Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin önemli açıklamalar yaptı. Sığacık Yat Limanı’nın yanlış yere yapıldığı ile ilgili tartışmaların uzun süredir devam ettiğini belirten Yetişkin, “Şu anda orada 500’ün üzerinde yat var. Tekneyle geliyorlar. Tekneyi oraya bağlıyorlar, alışveriş merkezlerine giriyorlar. Sonra tekrar denize açılıyorlar. Dönüşte de pisliğini bırakıp gidiyorlar Seferihisar’dan. Şimdi böyle bir olumsuz tablo üzerine bir de 250 yatlık ek bölüm yapılmak isteniyor. Yapmak istedikleri yer tam Körfez’in girişini kapatıyorsun. Girişini kapattığın anda orada sirkülasyon olmayacak. O yatların mazot atığı gibi ne kadar pisliği varsa denizin altına gidecek. Oradaki balık popülasyonu bozulacak. Zaten orası balıkların yavrulama alanları. Orada bu yatların pisliği nedeniyle müthiş bir koku başlayacak. O bölgede deniz girilemez hale gelecek” dedi. Yetişkin Seferihisar Belediyesinin olumsuz görüşüne rağmen limanın genişletilmesi için ÇED raporunun verildiğine de dikkat çekti.
MUSTAFA YILMAZ
FOTOĞRAFLAR: ŞÜKRÜ AKIN
-Sığacık Yat Limanı’nın genişletilmesi konusunda Seferihisar’da yaşayanların büyük tepkisi var. Siz de bu konuya tepki gösterdiniz. Bu konudaki son durum nasıl?
Yat Limanı’nın yanlış yere yapılması tartışması hep vardı. Ama ayrı bir tartışma. Şu anda orada 500’ün üzerinde yat var. O marina yapılırken bile Seferihisar’ın dünyaya açılan bir penceresi, kapası olacağı söylendi. Herkese bu şekilde bir pembe tablo çizdiler. Herkes de o pembe tabloya baktı. Ama sonra durumun hiç de pembe olmadığı anlaşıldı. Bunu orada yaşayan vatandaşlar da gördü. Marina şu anda bir otopark gibi kullanıyor. Tekneyle geliyorlar. Tekneyi oraya bağlıyorlar, alışveriş merkezlerine giriyorlar. Sonra tekrar denize açılıyorlar. Dönüşte de pisliğini bırakıp gidiyorlar Seferihisar’dan.
Şimdi böyle bir olumsuz tablo üzerine bir de 250 yatlık ek bölüm yapılmak isteniyor. Yapmak istedikleri yer tam Körfez’in girişini kapatıyorsun. Girişini kapattığın anda orada sirkülasyon olmayacak. O yatların mazot atığı gibi ne kadar pisliği varsa denizin altına gidecek. Oradaki balık popülasyonu bozulacak. Zaten orası balıkların yavrulama alanları. Orada bu yatların pisliği nedeniyle müthiş bir koku başlayacak. O bölgede deniz girilemez hale gelecek.
SEFERİHİSAR’A HİÇBİR FAYDASI YOK
Aynı zamanda Yat Limanı’nın üst tarafları SİT alanı. O SİT alanlarını da içine katacak şekilde hem marina yapmayı düşünüyorlar hem de inşaat alanı oluşacak. Bunun içine bir de otel koymuşlar. Ayrıca alışveriş merkezleri var. Yani dışarıdaki esnafa yine bir faydası olmayacak. Ne yönden bakarsanız bakın hiçbir şekilde Seferihisar halkına fayda sağlamayacak bir proje. O alandaki işyeri sahiplerine ve sosyeteye hizmet edecek bir alan haline gelecek. Benim düşünceme göre ikini etabında da şu olacak: Seferihisar halkının balıkçı barınağı olarak kullandığı yer var. O balıkçı barınağını da içine almak isteyecekler. Oradan balıkçı teknelerinin geçmesini istemeyecekler. Bu yüzden oraları da telle çevirecekler ve halka hiçbir alan bırakmayacaklar. Tamamen ranta yönelik bir iş yapılacak. Balıkçılara bile zararı olacak. Zaten şu anda balıkçı barınağı yetmiyor. Balıkçılar dışarıda kendi çaktıkları iskelelerde duruyorlar. Biz balıkçı barınağını büyütelim dediğimizde bize hiçbir şekilde yardımcı olmuyorlar. Ama iş marina yapımına gelince istedikleri şekilde ÇED raporu yazdırıyorlar. ÇED raporunda yazılanların da hiçbiri doğru değil. Bu raporu Su Ürünleri Fakültesi’nden hocalara ve avukatlara incelettik. Bu konuyla ilgili bir rapor da hazırlatıyoruz. Nereden tutarsanız tutun ranta hizmet edecek bir marina yapımından söz ediliyor.
-Marina ve yat limanı için belediyeden ÇED raporu görüşü alınmadı mı?
ÇED raporunu hazırlıyorlar. Bize de olumlu görüş vermemiz için bir yazı gönderiyorlar. Biz olumsuz görüş verdiğimiz halde yine de bu ÇED izni verildi. Yani belediyenin, yerel yönetimin olumsuz görüşüne rağmen yapılıyor. Şu anda Marina için doldu ve inşaat yapılmak istenen yerlerin tamamı birinci derecek doğal SİT alanı içinde yer alıyor. Orada tapusu olan mülk sahiplerinin hiçbirine bir çivi bile çaktırılmazken kalkıp aynı yerde marinayı büyüteceklerini söylüyorlar. Burada bir de adaletsizlik var.
-Seferihisar son zamanlarda orman yangınlarıyla sarsıldı. Yanan yerlerin denize sıfır mevkide olması kuşkulara neden oldu? Bu bölgelerin ranta ya da imar açılma ihtimali var mı?
Sakız ağacı bölgesinde çıkan yangın vatandaşın birinin kulübe tamiratı yaparken çıkardığı kıvılcımdan oldu. Canavar denen aletten sıçrayan kıvılcım neden oldu. 2009 yangınından sonra dikilen 12-13 yıllık fidanlar yandı. Ayrıca 4 araba bir bekçi kulübesi yandı. Oradan rant için yakma durumu yok. 2009’da da aynı şeyler söylendi. Ama o bölgenin temizliği yapılıp, 1-2 yıl içinde tekrar ağaçlandırması yapıldı. Umarım yine aynı şekilde yeniden ağaçlandırma yapılır. Bir de aynı gün Beyler bölgesinde derenin içinde hava almayan bir bölgede yangın çıktı. Allah’tan orası rüzgarın olmadığı bir bölgeydi de çabuk söndürüldü. O bölgede zeytinlikler ve bir bağ yandı. Allah’tan aynı saatte uçakların havadaydı ve çabuk müdahale edildi. Çok büyümeden söndürüldü. Büyükşehir Belediyesinin ve çevre belediyelerin ekipleri de oradaydı.
YERİN ÜSTÜNDEKİ DEĞERLER HAYATİ
1+
-Seferihisar’da ayrıca JES ve GES projelerinin verimli tarım ve orman alanlarında yapılmak istenen projelerle ilgili de sorunlar var. Bu projelerle ilgili sizin bakış açınız nedir?
Kimseye haber vermeden ÇED raporu düzenleniyor. Ruhsat veriliyor. Orhanlı’da bir gecede köyün düğünlerini yaptıkları piknik alanlarının ortasına konteynerler indirildi. Köylüler haber aldı ve büyük protestolara sahne oldu. Beni çağırdılar. Orman Müdürlüğünden izinleri olduklarını söylediler. Ama ormandan herhangi bir izinleri yoktu. Biz oradaki konteynerlere kaçak yapı tutanağı tutturarak kaldırdık. Daha sonra üst tarafta farklı bir yerde orman müdürlüğünden bir yer kiralayarak yine bir şantiye kurdular. Şantiye kurmak için yol üstündeki çok sayıda çam ağacını kestiler. Hem fidanlar hem de yetişmiş çam ağaçları gitti.
Yerin altındaki kaynakları çıkaralım ama doğru şekilde yapmak gerek. Doğru şekilde yapılmasına karşı değiliz. Ama bu tür olaylar Aydın’dan incir üretilen bölgelerde yaşandı. İnsanların bu konuyla ilgili sıkıntıları var. Kuyuyu açtıktan sonra suları doğaya salınca berbat bir hale geliyor.
Orhanlı bölgesinde Erkence zeytini var, bağcılık var. Ayrıca organik tarımda da Türkiye’de en büyük paya sahip. İstanbul’daki organik pazarlara ürün yetiştiren ve götüren çiftçiler var orada. Bölgede sebze ve meyve e yetiştirilen en büyük köylerimizden biri. Bu köyde göç yok. Aksine göç alan bir köy. Çiftçilik etkin bir şekilde devam ediyor. Buraya JES’ler yapılırsa çiftçilik bitecek. Yerin üstündeki değer yerin altındaki değere göre çok çok daha değerli. Pandemiyle de bunu gördük ve yaşadık. Yerin altından çıkan sıcak su yenmiyor. Ama dünyadaki gıda krizi var yerin üstünde üretilenler hayati önemi sahip. Yazın ortasında domates 15 lira. Köylerden kentlere göç olmasın deniyor. Ama çiftçilikten para kazanılan yerlerde bunlar yapılıyor. Ama siz buraya JES’İ, GES’i ya da RES’i getirirsen, buranın iklimiyle oynarsan, tarımıyla oynarsan o köylü orada durmaz. Aynı Soma’da 301 madencinin öldüğü gibi buranın köylüleri de asgari ücretle yerin altına girmek zorunda kalacaklar. Soma’daki köylüler de toprağın üzerinden para kazanıyorlardı ama bir gün kazanamayınca toprağın altına girdiler ve canlarından oldular. Bu santraller yapılırsa bizim köylülerimize de aynı şey olacak.
Biz bu santrale verilen izinleri mahkemeye verdik. Yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Ama farklı bir şirkete aynı bölgede yeniden ÇED izni verdiler. Ayrıca geçen yıl ağustos ayında gelip bir gecede budama adı altında zeytin ağaçlarını kestiler. Ağustos ayında hiçbir ağaca budama yapılmaz. Zeytin ağacına ağustos ayında budama yaparsanız ölür. Birer dal bırakmışlar. Öyle budama olmaz. Ağaçları ölüme terk etmişler. Biz orada da protestolar yaptık. O bölge hassas bir bölge. Erkence denen bir zeytin var. Yağı en kaliteli olan zeytindir. Biz bu köyleri JES’e RES’e kurban edemeyiz.
-Türkiye’nin en çok mavi bayraklı plajına sahip kenti Seferihisar oldu. Bu konuda biraz bilgi verebilir misiniz?
Mavi bayraklı plaj sayımızı 8’den 10’a çıkardık. Cumartesi günü bir mavi bayraklı plaj açılımız daha var. Türkiye’de 10 mavi bayrağa sahip ilk yerel yönetim Seferihisar Belediyesi oldu. Bu işin ciddi bir külfeti var. Çalıştırılan kişi sayısı ve temizliği açısından, cankurtaran önlemleri açısından ciddi bir maliyeti var. Ama Seferihisar’da 10 tane mavi bayraklı halk plajı olması büyük bir avantaj. İzmir kent merkezine en yakın denize girilebilecek yerden biri Seferihisar. Diğer sahil beldelerine göre ekonomik avantajları var. Buraya gelen yerli turist gelirine göre tatil yapma olanağı yakalayabiliyor.
İYON KENTLERİ PROJESİ
-Seferihisar turizmden yeterince pay alabiliyor mu?
Yabancı turist ise büyük 3-5 otelimiz var. Oralara gidiyor. Bize çok büyük bir faydası da olmuyor. Otelden hiç çıkmıyorlar. Otel sahipleri Seferihisar esnafından alışveriş yapıyorsa o zaman bir fayda oluyor. Onlarla da konuşup alışverişlerini Seferihisar esnafından yapmaları konusunda konuşuyoruz, yönlendiriyoruz.
Yabancı ve yerli turistleri buraya çekmek için yaptığımız yeni bir proje var. İyon Kentler Birliği oluşturmaya çalışıyoruz. 12 İyon kentinden 2’si Seferihisar sınırları içinde. Biri Levrodos, diğeri Teos. Bu işin iki ayağı da yurt dışı bağlantılı. Sakız ve Samos adası. Geriye kalan Çeşme, Foça, Selçuk ve Söke’de var. 12 İyon kentini bir araya getirip bir turizm destinasyonu sağlamaya çalışıyoruz. Bu destinasyonda eş zamanlı belirli kültürel faaliyetler yapılacak. Aynı zamanda bunun bir Anayasası olacak, başkenti olacak. Anayasaya göre denetlemesi olacak. Örneğin Samos Adası’ndaki bir rehber İyon kentini gezdirirken Seferihisar’daki İyon kenti Teos’tan da bahsedecek. Teos’ta turist gezdiren Foça’daki İyon kentinden bahsedecek. Hepsinin ismi aynı anda duyulmuş olacak. İnsanlar burada gezerken Samos’u merak edip oraya gidecek ya da Samos’taki buraya gelecek. Ya da Sakız’dan Foça’ya Selçuk’a geçecek. 12 İyon kentine uğramaya çalışacak. Bu şekilde hem ülkemize daha fazla turist girmesini sağlayacağız hem de Seferihisar halkını daha fazla turistle buluşturup ekonomisine daha fazla katkıda bulunmuş olacağız. Bu bizim için çok değerli bir proje bunun üstünde çalışıyoruz.
Seferihisar-Samos seferleri 2 yıldır pandemi nedeniyle yapılamıyordu. Bu yıl 23 Nisan’dan yeniden başlattık. Bu seferler sürüyor.
Ayrıca Doğanbey bölgesini olduğu gibi turizm tesis alanı olarak planlama yapıyoruz. Bu bölgede aynı zamanda sıcak su da var. Çalışmalar sürüyor. Birkaç plan yaptık. İtirazlar oldu. Plan iptaline gidildi. Şimdi yeni bir plan çalışması başladı. Umarım en kısa zamanda biter ve turizm tesis alanı olarak açarız. Şu anda o kadar bekleyen proje var ki. Planları bitirdiğimiz anda turizm tesisleri ardı ardına başlayacak.
Ürkmez de Türkiye’deki en uzun sahil şeridine sahip. Yaptığımız birkaç çalışma ile Gümüldür’de de turizm hızlanmaya başladı.
-Seferihisar Türkiye’nin ilk sakin kenti (cittaslow) oldu. Bu özellik kente neler kazandırdı?
Çok büyük kazanımları ve yansıması oldu. Seferihisar cittaslow ile birlikte bir marka değeri yakaladı. Şu anda emlak değerinin en yüksek olduğu ilçelerden biriyiz. Seferihisar’daki arazi değerleri cittaslow sürecinden sonra yüzde 200 oranında arttı. Esnafa çok büyük etki ve katkısı oldu.
İlk Cittaslow konularını esnafa anlatınca esnafın bazısı kapıya dayandı. “Her yer hızlanıyor, biz niye yavaşlıyoruz” dediler. Biz bunun öyle bir şey olmadığını bir marka değeri olduğunu anlattık. Sakin bir yaşamla gelecek olan marka değerinin olduğunu anlattık. Süreç tamamlandıktan sonra marka değerinin getirdiği katkıyı gören esnaf bize gelerek teşekkür etti. “Günde iki teneke peynir satıyordum şimdi 10 teneke satıyorum” diyen esnaf oldu.
ALT YAPI SINAVLARINI BAŞARIYLA GEÇTİK
-Seferihisar’da tsunami bile yaşandı. Su baskınları büyük zarar verdi. Kentin alt yapısı ne durumda. Bu konuda sorunlar var mı? Yapılanlar neler?
Seferihisar’da 2005 yılında olan depremde bir bina bile yıkılmadı ve can kaybı da yaşanmadı. Tsunami sırasında da bir can kaybımız oldu. Yaşlı ve tekerli sandalyedeki bir teyzemiz kendini kurtaramadı. Yürüyemediği için suya kapıldı.
Yat limanı ve marinayla ilgili en büyük sıkıntılardan biri de o. Boğazın girişini kapatacaklar mendirekle. Sıkışan su nedeniyle bir deprem tsunami yaşanırsa daha fazla can kaybı yaşanma riski var.
Depremden sonra Seferihisar’daki binalar tamamen deprem yönetmeliğine göre ve çok büyük kontroller altında yapıldı. Kontrollü olarak yıktığımız binalar var ama onlar da eski binalar.
Seferihisar alt yapı olarak şu anda iyi bir noktada. İlçemiz bu konudaki ciddi sınavları başarıyla geçti. Bizim yüksek binalarımız da yok. En yüksek binamız 4 ya da 5 katlı. Daha yüksek yapılaşmaya zaten izin vermiyoruz. Allah’a çok şükür alt yapı olarak iyiz.
Biz kontrollü ve planlı bir şekilde büyümek istiyoruz. Ama Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı da plan yapıyor. TOKİ bir gecede 1000 konutluk inşaata başladı Seferihisar’da. Belediyeye bilgi bile vermediler. Sonra gelip oranın altyapısını, yolunu bizden soruyorlar. Oturup Ankara’da plan yapmakla olmuyor. Burada yaşayan insanlarla birlikte kararları vermek gerek.
-İkametlerin Seferihisar’a alınmasıyla ilgili çağrınız olmuştu. Şu anda bu konuyla ilgili son durum ne? Kaç kişiye göre vergilerden pay alıp, kaç kişiye hizmet veriyorsunuz?
Geçen yıl açıklanan rakamlara göre Seferihisar’ın nüfusu 52 bin 700. Ama burada yaz kış yani 12 boyunca yaklaşım 100 bin kişi yaşıyor. Yazlık nüfusumuz 400 bini buluyor. Biz 6 ay 100 bin nüfusa hizmet ediyoruz 6 ay 400 bin nüfusa hizmet ediyoruz. Ama bize İller Bankası payları 52 bin 700 kişi üzerinden geliyor. Nüfus kaydı burada olan vatandaşımıza da haksızlık oluyor. Onlar için gelen gelirle 400 bin kişiye hizmet etmek zorunda kalıyoruz. Bizim normalde 52 bin 700 kişiye hizmet etmemiz lazım.
Ayrıca yüzde 90’lara varan bir enflasyon var. Ama bizim İller Bankası paylarımızda hiç artış olmadı. Orada da büyük adaletsizlik var. Bu konu bütün kıyı şeridindeki belediyelerin sorunu.
Ya yazlık ilçelerde yapılan konut üzerinden belediye payları belirlenmeli ya da 6 ay yazlık nüfusa göre 6 ay da kışlık nüfusa göre pay gönderilmelidir.
-Denizle ilgili projeleriniz var mı?
Sörf olayı ilk kez Seferihisar’da başladı. Ama değeri anlaşılmadı ve o tren kaçırıldı. Seferihisar’da yaşamamıza rağmen denizle ilgili hiç bağımız yoktu. Biz Seferihisar Belediyesi bünyesinde Yat Yelken Kulübü kurduk. Sonra Sörf faaliyetlerini başlattık Yat Yelken Kulübü bünyesinde. Kano sporlarına başladık. Bodrum’daki optimist yarışmasında dünya birincisi çıkardık. Şimdi o kızımız İstanbul’daki Avrupa şampiyonasına katılacak.
-Bir dönem daha başkanlık için aday olmayı düşünüyor musunuz?
Bir dönem daha muhakkak istiyorum. Yarım kalan işlerimiz olacak. Hem de iki yıl alışma süreci oluyor. Ne kadar siyasetin içinden gelirseniz gelin bürokrasi ve imar konularına vakıf olmak zaman alıyor. Şimdi çok rahat bir şekilde ilerlemeye başladık. Onun için bir dönem daha kalmanın büyük yararları olacağını düşünüyorum.