İzmir’de 30 Ekim 2020’de 115 kişinin hayatını kaybettiği depremin ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 10’u tutuklu 29 kişi hakkında 5 ayrı iddianame hazırlandı. Depremin ardından tamamen yıkılan Rıza Bey Apartmanı ile ilgili iddianame, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek dava açıldı. Yıkılan Rıza Bey Apartmanı’nda 36 kişinin hayatını kaybetmesi, 17 kişinin de yaralanması nedeniyle haklarında “bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan dava açılan 4’ü tutuklu 9 sanığın yargılanmasına, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde ifade veren tutuklu sanık yapı müteahhidi Hasan Hüseyin Özkan, yıllardır bu işi yaptığını ve yıkılan başka binası olmadığını, diğer konutlarında çizik bile bulunmadığını savundu. Sanık Özkan, hakkındaki suçlamaları reddederek, “Bu bina içerisinde çok oynama olmuş. 36 kişiye Allah’tan rahmet diliyorum. Çok üzgünüm. Binada oynamalar olduğunu iddianameden öğrendim. 28 yıl önce atılmış beton 28 yıl sonra aynı dirayeti gösteremez. Yaralı binaya epoksi ve mantolama yapılmış, bina bundan yıkılmış. Binayı sonradan yapılan müdahaleler bu hale getirmiş. İnşaat bittikten sonra binanın depremlerde hasar gördüğü hakkında bana bilgi verilmedi” dedi.
“Eğitimim yok ama bu işlere çok emek verdim”
Sanık bir soru üzerine, “İnşaatla ilgili bir eğitimim yok. İlkokul mezunuyum ama bu işlere çok emek verdim” ifadesini kullandı.
Bir müşteki avukatının, “Teknik okumaları yapmayı biliyor musunuz? Bir müteahhit olarak insan hayatı ile ilgili işin alaylı bir kişiye yaptırılması hakkında ne diyorsunuz?” sorusu üzerine sanık, “Teknik işleri biliyorum. Teknik ifadeleri okumayı bilsem ne olur bilmesem ne olur?” diye yanıtladı. Bunun üzerine avukat, “Anlamayınca işte böyle sonuçlar ortaya çıkıyor, o yüzden soruyoruz” dedi.
Sanığın savunması sırasında “Yalan söylüyor” diye bağıran izleyici salondan çıkartıldı.
“Evde yürürken bile ev sallanıyordu”
Depremde anne ve babasını kaybeden L.D.T. ise, “2018’de bu apartmana taşındık. Evde yürürken bile ev sallanıyordu. Babam depremden 10 gün önce, ‘Ev başımıza yıkılacak, buradan çıkalım’ demişti. Hiç kimse hasarlı olduğunu söylemedi. Herkes birbirine atıyor suçu. Depreme kadar epoksi, tadilat haberimiz yoktu. Kiracıydık, hiçbir toplantıya çağrılmadık. Şikayetçiyim” dedi.
Deprem esnasında ofisinde yalnız başına olduğunu anlatan S.T. de, “Sağlam bir masa sayesinde hayatta kaldım. 10 gün hastanede yattım. 2018’de geldiğim için binaya yapılan tadilatı bilmiyordum. 4-5 saat enkaz altında kalan biri olarak toplum vicdanını rahatlatan bir karar istiyorum” diye konuştu.
“Ölümle burun buruna geldik”
Müşteki S.O., deprem günü kızı ile evde olduğunu belirterek, “Ölümle burun buruna geldik. Travmamız geçmiş değil. Kimin suçu varsa şikayetçiyim. Diş hekimliğindeki tadilattan sonra ağır bir araç geçtiğinde sallantı oluyordu” dedi.
Müşteki E.Y., sanıkların “Görmedim, duymadım” şeklinde savunma yapmasına tepki göstererek, “Kimde o zaman sorumluluk? 3-5 kuruş uğruna çocuklarımız toprak altında yatıyor. İhmaller silsilesi var. Tüm sanıklardan şikayetçiyim. Bizi para hırsı öldürdü” ifadelerini kullandı. Diğer müştekiler de sanıklardan şikayetçi oldu. Bazı müştekiler ifadeleri sırasında ağladı.
Mahkeme heyeti tutuklu sanıklardan sürveyan D.K.’nin tahliyesine, diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.