William Shakespeare’in 420 yıl önce yazdığı Dünya klasikleri arasındaki trajedyalarındandır “Hamlet”…
“To be, or not to be, that is the question- Olmak ya da olmamak, budur işte bütün mesele” tiradıyla hemen anımsarız.
‘’Hamlet’’in teması, “intikam”dır aslında…
**
Hamlet;
eski kralın oğlu yeni kralın yeğeni, Claudius; Danimarka Kralı ve Hamlet’in amcası,
Horatio da Hamlet’in gerçek dostudur. Marcellus da subaydır.
Hikâyesi de özetle şöyledir: Almanya’da,
Martin Luther’in üniversitesi Wittenberg’i bitirir ve ülkesine geri döner Danimarka Prensi Hamlet. Amca Claudius, Hamlet’in babasını öldürüp kral olmuştur.
Üstelik Hamlet’in annesi Gertrude’yle de evlenmiştir.
Prens Hamlet’in, amcasından nasıl intikam aldığını destansı bir dille anlatılır eserde.
Rönesans yanlısıdır Hamlet. Aydın kafasıyla Ortaçağ zihniyetindeki Danimarka’da iktidarı ele geçirmesi ise neredeyse olanaksızdır.
**
İlk perde dördüncü sahne sonunda Horatio’nun “Nereye varacak bunların sonu?” sorusuna Subay Marcellus “politik tiyatro tarihine geçecek” şu yanıtı verir. Oyunun en önemli repliklerinden birisidir, yüzyıllardan beri de hafızalarda yer edinmiştir;
“Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında…”
Eleştirmen Osman Aydoğan bu söylemi şöyle açar;
“O iklimlerde bir siyasi uyarı ifadesidir. Şudur: Şatolar ve saraylar içindekilerle beraber çürür.
Bu nedenle aradan geçen beş yüz yıllık süreçte bunu bilen ve unutmayan Batı siyasi düşüncesi, yeni Elsinore saraylarının inşasına izin vermez. Çünkü Dünya tarihi, şatoların ve sarayların içindekilerle beraber çürürken toplumu da beraberinde çürüttüğünü göstermiştir… İşte bu nedenle de Rönesans ve onunla birlikte inancın karşısında doruklarına ulaşan ‘eleştirel düşünce’, sarayların değil, sadece özgür parlamentoların ve demokrasinin filizlenebileceği zeminleri yaratmıştır.”
**
Oyunda geçen bazı tiratları da anımsatalım;
“Pisliğin ortalığı sardığı bu zamanda, iyiliğin af dilemesi gerekiyor kötülükten.”
“Kötü işler gömülse de yerin dibine çıkar bir gün insanların gözü önüne.”
“Bu dünyada namuslu olmak, onbinde bir olmaktır.”
“Altın dolu eller, adaleti yanıltabilir.”
**
Şu son günlerdeki gündem başlıklarına bir bakın!
“Venezuella’ya bir yılda 40 sefer yapan SBK’nın uçağına kimler bindi?
Prag Büyükelçisi ve eski bakan Egemen Bağış da uçağı kullananlar arasında”, “Kolombiya’da ele geçirilen 4 ton 900 kilo kokain hangi şirkete geliyordu? Şirkete neden operasyon yok?”, “Sedat Peker, Korkmaz Karaca’nın yazışmalarını paylaştı, Deniz Baykal’ı da uyardı.”, ”Her yerden şaibe fışkırıyor, mafya devlete çökmüş!”, “Muğla’da Baro seçiminde sandıktan ‘Sedat Peker’ çıktı!”
“Şehir hastanelerinin işletme hakkı Danimarkalı firmaya devredildi.”, “Katar’a sınavsız tıp imtiyazı”,
“İstanbul’daki yürüyüşte AFP muhabiri Bülent Kılıç, boğazına basılarak gözaltına alındı”, “Konuşanı alıyorsunuz talimatı veren polis amiri!”, “Yürüyüşte polisin attığı ses bombasına ‘çocuk uyuyor’ diye tepki gösteren vatandaş evinden gözaltına alındı!”, “Marmaris’teki orman yangını otelini büyütmek isteyen bir şahsın otelinin üstünde başladı.”,
”Sarıklı cübbeli amiral haberine erişim geldi”, AYM Başkanı Aslan; Hukuk devletinde adaletin yegane adresi mahkemelerdir.”, “18 milyonluk İstanbul’da kanal inşaatı 7 yıl sürecek, günde 10080 kamyon trafikte moloz ve hafriyat taşıyacak.”
**
Hamlet’teki “Çürümüş bir şeyler var şu Danimarka krallığında…”
tiradı, aslında herşeyi anlatmıyor mu ülkemizde?
Ne uygun değil mi?
Herşey dibe vurmuş durumda. Siyaset öyle, ekonomi öyle. Eğitim desen, spor desen!
Toplum karpuz gibiye ikiye bölünmüş. Kutuplaşma had safhada.
Zülfü Livaneli’nin benzetimiyle
“kılcal damarlarına kadar ayrışanız.”
Yoksulluk, açlık, işsizlik istatistikleri rekor kırıyor.
İktidarın 3Y’si yani ‘’Yasaklar, Yolsuzluk ve Yoksulluk’’la mücadelesi çoktan bitmiş!
Kokuşmuşluk çökmüş, müsilaj gibi!..