Bingöl’ün Karlıova ilçesinde gelen 5.7 büyüklüğündeki depremin yıkım ve can kayıplarına neden olması gözleri Birinci Derece Deprem Bölgesinde yer alan bölgelere çevirdi. Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sinancan Öziçer Birinci Derece Deprem Bölgesinde yer alan İzmir ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Seferihisar ve Tuzla’ya dikkat çekti
İzmir’de yakın zamanda Foça, Midilli veya Karaburun gibi kuzey bölgelerinde depremler meydana geldiği için enerji boşalımları olduğunu vurgulayan Öziçer şöyle konuştu: ”Ancak güney bölgesindeki Tuzla Fayı, Seferihisar Fayı maalesef uzun zamandır enerji birikimini boşaltamadı. Sığacık, Doğanbey taraflarında en son 2005 yılında (5.9 büyüklüğünde) ondan öncede 1992 yıllarında (6.1 büyüklüğünde) ciddi depremler meydana geldi. Bir kırılma olacak ise güney bölgedeki faylardan beklenebilir. Tabii deprem 3 bilinmeyenli denklem gibidir. Zamanı, yeri ve büyüklüğü tahmin edilemez. Uzun zamandır İzmir’in güney bölgesindeki fayların hareket etmemesi bizleri bu yorumu yapmamıza sebep verebilir ancak illa kesin burada olacağı anlamına gelmez. Bizler gerekli önlemleri ve bilince sahip olduğumuz sürece depremin nerede geleceği önemsiz hale gelecektir.”
Zemin büyütmesi faktörü
Sıvılaşmış zeminlerin depremin şiddetini arttırdığına dikkat çeken Öziçer şu bilgileri verdi:
“Deprem dalgaları önce düşey yönde hareket eden birincil dalga ile gelip binamıza ilk darbeyi vurur sonra yanal yönde hareket eden ikincil dalga ile hasar vermeye başlar ve en sonunda elips şeklinde hareket eden yüzey dalgaları ile binalar yıkılır. 3 ana dalgadan oluşan deprem dalgaları her zeminde aynı şeklide hareket etmezler. Çakıllı zeminde farklıdır, kayalık zeminde farklıdır, yumuşak ve balçık zeminde farklıdır. Kayalık zeminlerde deprem dalgaları hızlı geçer ve periyodu çok düşüktür. Bundan dolayı hissetmemiz az ve şiddetsizdir. Ancak dolgu, balçık ve alüvyon (İzmir’in çoğu zemini bu şekildedir) zeminler deprem dalgalarını absorbe eder. Yani deprem dalgasını emer, özümser ve içine çeker. Bu da binaları daha fazla deforme etmesine sebep olur, periyodunu yükseltir, sarsıntının genliğini çoğaltır ve yıkıcılık özelliğini artırır. Zemin Büyütmesi faktörü devreye girer” dedi.
Marmara Depremi’nde aynı durum Avcılar’da yaşandı
Buna en güzel örneğin 1999 Gölcük depreminde yaşandığını hatırlatan Öziçer şu bilgileri verdi: “En büyük hasar ve can kayıplarının deprem merkez üstünden yaklaşık 150 km. uzaklıktaki Avcılar semtinde meydana geldi. Bu örneği İzmir’e çevirirsek Manisa’da veya Aydın’da meydana gelebilecek 6 ve üstü depremlerin İzmir’e hiçbir zarar vermeyeceği anlamına gelmiyor. İzmir’deki nüfus yoğunluğunun en fazla olan binalar yaş sınırını doldurmuş ve alüvyon dediğimiz deprem dalgalarını büyüten özellikte yumuşak zemine oturduğundan Avcılar’daki risk İzmir içinde geçerli olabilir. İzmir’deki vatandaşlarımızın yaklaşık 100 km uzaklıktaki Akhisar’da meydana gelen 5 büyüklüğünde bir depremi bile bu şekilde şiddetli ve sarsıntıyı yoğun hissetmesi bu özelliklerden dolayıdır. Binalarımız eski ve hasar görmeye müsait, sadece İzmir’de meydana gelebilecek bir deprem değil yakın çevrede meydana gelebilecek bir deprem bile İzmir’i etkileyecek düzeydedir. Bundan dolayı bu problemi çözecek yöntemlerden biri doğru şekilde hazırlanacak olan Kentsel Dönüşüm projeleri ve zeminin deprem anında nasıl hareket edeceğini belirleyen dinamik parametrelerin jeofizik mühendislerince hesaplanıp binaların bu şekilde tasarlanmasıdır.”
Yapıların durumu da çok kötü
İzmirin en ciddi sorunlarından birinin de maalesef yapı stoğunun hala ortaya çıkarılmaması olduğuna ifade eden Öziçer şöyle konuştu: “İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinin 2009 yılında 3 semtte (Manavkuyu, Alaybey ve Basın Sitesi Mahalleleri) 1490 binada yaptığı incelemede Alaybey’de taranan yapıların inşaat kalitesinin yüzde 4, Manavkuyu’da taranan yapıların inşaat kalitesinin yüzde 2, Basınsitesin’de taranan yapıların inşaat kalitesinin yüzdte 3’ünün iyi olduğu belirlenmiştir. Aynı şekilde 2011 yılında yapılan çalışmada Balçova’da taranan yapıların yüzde 36.6’sı Seferihisar’da taranan binaların yüzde 58.8 bakılması gereken 1. öncelikli yapılar olarak tespit edilmiştir. Bornova ve Bayraklı Belediyelerin yaptığı bina risk analizlerinde incelenen 1000 binanın 56’sı proje edildiği yıldaki yönetmeliğe göre uygun malzeme kalitesinde olmadığı görülmüştür. İmar affı ile birçok vatandaşımız kaçak yapılarının üstüne birkaç kat daha kaçak yapı inşa ederek kendilerine resmen tabut inşaa etmiş oldular. Sosyal ve ekonomik sorunlardan dolayı mühendislik hizmeti almamış yapıları inşa etmek depremde orta büyüklükte bile olsa can kaybı riskini artıran en büyük etken olmaktadır. Tüm bu tespitler göz önüne alındığında İzmir’de meydana gelebilecek orta büyüklükte bir deprem istemediğimiz problemleri yaşatacaktır”