Türk Dahili ve Cerrahi Bilimler Yoğun Bakım Derneğinden yapılan açıklamada; “COVID-19 pandemisi kontrol altına alınamadığı ve kısıtlamalar sağlanmadığı müddetçe vaka sayılarının daha ciddi oranlara ulaşması kaçınılmazdır. Vakaların hızla yükseldiği iller başta olmak üzere çalışma ve sosyal hayatta kısıtlamaların yaygın olarak uygulanması ve ciddiyetle denetlenmesi gereklidir. Sokağa çıkma kısıtlamaları gerekli bölgelerde hızla uygulanmalıdır. Özellikle kapalı ortamlar maske yanında mesafe kuralları açısından çok ciddi denetlenmelidir” ifadeleri kullanıldı.
Türk Dahili ve Cerrahi Bilimler Yoğun Bakım Derneğinden yapılan açıklama şöyle:
Son 9 aydır dünyada salgına neden olan COVID-19 hastalığı gripten daha ağır seyreden viral pnömoni, ağır solunum yetmezliği, kalp damar ve nörolojik sorunlar ile viral sepsis ve çoklu organ yetmezliğine neden olabilen ciddi bir hastalıktır ve maalesef kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Hastalığın %10-20 oranında ağır seyretmesi ve bazı hastaların yoğun bakım ihtiyacı göstermesi yoğun bakım branşının önemini ortaya koymuştur.
Kısıtlamalara Geri Dönülmeli
Vakaların hızla yükseldiği iller başta olmak üzere çalışma ve sosyal hayatta kısıtlamaların yaygın olarak uygulanması ve ciddiyetle denetlenmesi gereklidir. Sokağa çıkma kısıtlamaları gerekli bölgelerde hızla uygulanmalıdır. Özellikle kapalı ortamlar maske yanında mesafe kuralları açısından çok ciddi denetlenmelidir.
Kısıtlamalar olmadıkça vaka sayılarının ciddi oranlara ulaşması kaçınılmaz
Kısıtlama uygulamalarının gevşetilmesi ile birlikte toplumda bir rahatlamanın olacağı öngörülmekteydi. Fakat henüz ilk dalgayı atlatamamış iken kış arifesinde olduğumuz şu günlerde yeniden yükselme süreci bizleri tedirgin etmektedir. COVID-19 pandemisi kontrol altına alınamadığı ve kısıtlamalar sağlanmadığı müddetçe vaka sayılarının daha ciddi oranlara ulaşması kaçınılmazdır. Bu tabloya mevsimsel grip ve diğer virüslerin yarattığı enfeksiyonların ekleneceği düşünülürse sağlık hizmetlerinin yetersizliği daha da belirgin hale gelecektir. Bugüne dek yoğun bakım yatak sıkıntısı yaşamamamız bundan sonra yaşamayacağımız anlamına gelmemelidir; Şu anda dahi bazı illerde yoğun bakım yatakları ve insan kaynağında yaşanan sıkıntılar, kışın gelmesi ile birlikte plansızlık nedeniyle bizleri daha güç duruma düşürebilir! Bu nedenle, illerde hastaneler arası hasta yükü dağılımı planlaması ve her bir hastanede de doğru planlamaların yapılması sağlanmalıdır. İl ve ilçe sağlık müdürlüklerinde, il ve ilçe pandemi kurullarında yoğun bakım yataklarının koordinasyonunu sağlayacak şekilde yoğun bakım uzmanları görevlendirilmelidir. Devlet, üniversite ve özel hastaneler yeniden aynı çatı altında toplanarak akılcı koordinasyonlar sağlanmalıdır. Yoğun bakımların ve hastane yataklarının akılcı kullanımı, hastaların ortada kalmaması için yatak doluluk oranları %100 olmayacak şekilde ve mutlaka rezerve yatak bulundurulacak şekilde planlamalar yapılmalıdır. İdeal yatak doluluk oranı %85-90’ı geçmemelidir. Hasta sayısının kontrolsüz artışı, yukarıda bahsedilen sıkıntıların katlanarak artmasına ve olumsuz sonuçlara neden olabilecektir. Türkiye, bugüne dek nispeten başarılı yönettiği pandemi sürecinde bu kış daha ağır bedeller ödemek durumunda kalabilir!
Normalleşme süreci ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de son günlerde COVID-19 vaka sayılarında artış görmekteyiz. Bu sayılar özellikle bazı illerimizde ciddi boyutlara ulaşmıştır. Günlük pratikte yoğun bakım yatağı bulmak çok güçleşmiştir. Türkiye’de her ne kadar yoğun bakım yatak sayısı yeterli gibi görünse de, yoğun bakım yataklarının önemli bir kısmı özel hastanelerde bulunmaktadır ve yoğun bakım yataklarının %30’u yoğun bakım ihtiyacı olmayan bakım hastaları için kullanılmaktadır. Özellikle üniversite hastanelerinde 3-5 hastaya 1 hemşire düşmekte, yoğun bakım uzmanı ve diğer personel sayısında ciddi eksiklikler bulunmaktadır. Birçok hastanede yoğun bakım üniteleri hala arena şeklinde olup, altyapı bulaşıcı hastalıkların takibi için uygun değildir. Bu nedenle personelin tulum gibi kişisel koruyucu ekipmanlarla uzun süre çalışması çok zor olmaktadır. Zaten sayıca yetersiz olan personelin, hastalanma ve maalesef kayıpları arttıkça çok daha ciddi sorunların gelişmesi kaçınılmazdır. Ayrıca artan sayıda istifalar yaşanmakta, verimsiz ve mutsuz bir çalışma ortamı bulunmaktadır.
Yoğun Bakım Ekibinin Her Üyesi Değerlidir
Ülkemizde yoğun bakım uzmanı sayısı diğer uzmanlıklarla kıyaslandığında ve yoğun bakım hizmetinin acil ve ertelenemez olup, 7/24 sürekliliği göz önüne alındığında, oldukça azdır. Bir yoğun bakım uzmanının bakabileceği kritik hasta sayısı 7, bir hemşirenin 2, bir fizyoterapistin ise 8’dir. Hizmetin 7/24 sürdüğü düşünülürse ve üniversite ve eğitim-araştırma hastanelerinde hekimlerin eğitici ve öğrenci rollerinin de olduğu düşünülürse çok sayıda sağlık çalışanına ihtiyaç bulunmaktadır. Birçok merkezde yoğun bakım görevi sadece birkaç hekim üzerinden yürütülmekte, pandemi başlangıcından itibaren aynı ekipler kesintisiz çalışmaktadırlar. Bu ekipler yorulmuştur ve diğer ana dallardan sağlık çalışanları ile desteklenmeleri ve COVID ile COVID dışı alanlarda dönüşümlü çalışmaları gerekmektedir. Bu amaçla, yoğun bakım yan dal uzmanlık eğitiminin tanımlanmış olduğu ana dallardan hekimlerin, anabilim dalı ve kliniklerinde yoğun bakım ünitesi bulunan hekimlerin yoğun bakımlarda çalışmak üzere öncelikli olarak görevlendirilmeleri, ancak mutlaka “yoğun bakım uzmanı” gözetiminde çalışmaları uygun olacaktır.