İklim değişikliğinin tetiklediği sıcak hava dalgaları, Avrupa’da birçok ülkedeki sıcaklıkları mevsim normallerinin çok üstüne çıkarttı ve ülke yönetimleri iklim krizini yeniden tartışmaya başladılar. İspanya ve Portekiz’de birçok yaşlı aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybederken, aşırı yağışlar, seller ve yangınlar birçok maddi hasar veriyor.
İyi de bunun olacağını iklim uzmanları yıllardır söylüyor-yazıyorlardı. Ancak gelişmiş ülkelerdeki çok uluslu (ÇUŞ) ya da ulus ötesi şirketleri (UÖŞ) öyle bir kar hırsı basmış ki kimseyi dinlemiyorlar. Onlar diğer gezegenlerde yaşam peşinde koşarlarken olan doğaya ve yoksullara oluyor. İklim değiştikçe de, tabiat intikamını alıyor ve bu onlara daha çok açlık, yıkım ve ölüm olarak dönüyor.
Deniz seviyeleri yükselecek sular basacak…
Amerikalı araştırma şirketi Climate Central’ın felaket senaryosuna göre, sıcaklığın 4 derece artmasıyla 2050 yılına kadar deniz seviyesi 10,8 metre yükselecek ve bu durumda dünyada 300 milyon insan evsiz kalacak, başta Amsterdam, Lahey, Rotterdam ile komşu ülkelerden Hamburg ve Bordeux tamamen sular altında kaybolacak.
Peki neden? İnsan eliyle tabii ki. Sanayi devrimi sonrası atmosferde doping etkisi yapan ve sera gazları olarak adlandırılan CO2 ve metanın artmasıyla sıcaklıkların da yükselme eğilimine gireceği birçok kuruluş tarafından ifade ediliyordu
Plastikler de etkili olmaya başladılar…
Bir diğer yıkıcı etki de plastikler. Bunlarda belli ölçülerde ısının artmasına neden olan unsurlardan birisi. Dünyada her bir dakikada tam bir milyon pet şişe üretiliyor. Yılda 9 milyar ton plastik denizlere karışıyor. Bunun yanı sıra bunlardan türeyen mikro plastikler de tam bir baş belası. Denizlerdeki canlıları mideleri artık mikro plastiklerle dolu ve deniz canlıları bunları yiyecek diye alıp midelerinin yırtılmasına da neden oluyorlar maalesef.
Yenilenebilir enerjinin payı hala az…
Dünyanın insan eliyle felaketten kurtulması için hem hükümetlere hem de bireylere düşen görevler bulunuyor. Bireylerin su ve enerji tüketimlerinde üzerlerine düşen tasarrufları yapmaları gerekirken, hükümetlerin de acilen uluslararası büyük petrol-doğalgaz şirketlerinin baskılarına rağmen yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeleri ve bu kaynakları derhal harekete geçirmeleri gerekiyor.
Bu konuda Avrupa ülkeleri dünyanın diğer ülkelerinden daha ileride görünüyor. Örneğin Almanya nükleer enerjinin yerine yenilenebilir enerjiyi koyarak, bu konuda ciddi olduğunu ispatlıyor.
İnternational Energy Outluk’un yayınladığı rapora göre; dünya enerji tüketimi 2035 yılına kadar yüzde 49 oranında artacak. O zamana kadar fosil kaynaklı yakıtların oranı sadece yüzde 5 azalırken, yenilenebilir enerjide yüzde 4, nükleerde yüzde 1’lik bir artış olacak.
Bu sonuçlar gerçekten de can sıkıcı. Ülkeler gelecek planlarını yenilenebilir enerjiden yana yapmazlarsa, insanlığın yok olmasına tanık olacaklar. Paranın yenmeyeceğini o zaman öğrenecekler ama iş işten geçmiş olacak.
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
e mail: harunrasituysal@gmail.com
.