27 Ekim 2021’de yani bu akşam, Kuşadası’nda bir Maksim gazinosu doğuyor, “Ada Maksim”… Gazinolar için “artık ilgi çekmiyor” denildiği günlerde belki de yeni bir dönemin kapılarını açıyor.
Büyük bir cesaret, büyük bir hizmet bence…
Yepyeni bir mekanın Bülent Ersoy gibi bir divanın konseriyle sanatseverle buluşması da ayrı bir güzellik…
Umarım, yıllarca İzmir Enternasyonal Fuarı’nın simgesi haline gelen gazino kültürü, Ada Maksim’in sayesinde yeniden hayat bulur, eğlence sektörüne ışık verir.
Önce iki idealist ruh, Ayhan Balıkçı ve Cemal Beyaztaş’ı bu girişimlerinden dolayı kutluyorum. Ancak bir konuyu hatırlatmak istiyorum: Bir efsanenin bıraktığı yerden, İzmir’de bir dönem simge olmuş eğlence kültürüne yeniden hayat vermek üst düzey bir sorumluluk demek…
Sevgili Cemal benim ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır.
Bu efsane Atalay Noyaner… Gazinocular kralı… Onun elinde yetişti sevgili Cemal…
MAKSİM’İN İSİM BABASI
2010 yılında evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda eden Atalay Noyaner, Maksim’in ilk isim babasıdır… Noyaner, Konak’ta Atatürk Kültür Merkezi’nin hemen yan kısmında bulunan ve şu anda otopark olarak kullanılan alanda yer alan Maksim’i 1971 yılında hayata geçirdi. Uzun yıllar İzmir’in eğlence hayatına hizmet eden Maksim, SİT alanında kalması nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kararıyla 1999 yılında yıkıldı.
Maksim, İzmir’de bir simgeydi… Kentin tam ortasında, en işlek yerinde bir gazino…
Noyaner, o yıllarda Behiye Aksoy, Muazzez Abacı, Mediha Demirkıran, Nesrin Sipahi, Muazzez Ersoy, Sibel Can, İbrahim Tatlıses, Bülent Ersoy gibi sanatçılarla çalıştı.
Hüner Coşkuner gibi birçok ismin de şöhret olmasını sağladı.
Maksim sadece gazino da değildi… Sivil toplum örgütlerinin, okulların, siyasi partilerin, öğrencilerin kullandıkları bir mekandı…
Gazeteciler, özel günlerinde ondan destek istediğinde hiç ikiletmezdi. Ben de onlardan biriydim. Daha o yıllarda başladı Atalay ağabeyle dostluğum, aramızdan ayrıldığı güne kadar da hiç tükenmedi.
Atalay Noyaner’in çoğu etkinlikten ücret almadığına da tanığım, Cemal de bilir bunu…
Hayırsever bir kişilikti, odası plaketlerden geçilmezdi.
İyi bir insan, başarılı bir işletmeciydi.
Atalay Noyaner, İzmir için bir markaydı. Eğlence dünyasının “Gazinocular Kralı” olan Noyaner, bu ünvanı, karaborsadan satın almadı. Emek verdi, üretti, sanata, sanatçıya yatırım yaptı, işsize iş verdi, birçok genci yetiştirdi.
CEMAL’İ EVLATLARINDAN AYIRMADI
İşte bu gençlerden biriydi Cemal Beyaztaş… Atalay Noyaner, Cemal’i öz evlatlarından ayırmadı, hep el üstünde tuttu.
Cemal de bu saygıya, sevgiye hiç ihanet etmedi. Aksine, Noyaner’in hep yanında durdu. En zor günlerine, başarılarına, hüzünlerine ortak oldu.
Hiç laf söyletmedi. Yeni Asır günlerimden tanırım Cemal’i… Sık sık rahmetli Erkin Usman’ın yanına gelip, o güleç yüzüyle, moral verir, Atalay Noyaner’in selamını iletirdi.
Onu bu geliş gidişlerde tanıdım ve çok sevdim. Yıllarca onunla birlikte birçok şeyi paylaştık. Hatta, bir haber yüzünden küstüğü Yeni Asır’la yeniden barıştırdık Atalay ağabeyi…
Bu süreci de ilmek ilmek işledik Cemal’le ve başardık. “İzmir’in iki markasını yeniden buluşturdunuz, çok mutluyum” demişti bana Atalay ağabey…
Cemal Beyaztaş, Atalay Noyaner’den aldığı ışığı hiç söndürmedi. Öncelikle sanatçılarla bağını koparmadı. Ege’nin ilçelerini, köylerini adım adım dolaştı. Her birinde etkinlikler, konserler düzenledi.
Sözünün eri ve dürüst bir organizatör olması, insani ilişkilerini üst düzeyde tutması, sayısız dostlar kazandırdı ona…
Daha çocuk yaşta çalışmak için kapısını çaldığı Atalay Noyaner, onun için patron değil bir baba gibiydi. Ondan mesleğin tüm inceliklerini öğrendi. Atalay Noyaner, “Gazinoculukla ilkeli olmak çok önemlidir” demişti bana bir gün; bunu Cemal Beyaztaş’ın yüreğine işledi adeta…
CEMAL BEYAZTAŞ’IN HEYECANI BAŞKA
İşte o Cemal Beyaztaş, şimdi Maksim ruhunu yeniden hayata geçirmenin heyecanını yaşıyordur kuşkusuz…
Çünkü Maksim ruhu demek, Atalay Noyaner demek…
Birlikte emek harcadığı Ayhan Balıkçı ile umarım, uzun yıllar yaşatırlar Maksim’i… Gazinoculuk zor iştir, streslidir, meşakkatlidir.
Özveri ister, sabır ister.
Atalay Noyaner, önce Maksim’i , sonra da Turkuaz’ı yaşatmak için çok uğraştı. Yaratıcı insandı, özellikle İnciraltı’nda Turkuaz City adını verdiği Türkiye’nin hiçbir yerinde olmayan müthiş bir eğlence merkezi kurdu. Ancak yerel yöneticilerle boğuşmaktan nefes alamadı, kalbine yenik düştü.
Çocukları, özellikle kızı Berna çok mücadele etti baba mirası Turkuaz’ı yaşatmak için ama tüm girişimleri sonuçsuz kaldı, bunaldı, yoruldu.
Bu dönemin de çok yakından tanığıdır sevgili Cemal…
Şimdi Ada Maksim, Atalay Noyaner’in uğruna mücadele ettiği değerlere yeni bir soluk olacaktır. Şundan eminim ki, Atalay ağabeyin ruhu, Ada Maksim’de dolaşıyor ve hazırlıkları takip ediyordur…
Sevgili Cemal Beyaztaş, Ayhan Balıkçı kardeşimle kurduğun Ada Maksim, umarım yeniden gazino kültürünün yaygınlaşmasına öncülük eder.
Ancak şunu unutma, bu acımasız ve zor dünyada Atalay Noyaner’in en değer verdiği şey, dostlarıyla, sevdikleriyle bir arada olmaktı. Bunu hiç ihmal etmezdi. Yaptığı her başlangıcı sevdiği insanlarla paylaşırdı.
Bu, onun yaşama sevinciydi, mücadelesinde itici güçtü…
Sen de unutma…
Sizlere başarılar diliyor, Ada Maksim’in Kuşadası’na ve Ege’mize unutulmaz anılar bırakmasını diliyorum.
Hürol Dağdelen
hurol90@gmail.com