Fransa Anayasa Konseyi Başkanı Laurent Fabius’un açıkladığı resmî sonuçlara göre, Emmanuel Macron geçerli oyların yüzde 58,55’ini (18 milyon 768 bin 639 oy), rakibi ırkçı faşist Marine Le Pen de yüzde 41,45’ini (13 milyon 288 bin 686 oy) aldı.
Bu sonuç, neredeyse her iki Fransız’dan birinin yabancı düşmanlığını, ırkçı faşizmi desteklediğini ortaya koyuyor. Bunun Avrupa “sözde” medeniyetini sarsan bir durum olduğunu düşünüyorum.
Bundan yıllar önce dünyayı kana boğan Hitlerin memleketinde yani Avusturya’da aşırı sağcı lider Jörg Haider de seçimlerde başarı elde etmiş hükümet kurması AB tarafından engellenmişti.
Irkçılık yükselecek…
Gelecekte, Suriye, Libya ve Afganistan’dan Avrupa’ya gitmeye çalışan kitleler Avrupa ülkelerindeki ırkçılığı daha da körükleyecekler.
Nitekim Macaristan’da muhalefet bloğuna karşılık, on iki yıldır iktidarda olan Viktor Orban’ın seçimleri kazanması Fransa seçim sonuçları kadar AB’yi şoke etti.
Bu süreçte sadece Almanya’da 21 Eylül’de yapılan seçimi az bir farkla da olsa sosyal demokratlar kazandılar.
Ancak yukarıda yazdığım gibi göçmen dalgası bu şekilde sürdükçe gelecekte seçimlerin galibi faşist partiler olacaklar ve faşizmin yarattığı acılar henüz dindirilememişken, Avrupa yeniden faşizmin karanlığına gömülecek.
Hele bir de Türkiye’deki göçmenlerin önlerindeki Avrupa kapıları açılırsa ve bunların önemli bir kısmı Paris, Berlin, Roma, Atina gibi başkentlere ulaşırsa yabancı düşmanlığı üzerine kurgulanan faşizmin vaktinden önce güçleneceğini düşünüyorum.
Neofaşizm yabancı düşmanlığı üzerinde yükseliyor…
Çünkü neofasizm günümüzde yabancı düşmanlığı üzerine kurgulanıyor. Geçmişte Hitler Almanya’sında faşizm Almanların diğer Avrupalılar da dahil olmak üzere bütün ırklardan üstün olduğu ideolojisi üzerine kurgulanmıştı. Bu nedenle milyonlarca Yahudi, Çingene toplama kamplarında katledilmişti.
Şimdiki faşist partiler ırkçı ideolojilerini Avrupalılar dışında kalan Müslümanlar, Asyalılar, Afrikalılara duyulan nefret üzerine oluşturuyorlar. Örneğin Suriyeli sığınmacıların botlarını itekliyorlar, yakıyorlar, batırıyorlar, Libyalıları denizin ortasında ölüme mahkum ediyorlar, sınırı geçen ya da geçmeye çalışan sığınmacıları çırılçıplak soyarak, döverek geri yolluyorlar.
Halbuki bugün dünyada Suriyeli, Afganlı, Iraklı, İranlı, Libyalı sığınmacı surunu yaşanıyorsa bunun bir numaralı müsebbibi Amerika ardından İngiltere ve Avrupa’dır.
Şimdi de Ruslar vatandaşları hedefte…
Son zamanlarda bunlara bir de Rusya vatandaşları eklendi. Bir farkla, Rusya vatandaşları iktidarda olan batılı hükümetler ile Ukrayna’nın doğusundaki Neonazilerin hedefindeler. Ukrayna saldırısı nedeniyle Rusyalı sporcuları uluslararası müsabakalardan men ettiler, Rusya takımlarını yarışma dışı bıraktılar, Rusya sanatçılarına ambargo koydular, Rusyalı öğrencilerin burslarını kestiler, hatta Lermantov, Çaykovski gibi geçmişte yaşamış olan Rus yazar ve sanatçıların eserlerini yasakladılar.
Tam bir faşizm. Bu kararlar sonucunda Avrupa faşizmini partiler yerine iktidarlarda aramak gerekiyor. Böyle iktidarlar olduğu sürece faşist partilerin güçleneceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Tamam, Rusya’nın diğer bir ülkeye girmesi doğru değil ama bu demokrat beyefendiler Amerika Afganistan ve Irak’ı işgal ederken neredeydiler. Bir tane Amerikalıya ambargo koyduklarını gördünüz mü?
Tam da Mehmet Akif’in istiklal marşında dediği gibi “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” Canavarın ortadan kaldırılması da demokrasinin içselleştirilmesi ve demokrasi cephesinin güçlenmesi ile olacaktır.
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
e-mail;harunrasituysal@gmail.com