O, Rıfat Ilgaz’ın ünlü “Hababam Sınıfı” eserinin sinemada
“İnek Şaban” tiplemesiydi.
Değişik yüzü, fiziği, gülmesiyle ve hayat verdiği karakterlerin halkta karşılık bulmasıyla Türkiye’nin en sevilen, en ünlü her kuşaktan hayrana sahip oyuncularından biri olmuştu.
Bizi; bize
“hep gülerek”
arada da
“susarak”
anlatmıştı.
Gülmenin,
güldürmenin
sevmenin
“ısmarlama”
olmadığını
vurgulayarak!
**
Tiyatrodan sinemaya geçmişti Kemal Sunal.
Keşfeden, yönetmen Ertem Eğilmez diyebiliriz.
76’sı başrol olmak üzere 82 film çevirdi, 4 de dizi de oynadı.
İyi, saf adam rolleriyle her yaştan izleyicinin beğenisini kazandı. İnsanları güldürürken düşündürdü de.
**
O, “Çöpçüler Kralı”ydı.
O, “Kapıcılar Kralıydı.
O, “Yüz Numaralı Adam”dı.
O, “Bekçiler Kralıydı.
O, “Tosun Paşa”ydı.
O, “Korkusuz Korkak”tı.
O, “Salako”ydu.
O, “Zübük”tü.
O, “Meraklı Köfteci”ydi.
O, “Gol Kralı”ydı.
O, “Şark Bülbülü”ydü.
O, “Postacı”ydı.
O, “Varyemez”di.
O, hepimizi güldüren, kahkahalara boğandı.
**
Ünlü olmaktan hoşnuttu.
İşte duyguları;
“İnsanlar beni çok iyi tanıyor, dokunuyor, elliyor beni, konuşuyor.
Kendisinden biriymiş gibi davranıyor.
Çok sıcak, çok yakın davranıyor.
Bu biraz oyuncunun elinde.”
**
Yıldız Kenter, “Kemal Sunal Belgeseli”nde onun seyirciyi etkilediğini belirterek, “Kemal sahneye girince seyirci kıpırdanıyor, gülüyor. Kemal’e bakıyor, seyirciye bir şey yapmıyordu.
Kemal, Kenter Tiyatrosu’nda bir şey keşfetti. ‘Bende bir şey var. Ben seyircide bir şeyi tahrik ediyorum’ dedi” diye konuşmuştu.
Şener Şen de belgeselde “Kemal önemli bir oyuncuydu. Ben hep ona karşı rollerdeydim. İkimiz de herkesin beceremediği bir ilişki içindeydik. Profesyonelliği unutmaya çalışır lise çağlarındaki gibi coşkuyla gülerdik.
Bunu keyifle yapardık ve bu seyirciye de tesir ederdi. Kemal ile birlikteliğimizi özlüyorum” diye dostunu anlatmıştı.
**
Kemal Sunal, hem yüzünün fizik yapısı hem de mimik ve jestleriyle ünlü
Fransız komik ve şarkıcı Fernandel‘e çok benzetilirdi.
Verdiği bir röportajda Sunal, kendisi için ‘at suratlı’ gibi benzetmesi yapılmasına hiç alınmadığını söylemiş ve eklemişti:
“Ama ‘Sanat Güneşi’miz
Zeki Müren benim için ‘Kemal, Fernandel’le Jean-Paul Belmondo karışımı’ dedi. Bu, hoşuma gitti!”
**
Vefatının 9. yılında mezarı başında anılırken, Mardin’de vatani görevini yapan oğlu Ali Sunal bir mektup yazmış, o mektup Zincirlikuyu Mezarlığı‘ndaki anma töreninde okunmuştur. 4 sayfalık o mektup şöyle bitiyordu son sayfasında şu ifadeler:
“Sen gittin ve biz burada kaldık. Merak etme rahat, huzurlu uyu.
Yeni doğan, seni hiç tanımayan kardeşler de izliyor, Hababam’ı, Tosun Paşa’yı, Salako’yu…
Bıraktığın eserler mutlu ediyor, hayata umutla baktırıyor bir ömür boyu. Koruduğun efsane soyadını milyonlar koruyor, milyonlara aktarıyor artık. Bir de yeni isim koydular ‘Melek Şaban’ diye, tarihe bıraktık.
Sen gittin ve biz burada kaldık.
Biz mi? Hâlâ bir yanı kırık, ama gururlu, dimdik ayaktayız.
Senin emanetinden hiç ayrılmadan yaşamaktayız.
Bir tek bugünde ayrıyız.
Bu mektupla benim, annemin, kardeşim Ezomun, sevenlerinin kalpleri birleştik başucundayız.
Bize bıraktığın güzelliklere minnettarız. Çok özledik ama ağlamayacağız.
Gözün arkada kalmasın, hiç ayrılmayıp seni sonsuza dek bizimle yaşatacağız.
Tamam sen gittin ama biz burada kaldık.”
**
Emel Sayından bir anı;
O zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok. Oyuncu bir de, ‘Mavi Boncuk’ filmini çekiyoruz. Bir gün setten çıktık, eve gidiyoruz. Ben Laleli’de oturuyorum, Kemal benden önce çıktı. Herkes yevmiyesini almış.Taksiyle kendi arabasıyla giden gitti. Baktım Kemal yürüyerek gidiyor, üç kilometre var gideceği yere.Her gün yürüyerek gidip geliyor, merak ettim nereye gidiyor bu adam böyle diye. Uzun süre yürüdü, sonra bir bankta yatan adamı kaldırdı… Bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi. Şaşırmıştım, ardından biraz daha ilerde bir lokantaya girdi, bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm… Bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım, ‘Tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?’ dedim. ‘Adını bilmem, sormam da, her gün para verir bana…’ dedi. Teşekkür ettim, az ilerdeki lokantaya gittim, ‘Az önce gelen beyin borcu mu var size?’ dedim, tanımadılar beni… ‘Kemal Abi’nin mi, yok hayır bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz. O da sağolsun, onların yemek masrafını öder’ dedi. Ertesi gün Kemal’in yanına gittim, ‘Sen ne güzel bir adamsın ya…’ dedim, ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım. ‘Ölme sen benden önce’ dedim, dinletemedim…h
**
Son röportajında;
“Korkularınız var mı hâlâ?” sorusuna yanıtı şuydu;
“Var, mesela uçak korkum var, binemiyorum.”
20 yıl önce bugün.
Temmuz’un 3’üydü.
“Balalayka” filminin Trabzon’daki çekimleri için bindiği uçağın kalkışından önce bir kalp kriziyle aramızdan ayrılmıştı.
**
Eşi Gül Sunal’ın yazdığı
“Kemal” kitabının tanıtımından bir bölümle sonlayalım yazıyı;
“O, bizim Kemal!..
Bu topraklarda yaşayan, yediden yetmişe herkesin görür görmez yüzüne bir gülümseme kondurmasına neden olan bir ‘sima’… Ekrandan, sinema perdesinden bize yansıyan çocuksu gülümsemesiyle saflığın sembolleşmiş hali… Kardeşlik ve paylaşımın…
‘İyiler sonunda hep kazanır’ sözünün… Bizim Kemal, bizim gülen yüzümüz!”