“Büyük acıları unutturuyorlar: Palyatif mutluluk servisi” başlığı ile Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Palyatif Bakım Servisindeki insani dokunuşları anlatmaya başlamıştık. Servisin Sorumlusu Aile Hekimliği Uzmanı Doç. Dr. Yasemin Kılıç Öztürk, röportajımızın ikinci bölümünde, ciddi bir hastalığı olanların acılarını azaltmak amacıyla kurulmuş palyatif servislerde kalan hastaların duygularını, yakınlarının beklentilerini dile getirdi.
Bu bölümün en ilgi çekici kısmını Doç. Dr. Öztürk ile yaşama veda etmeye hazırlanan bir hasta arasındaki konuşma oluşturuyor. Artık hastane bahçesine inmeye hali kalmayan hasta doktoruna “hastane bahçesindeki nar ağacının çiçek açıp açmadığını” soruyor. Hastasının tedavi hizmetini ekibiyle sürdüren doktor, ilk fırsatta bahçeye inip merak edilen o ağacın çiçeğini fotoğraflıyor. “O an”a bir de doktorun eline konan bir uğur böceği eşlik ediyor. Hemen servise dönüp hastasına nar çiçeği ile uğur böceğini gösteren doktora hastasının söyledikleri ölmek üzere olan insanın içindeki yaşama olan sevgisini, heyecanını, şaşkınlığını bir kez daha kanıtlıyor: “Bir daha nar çiçeği görecek miyim bilmiyorum ama bu gördüğüm en güzel hali”…
Fotoğraf bir şey daha kanıtlıyor. Onu da Doç. Dr. Yasemin Kılıç Öztürk özetliyor:
“Biz her bireyin insan olduğunun farkındayız. Sağlıkta şiddetin çözümü sağlık çalışanlarının insan olduğunun hatırlatılması. Serviste herkes birbirini gerçekten duyguları olan bir insan olarak tanıdığı zaman hem hastalar personelimizi hem ekip üyeleri hastalarımızı hasta değil bir insan olarak, hayatta beklentileri olan, konumu olan bireyler olarak görüyor.”
İşte hayatı ve ölümü bize yeniden düşündüren o röportajın ikinci bölümü…
“İNSAN OLDUĞUNUN FARKINDAYIZ”
Egeli Gazete: Zor bir işiniz var değil mi?
Doç. Dr. Yasemin Kılıç Öztürk: Hastaneden çıkamayacağını bildiğimiz bir hastanın yakınlarını yanında bulunsunlar diye vedalaşmaya davet etmiştik. Şimdi o noktada siz de duygusal olmak durumundasınız. Hepimiz insanız. Ama belki de bu servisin bu kadar özel olmasının sebebi her bireyin insan olduğunun farkındayız. Yani sağlıkta şiddetin çözümü sağlık çalışanlarının insan olduğunun hatırlatılması. Serviste herkes birbirini gerçekten duyguları olan bir insan olarak tanıdığı zaman hem hastalar personelimizi hem ekip üyeleri hastalarımızı hasta değil bir insan olarak, hayatta beklentileri olan, konumu olan bireyler olarak görüyor. Yaşlı bir birey geliyor, emekli olmuş çok üst düzey pozisyonlarda çalışmış olabilir. Ama orada eğer yatağa bağımlı yatıyorsa o andan itibaren bir meta gibi görülmesinin önüne geçebilmemiz gerekiyor. Onun onurlu sürecine devam ettirebilmemiz gerekiyor. Yıllarca olan deneyimlerini bilmemiz gerekiyor eğer konuşabiliyorsa. Bunlar gerçekten önemli noktalar.
Egeli Gazete: Servise gelen herkes yaşamla vedalaşıyor mu?
Doç. Dr. Öztürk: Biz daha önce Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde hizmet veriyorduk, pandemi döneminde kapandı. Şu anda Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Bornova Hizmet Binasında tedaviye devam ediyoruz. İlk süreçte yüzde 15-20’lerde kayıp süreci yaşıyoruz. Aslında hastanın evde sevdikleriyle olabileceği kadar semptomları rahatladıysa, psikolojisi rahatladıysa zaten “evimde huzurlu olayım” deyip taburcu olmayı tercih ediyor. Ama kontrol edemeyeceklerse de asla yalnız bırakmıyoruz. Son ana kadar yanlarında da olmaya çalışıyoruz.
“HASTALAR KENDİLERİNİ EVDE HİSSETSİNLER İSTEDİK”
Egeli Gazete: Teknik altyapı, yetişmiş personelin yanı sıra kaliteli hizmetin en önemli özelliği güçlü bir felsefeye sahip olması sanırım.
Doç. Dr. Öztürk: Biz Türkiye genelinde, yani sadece İzmir’de değil bu felsefeyi aynı heyecanla tüm toplantılarda anlattım. Neredeyse Türkiye’de temas etmediğimiz palyatif bakım merkezi kalmadı diyebilirim. Ege Üçüncü Yaş Üniversitesi var, belki duymuşsunuzdur, 60 yaş üstü bireylerle çok keyifli çalışmalar yapıyoruz. Oradan gönüllülerimiz var, destek oluyorlar. Serviste çok küçük bir balkonumuz vardı mesela. Benim hasta yakınlarımın bu balkonda nefes alma ihtiyacı vardı, çünkü kantine inemiyorlardı. O balkonu sağ olsun gönüllülerimiz o kadar keyifli hale getirdiler ki gidebileceğiniz en güzel kafeden daha keyifli bir balkonumuz var. Çiçeklerle bezendi..
Egeli Gazete: Palyatif bakıma insani dokunuşlar diyebiliriz…
Doç. Dr. Öztürk: Mesela hastanede son dönem bir hasta altına yaptığı zaman o bezler,
kıyafetler sürekli kirleniyor. Onların yıkanması için eve götürmek dahi önemli bir iş oluyor. Ama hasta kıyafetiyle kalmak istiyor. Çıplak yatmak istemiyor. Servisimizde çamaşır makinesinden kurutma makinasına kadar her şeyi hassasiyetle düşündük. En önemlisi belki de hani hastanelerde böyle bir sürü paneller olur ya arkada oksijenler, tüpler, kablolar olur. Biz oraları mobilyayla kapattık ki ihtiyaç olduğunda açılabiliyor. Hasta kendini evinde gibi hissedebilsin istedik. Dediğim gibi küçük tasarımlar yaptık. Ve bu çalışmalarımızı Türkiye’deki bütün merkezlerle paylaşma şansımız oldu. Bu kültürel de bir şey. Dünyada ölümü algılamak kültüre göre de fark ediyor. Dolayısıyla kültürel de bir uygulama söz konusu. Kişilerin ihtiyacı, kültüre göre de değişiyor. Türk kültürüne göre ideal uygulama için gerçekten çok emek verdik.
Egeli Gazete: Hayatın son durağı hepimiz için çok doğal bir aşama, doğal bir süreç. Umalım ki herkes için onurlu bir veda mümkün olsun. Bu süreçleri kolaylaştırdığınız için çok önemli bir iş yaptığınızı düşünüyorum. Şunu da sormak istiyorum. Son olarak evde vedalaşanlar ve yakınları için öneriniz ne olur?
“BUGÜN BANA İYİ GELECEK ŞEY NEDİR?”
Doç. Dr. Öztürk: Şöyle bir şey önereceğim. Öncelikle bu süreci bir daha yakalayamayacağımızı düşünmek belki de önemlisi. Bu felsefeyle tanıştıktan sonra kendi hayatıma yerleştirdiğim şeylerden bir tanesi “Bugün bana iyi gelecek şey nedir?” düşüncesi. Bugün kendinize iyi gelecek bir şey yapmadan asla uyumamaya çalışın. O gün kendilerine iyi gelecek şey söylemek istedikleri şeyi söylemek olabilir. Bazen insan söylediklerine pişman oluyor insanlar ama bazen söyleyemediklerine. Ve sevdiğini söyleyebilmek aslında en güzel veda. Aslında kronik hastalık tanısı alan bireyler yaşamı tehdit eden sorunla karşı karşıya gibi görünüyor ama aslında hepimiz yaşamı tehdit eden bir şeyle her daim karşı karşıyayız hayatın içinde. Doğduğumuz günden itibaren bildiğimiz tek şey öleceğimiz. Ama bunu unutarak yaşıyoruz. Aslında eve gittiğimizde öpeceğimiz biri olacak mı olmayacak mıyız düşünerek evden çıkarsak, o gün yattığımızda evet bugün kendim için çok keyifli bir şey yaptım diyebilirsek bu çok önemli. Küçük bir şey olabilir, bir arkadaşınızın doğum gününü kutlamak olabilir o gün size iyi gelen şey ya da yalnız başınıza bir süre kitap okumak olabilir. Ne yaptığınız önemli değil o gün size iyi gelecek bir şey yaptınız mı, o gün sevdiğiniz için bir şey yaptınız mı? Sizi zorlamayan, sizi de mutlu eden hani daha fazla kişiyi mutlu eden bir şey yaptıysanız çok daha keyifli bir uyku çekebiliyorsunuz. Ben onu önerebilirim.
Egeli Gazete: Palyatif bakımı ve çalışmalarınızı anlattığınız için çok teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz bir şey olur mu?
Doç. Dr. Öztürk: Sağlık hizmetlerine de mutlaka başvursunlar. Hani ben böyle çok felsefi tarafından bahsettim ama evde sağlık hizmetleri şu anda Türkiye’de evde bakım hizmetleri şeklinde de çok ciddi destek oluyor. Bir şey daha söylemek istiyorum. Palyatif bakımda biz bunları yapıyoruz ama dünyada neredeyiz? Dünya aslında iyi bir yerde olduğumuzu düşünüyor. Sıralamalarda, biz yaklaşık 10-12 yıldır bu işle iç içeyiz ama dünyada 60-70 yıl yapanlarla benzer klasmana ulaştık. Buna da bir vurgu yapmak istiyorum. Gerçekten bu alanda çok keyifli işler yapan Türkiye genelinde bu duyguyla bakabilen çok insan var.