Bilirkişiler İzmirli
diye su raporu iptal
ABD’nin Uluslararası istihbarat örgütü CIA tarafından hazırlanan rapor, geçen yıllarda açıklandı.
Rapora göre 10 yıl içinde özellikle Ortadoğu’da Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede su tedarikine ilişkin sorunlar nedeniyle ciddi anlaşmazlıklar hatta savaşlar yaşanacak.
Durum böyleyken İzmir’in ana su kaynağına önemli bir tehdit olan Efem Çukuru’ndaki maden ocağı 9 yıldır mahkeme kararlarına rağmen verilen izinlerle faaliyetine devam ediyor.
Söz konusu işletme İzmir’in içme suyunun yaklaşık yüzde 40’ını karşılayan Tahtalı Barajı Koruma alanı Havzası sınırında. Yaklaşık 300 bin kişinin içme suyunu karşılamak için planlanan Çamlı Barajı’na su sağlayacak derelerin de mutlaka koruma alanı içinde bulunuyor.
Maden işletmesinin ağır metal kirliliğine neden olacağı, bunun sonucunda da bölgenin yer altı ve yerüstü su kaynaklarını kirleteceği, yörenin bitki ve orman örtüsüne zarar vereceği, ekolojik ve toplumsal yıkama yol açacağına dair çok sayıda bilimsem çalışma var.
***
Söz konusu madene 2012 yılında verilen kapasite artırma izni ile; birlikte faaliyet süreci 12 yıldan 17 yıla, yüzeyde kapladığı alan 4.74 hektardan 12.32 hektara, yüzeyde kapladığı depolama alanı da 7.67 hektardar 16.18 hektara çıkarıldı.
Bu kapasite artırımına Çevre Mühendisleri Odası, İzmir Tabip Odası, EGEÇEP, Avukat Arif Ali Cangı ve yörede yaşayan Ahmet Karaçam tarafından dava açıldı.
Mahkemenin ders gibi kararının gerekçesinde şu görüşlere yer verildi:
“Keşif sırasında toprak ve sudan alınan örneklerde bulunan sülfür ve ağır metal konsantrasyonlarından; arsenik, kadminyum, bakır, kurşun, mangan, nikel, selenyum, kükürt, çinko elementlerinin dünya standartlarının üstünde olduğu görüldü. Ayrıca, bu elementler arasından arsenik, kadminyum, bakır ve çinkoya ait değerlerin ÇED raporları içeriğinde belirtilmiş seviyelerin üzerinde olduğu tespit edildi. Bu durumun yeraltı suyu kalitesini bazı minareller ve metaller açısından olumsuz olarak etkileyecek olması görülmektedir. Sülfür ve ağır metal konsantrasyonlarından bazı elementlere ait değerler de yüksektir.”
Bu mahkeme kararı ile Efem Çukuru’nda ağır metal kirliliğinin başladığı görüldü.
Ama yargı kararına rağmen işletmeye yeni bir ÇED izni verilerek faaliyetlerine devam etmesi sağlandı.
***
Diğer çevreci örgüt ve odalarla birlikte yineden dava açan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay konuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“İzmir kentinin su kaynağına ilişkin hayati öneme sahip olan bölgede kirlilik oluşturduğu bilirkişi raporları ile bilimsel olarak tespit edilen tesisle ilgili ÇED iptaline ilişkin karar Danıştayca bilirkişiler İzmirli oldukları için ve tahlilleri yapan labaratuar akredite olmadığı için bozuldu.
Ortada kendi alanlarında uzmanlıkları tartışılmayan İzmirli bilirkişilerin hazırladığı, ağır metal kirliliğini gösteren bilimsel bir rapor var.
Gerekli hukuki mücadeleye devam edeceğiz. Yaşanan süreç sadece bir dava dosyası değildir. Bu sadece bizlerin davası değildir. İzmir’in suyu, İzmirlinin sağlığı, geleceği söz konusudur.”
Arsenik ve diğer ağır metallerin sularımızı kirleteceği gerçeğini yok mu sayacağız? Ağır metaller vücuttan atılamaz, vücutta birikerek başta farklı sistem kanserleri olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açar. İzmir‘in kanser kenti olmasına sessiz kalmayacağız.”
***
Bilirkişiler İzmirli diye hazırladıkları raporu iptal edip yok saymak anlaşılır bir durum değil.
Bu dava ve mücadele süreci gerçekten de sadece odaların ve çevreci örgütlerin meselesi olamaz.
Bu kararlara karşı çıkıp değişimlerini sağlayamazsak, gelecek nesillere bırakın sağlıklı çevreyi içecek su bile bırakamayacağız.