ABD’nin Uluslararası istihbarat örgütü CIA tarafından hazırlanan rapor, geçen yıllarda açıklandı.
Raporda; 10 yıl içinde özellikle Ortadoğu’da Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede su tedarikine ilişkin sorunlar nedeniyle ciddi anlaşmazlıklar hatta savaşlar yaşanacağı vurgulandı.
Daha CIA’nin bu raporunun üzerinden 2 yıl bile geçmeden Koronavirüs salgını patladı.
Salgına karşı alınan kişisel tedbirler su tüketimini iki katına arttırdı.
Üstüne bir de kuraklık gelince İstanbul ve Ankara’da 3 ay, İzmir’de 5 aylık su kaldı.
Öyle olunca da Diyanet İşleri Başkanlığı kararıyla Türkiye’nin 81 ilinde yağmur duasına çıkıldı.
Dua etmek güzeldir. Hatta ibadetin özüdür. Allah tüm duaları bir şekilde kabul eder. Ama samimi olmak kaydıyla.
Kimse kusura bakmasın. Su yerine rantı tercih eden kararlar alınırsa ortada samimiyet falan kalmaz.
***
O kararlardan birkaçına bakalım.
İzmir’in ana su kaynağına önemli bir tehdit olan Efem Çukuru’ndaki maden ocağı 9 yıldır mahkeme kararlarına rağmen verilen izinlerle faaliyetine devam ediyor.
Söz konusu işletme İzmir’in içme suyunun yaklaşık yüzde 40’ını karşılayan Tahtalı Barajı koruma alanı havzası sınırında. Yaklaşık 300 bin kişinin içme suyunu karşılamak için planlanan Çamlı Barajı’na su sağlayacak derelerin de mutlak koruma alanı içinde bulunuyor.
Söz konusu madene 2012 yılında verilen kapasite artırma izni ile; birlikte faaliyet süreci 12 yıldan 17 yıla, yüzeyde kapladığı alan 4.74 hektardan 12.32 hektara, yüzeyde kapladığı depolama alanı da 7.67 hektardan 16.18 hektara çıkarıldı.
Bu kapasite artırımına Çevre Mühendisleri Odası, İzmir Tabip Odası, EGEÇEP, Avukat Arif Ali Cangı ve yörede yaşayan Ahmet Karaçam tarafından dava açıldı.
Mahkemenin ders gibi kararının gerekçesinde şu görüşlere yer verildi:
“Keşif sırasında toprak ve sudan alınan örneklerde bulunan sülfür ve ağır metal konsantrasyonlarından; arsenik, kadminyum, bakır, kurşun, mangan, nikel, selenyum, kükürt, çinko elementlerinin dünya standartlarının üstünde olduğu görüldü. Ayrıca, bu elementler arasından arsenik, kadminyum, bakır ve çinkoya ait değerlerin ÇED raporları içeriğinde belirtilmiş seviyelerin üzerinde olduğu tespit edildi. Bu durumun yeraltı suyu kalitesini bazı minareller ve metaller açısından olumsuz olarak etkileyecek olması görülmektedir. Sülfür ve ağır metal konsantrasyonlarından bazı elementlere ait değerler de yüksektir.”
Bu mahkeme kararı ile Efem Çukuru’nda ağır metal kirliliğinin başladığı görüldü.
Ama yargı kararına rağmen işletmeye yeni bir ÇED izni verilerek faaliyetlerine devam etmesi sağlandı.
Bu kadar da değil.
Ege Çevre Platformu Dünya Su Günü nedeniyle yayınladığı açıklamada çarpıcı mesajlar verdi.
İzmir’in en önemli su havzalarından Çamlı Havzası’na yapılması planlanan ve 250.000 kişiye su sağlaması düşünülen Çamlı Barajı yapımından Efemçukuru Altın Madeni nedeniyle vazgeçildiğinin hatırlatıldığı açıklamada; “Su havzalarında, madencilik için mutlak koruma alanı, 300 metreden 100 metreye düşürüldü. İçme ve kullanma suyu havzalarından 1000 metre uzaklıkta madencilik yapılmasının önü açıldı” ifadelerine de yer verildi.
Öte yandan maden sahasının, Tahtalı, Balçova ve Alionbaşı baraj havzaları ile bölgedeki içme suyu yeraltı kaynaklarını tehdit ettiği gerekçesiyle İzmir 6. İdare Mahkemesi’ne başvuran İZSU, ÇED olumlu kararının iptalini istemiş, verilen iptal kararı daha sonra Bakanlık ve şirketin temyiz etmesi üzerine Danıştay tarafından bozulmuştu. Ancak mücadeleden vazgeçmeyen İZSU Genel Müdürlüğü, şirket faaliyetlerinin yeniden önünü açan mahkeme kararını temyize götürdü. Danıştay 6. Dairesi İZSU’nun temyiz talebini haklı görerek, ÇED olumlu kararının hukuka uygunluğu yönünden mahkemenin gerekli incelemeyi yapmadığını belirtti. İzmir 6. İdare Mahkemesi, Danıştay’ın bozma kararı doğrultusunda madenin işletilmesinin her aşamasında ve işletmenin faaliyetinin tamamlanmasından sonra çevreye herhangi bir zararının olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasını istedi.
***
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 7 Temmuz’ 2020’de onaylayarak askıya çıkardığı İzmir ve Manisa’nın 1/100.000 binlik imar planlarında İzmir’in en önemli su kaynağı olan Tahtalı Barajı Koruma Alanı’nda 96 hektarlık tarım arazisinin imara açıldığı ortaya çıktı. Önceki planlarda “tarım alanı” olarak görünen bölgenin imarının “Kentsel Gelişme Alanı” olarak düzenlendiği belirtildi. Söz konusu imar planı değişikliği Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesinin yayınladığı raporla belirlendi.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü İzmir ve Manisa’nın 1/100.00 binlik imar planlarını geçen aylarda askıya çıkardı.
Bu planların açıklama raporlarında çok ilginç, gerçekten ibretlik ifadeler var.
Raporda İzmir için iki seçeneğin tartışıldığı ifade edildi.
Birinci seçenekte; “Çeşme-Alaçatı çevresinde çok büyük bölümü doğal sit alanı olan bölgede, turizm yatırımı amacıyla seçilen alanlarda, su yetersizliği gibi nedenlerle hedeflenen golf sahaları ve bunlara bağlı olarak tasarlanan turizm gelişmeleri gerçekleşmeyecek” ifadeler yer aldı.
İkinci seçenekte ise, “Çeşme-Alaçatı çevresinde planlanmış olan turizm yatırımlarının bir bölümü plan dönemi içinde gerçekleşecek. Bu durum, yakın çevrede turizme koşut yeni gelişmeleri tetikleyecek” denildi.
İkinci seçenek kabul edildi.
Bu karar Çeşme’ye su sağlayan Alaçatı Barajı’nda su seviyesi yüzde 25’in altınad düştüğü günlerde alındı.
***
Beydağ Barajı gövdesi yakınındaki taş ocağının alanının 24 hektardan 49 hektara, kapasitesinin de 398 bin tondan 1 milyon 800 bin tona çıkarılması için ÇED süreci başlatıldı. Söz konusu taş ocağı için DSİ’nin 2013’te “patlamalar baraj gövdesine zarar verir” şeklinde rapor verirken 2019’da zarar vermeyeceği yönünde bu görüşünü değiştirdiği ortaya çıktı.
Yaz yaz bitmiyor.
Bütün bunları yapıp Allah’ın verdiği kaynakları heba ettikten sonra yağmur duasına çıkmak çok garip.
Yağmur duasından önce “akıl duası” yapılsa daha hayırlı sonuç alınacağı kesin.