kaçamakları var mı? Kokoreç yemeyi seviyor mu? Bunları öğrenmek istiyoruz. Neden? Kişiye özel aynı bir böyle özel terzi gibi bakıyoruz. Herkes aynı değil çünkü. Yaşam zevkleri önemli, yani kişinin elinden çok sevdiği bir şeyi alırken onun yerine bir şey koymanız lazım.
Egeli Gazete: Sucuklu yumurta ya da kokoreçin yerine ne koyabiliriz?
Dr. Rodoplu: Dengeli gitmemiz gerekiyor. Yani kişiyi strese sokmamalı. Pazar sabahı ekmek kızartması mesela kişiye çocukluğunu hatırlatıp ona güven duygusu veriyor. Onu da elinden almamak gerekiyor. Dolayısıyla çok dengeli gitmeliyiz. Kişi ikna olmalı. Yediklerimiz çok önemli. Biz yediklerimizle enerji alıyoruz. Doğru enerjiyi almamız gerekiyor. Yani vücudumuz aç kalmamak üzerine yaratıldığı için bizi hep yemeye itiyor. Haz duygusu. Kokuyu aldığınızda iştahınız açılıyor. Ne olursa olsun gözünüz dönüyor yemek istiyorsunuz. Dolayısıyla hep aç kalmamak üzerine kurgulanmış bir makineyi doğru beslenmeye yöneltmemiz gerekiyor.
Egeli Gazete: Üzüntü bizi yaşlandırır mı ya da mutlu olmak bizi genç gösterir mi?
Dr. Rodoplu: Dünyada toksik iyimserlik diye bir kavram var yeni. Olan bitene kayıtsız kalmak, ülkenizde, çevrede, dünyada olan biteni görmezden gelip sahte bir iyilik hali yaratmak hali. Bununla ilgili Harvard Üniversitesi’nin çok yeni bir yayını vardı. Onu okuduğumda çok etkilendim. İşte aynaya bakın, kendinizi sevin, kendinizle barışın. Bir böyle mutluluk havası. Ama hafta sonu Kuşadası’nda başlayan yangın ve oradaki ormanların yok olması… Muğla’da, Batman’da, Diyarbakır’da, kendi ülkemde. Hayat pahalılığı, geçim derdi… Bunlara kayıtsız kalamazsınız. Bunlara kayıtsız kalarak yaşamı sürdüremezsiniz. Onlar üzüyor mu? Üzüyor. Ama size iyi haberim var. Bedenimiz seviyor bu stresleri. Bedenimiz mesela aşırı sıcağı da seviyor, soğuğu da seviyor. Kendisini güçlendirme fırsatı buluyor. Üzüntülerle, kaygılarla, yaşananlarla baş ettikçe hayatta kalmayı öğreniyor. Onun için hiç korkmayalım. Bunlarla yüzleşelim, üzüntüyle yüzleşelim, kaygılarla yüzleşelim. Orman yangınının üzüntüsünü, buhranını yaşayalım. Evet. Hissedelim sonuna kadar. Bedenimiz kendisinin buna karşı güçlü tutuyor. Yeter ki bazı kuralları yerine getirmeyi unutmayalım. Mesela iyi beslenmek, doğru beslenmek, zararlardan uzak kalmak, sigara, alkolden uzak durmak. Kısa bir hayatımız var, onu hasta geçirmenin hiç anlamı yok. Sigara, alkolün kanser yaptığı kanıtlı. Bunlardan uzak durarak, olabildiğince temiz, doğal, sade, basit beslenerek ve bize iyi gelmediğini düşündüğümüz gıdalardan uzak durarak yaşayalım. Süt şişkinlik yapıyorsa uzak durun. Vücudunuz size sinyal veriyor.
Egeli Gazete: Hareketli bir yaşamdan kastınız nedir hocam? Günde 30 dakika mı 1 saat mi yürümeliyiz?
Dr. Rodoplu: Kendinizi iyi hissettiğiniz kadar yürüyün. Kendimden de biliyorum. Bazen yürümek istemiyorum. Gözümü açamıyorum. Hareket etmek istemiyorum. İçimden gelmiyor. Zorlamayalım. Bazen de bir durak erken inip eve yürüyerek gidelim. Yani hareketli olmayı hep alışkanlık haline getirelim. Bedenimiz hep hareketli olmak üzerine kurgulanmış. Eklemlerimiz çalışıyor, damarlarımız genişliyor. Böylece damarların içinde pıhtılar olmuyor. Hareket hep hareket. Sevdiğiniz bir spor mu var? Ya ben lisede çok iyi halk oyunları oynardım. Hadi yapın. Yaşınız kaç olursa olsun. Spordan algılanan sadece bir spor salonuna girip yazılıp yeni eşofman yeni ayakkabılarla kaydolup haftanın iki üç günü oraya gitmek. Hayır, bunun bir reçetesi yok.
Egeli Gazete: Vücudumuzu dinleyerek hareket etmemiz gerekiyor o zaman?
Dr. Rodoplu: Bunu anlatmaya çalışıyorum. İçeride bir kişi daha var, yaramaz bir çocuk ve zararlılara düşkün. Yoldan çıkmaya müsait afacan bir çocuk var. O afacan çocuk size hizmet ediyor. Bir kere o afacanlığını öldürmeyin. Ama bazı zararlılardan uzak durması için onu ehlileştirmeniz lazım. Sigara, alkol en başta geliyor. Mesela dondurmadan örnek verelim. Hele o paketli dondurmalar var ya. Çok seviyorum. Gelin görün ki en zararlı on gıdanın başında yer alıyor. Çünkü çok işlemden geçiyor. Aslında o sahte paketin, sahte görüntünün altında acayip bir çöp var aslında. Ben eminim birkaç yıl sonra onların üzerine kanser yapabilir yazacak. İçindeki şeker oranı yüksek insülin yükseltiyor. İnsülin direncine neden oluyor. Bizi yağlandırıyor falan. Yedikçe yiyoruz. Onu yiyoruz, yetmiyor. Eve gidiyoruz, dolap açıyoruz, gece saat 23.00’te yemek istiyoruz. Neler neler yapıyor bize. Onu akşam yedik bir dakikalık bir keyif için ertesi sabah şiş kalkıyoruz. O nedenle sınırlamalıyız. Yani böyle hep azaltarak ya ben bunu şimdi yedim ama yarın sabah biraz yürüyüş yapayım diyerek işe yürüyerek gidelim.
Egeli Gazete: Su ve kahve tüketimi hakkında ne önerirsiniz?
Dr. Rodoplu: Kafein hakkında çok olumlu çalışmalar var. Ama sınırı var evet. Türk kahvesini ben günde fincan tüketiyorum ve hep böyle öğleden sonra bir böyle bir keyif anında içiyorum. Batı dünyasında çok yaygın. Sabah hep güne kahveyle başlıyorlar. Onları açsın tetiklesin diye. Evet, kafeinin uyarıcı etkisi var, çok olumlu çalışmalar var. Ama belli bir sınırda bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi var kafeinin. Çay da buna dahil. Dolayısıyla kaldırmayalım, tüketelim ama suyun yerine geçmediğini bilmemiz gerekiyor. Suya ise ihtiyacımız var. Yaz aylarında üç litre su içilmeli diyorum. Lıkır lıkır içmen gerekmiyor, yudum yudum da olur.
Egeli Gazete: Uyku ve genç görünüm hakkında neler söylersiniz?
Dr. Rodoplu: Uyku çok önemli, deliksiz uyuyorsanız çok şanslısınız. Deliksiz uyuyamıyorsanız mutlaka bir sebebi vardır. Onu bulup keşfetmeli ve düzeltmelisiniz.
Egeli Gazete: Sosyal medyada da genç görünüm filtreleri de yaygın değil mi hocam?
Dr. Rodoplu: Bu iş resimle, filtreyle olmaz. Sadece karşı taraf bizi öyle görür ya da öyle gördüğünü düşünürüz. Ama biz insanların yüzüne odaklanırken ilk baktığımız hep gözleridir. O gözlerdeki ışıltı çok önemli. O ışıltının canlılığını kaybetmemesi de bizim aslında bizim aklımızla üretebileceğimiz bir şey. Vücudumuzdaki, yüzümüzdeki kusurları değil, kırışıklıkları, izleri değil, o ışıltıyı görebilmek çok önemli. Dışarıdan çok müdahaleler yapılıyor yüze. Hepsinin mutlaka doğal olmasına dikkat edin. Ben bir insanın güzellik merkezine gitme kararına çok saygı duyuyorum. Asla gitmeyin demiyorum. Gidin diye teşvik ediyorum. Ben de gidiyorum, birlikte çalışıyorum. Onların yaptığı işleri hem takip ediyorum hem yenilikler varsa öğretmeye, anlatmaya çalışıyorum. Ama ben dışarıdan kimyasal enjekte edilmesine karşıyım. Bir hekim olarak. Onların hem komplikasyonları daha çok oluyor hem kalıcı hasar yaratabiliyor. Hem de dışarıdan kimyasal verdiğiniz kimyasal yok olmuyor. Bir yere gidiyor. Bir gün bir yerden bir hasar olarak karşımıza çıkabiliyor. Ama dışarıdan sürülenler, doğal olanlar, sizin cildinize uygun olanlar, bilinçli yerde yapılıyorsa, bilinen, tanınan, aklı başında mutlaka bir dermatoloji uzmanının gözetimi denetiminde bir plastik cerrahi uzmanının bilimsel gözetimi denetimi altındaysa orada olun. Yoksa merdiven altı uygulamaları önermiyorum. Ama 60’lı yaşlara gelince göz kapağı ameliyatları, gözaltı torbalarının ameliyatla alınmasına kesinlikle karşıt değilim. İnsanı kendisiyle barıştırdığı için ve kendisini iyi hissedeceği için olanakları da el veriyorsa doğru merkezlerdeyse öneriyorum.