9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşundan 3 yıl 3 ay 25 gün önce yaşandı o kötü gün.
15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Ordusu’nun İzmir’i işgalinden söz ediyorum.
Bugün o kötü günün 101. Yıldönümü.
İzmirIli Rumlar işgal haberini 13 Mayıs Salı günü öğleden sonra Aya Fotini Kilisesi’nde Yunan albay Mavrudis tarafından okunan Venizelos’un beyannamesiyle öğrenmişlerdi.
Haber Türkler arasında da yayıldı ve büyük bir tepki dalgası oluştu. İzmirli Türkler tarafından işgale engel olmak amacıyla “Redd-i İlhak Heyeti Milliyesi” ismiyle kurulan dernek tarafından bir bildiri hazırlandı ve halka dağıtıldı. Bildiride “ …Ey bedbaht Türk!.. Yunan hakimiyetini kabule taraftar mısın? Artık kendini göster. Tekmil kardeşlerin Maşatlık Meydanındadır. Oraya yüzbinlerle toplan.. Orada zengin, yoksul, bilgin, cahil yok. Fakat Yunan egemenliğini istemeyen bir mutlak çoğunluk var. Geri kalma!.. Binlerle, yüzbinlerle Maşatlık’a koş. Ve Milli Kurul’un buyruğuna uy…” cümleleriyle İzmirliler direnişe çağrılıyordu. Bu bildiri 14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece binlerce İzmirliyi eski Musevi mezarlığında (Maşatlık meydanı) bir araya getirdi. Belediye Başkanı Hacı Hasan Paşa tarafından yapılan bir konuşmanın ardından Hukuk-u Beşer Gazetesi’nin başyazarı Hasan Tahsin kürsüye gelerek ahaliyi direnmeye çağırıyor ve gazetede yazdığı gibi “Burayı Yunan’a vermeyeceğiz. Vermek isteyen kuvvetle paylaşacak kozumuz var” diyordu.
15 Mayıs sabahı erken saatlerden itibaren özellikle Rum ahali sokaklara çıkmış, Kordon ve Rum mahallesi Yunan bayraklarıyla donatılmıştı. Gece Amalthia matbaasında Türkçe ve Rumca basılan ve “İzmir civarının askerî işgal altına alınacağı ve herkesin işiyle gücüyle uğraşarak, devletlerin müzakere sonucu verdikleri karara itimat etmeleri” gerektiğini anlatan beyannameler halka dağıtılarak herhangi bir direnişin olmaması için önlem alınmaya çalışılmıştı.
Saat 8 sularında Yunan gemileri limana girmiş ve iskelelere yanaşmıştı. Yunan askerleri karaya çıkmaya çalışırken kilise çanları da durmaksızın çalıyor, İzmirli Rumlar da kordon boyunu doldurmuş “zito Venizelos” nidalarıyla karaya çıkan askerlere çiçek fırlatıyordu. Altın sırmalı elbiseler içindeki İzmir Rum Metropoliti Hrisostomos, gemiden inen işgalci askerleri takdis ederken ahaliyi kışkırtıcı nutuklar atmaktan geri kalmıyordu. Kordon’da Yunan Bayrakları önünde diz çökerek ağlayan Aya Fotini rahiplerinin ilahi sesleri yükseliyordu.
İşgalci Yunan askerleri sabah saat 9’a doğru karaya inmiş ve ilk Evzon alayı Karantina’ya doğru yürüyüşe geçmişti. Rıhtımdan, Sarıkışla’nın (O dönemde günümüzde Konak Meydanı’nda bulunan bina) önünden ve Hükümet Konağının yanından geçtikten sonra sağa günümüzün Milli Kütüphane caddesine saparken Hasan Tahsin tam karşılarında onları bekliyordu. Hasan Tahsin “Olamaz, olamaz, böyle ellerini sallaya sallaya giremezler” sözleriyle birlikte revolverindeki bütün mermileri evzon alayına doğru boşaltmıştı. İstiklal Savaşı’nın ilk kurşunu olarak kabul edilen Hasan Tahsin’in ateşlediği kurşunlardan iki tanesiyle iki evzon askeri öldü. Kimi anlatımlara göre ölen evzon askerlerinden biri alayın bayraktarıydı.
Ancak Hasan Tahsin için de son kaçınılmazdı. Bir anlık şaşkınlıktan sonra evzon alayı da silahına davrandı ve Gazeteci Hasan Tahsin’i önce kurşun yağmuruyla ardından da süngülerle oracıkta şehit ettiler.
Hasan Tahsin 31 yaşında istiklal uğruna şehit oldu. 3 yıl 3 ay 25 gün bekledi İzmir özgürlüğünü. 9 Eylül 1922 gününden bu yana İzmir ne istiklal uğruna şehit olan Hasan Tahsin’ini unuttu ne de özgürlüğün ne kadar kıymetli bir zenginlik olduğunu…