Kırşehirli bir yurttaşımız ilk defa İstanbul’a gitmiş.
Haydarpaşa Garı’nda indikten sonra vapura binmiş.
Vapur biraz açılınca karşıda dev gibi görünen yerin ismini sormuş.
‘Kadıköy’ cevabını alınca da dayanamamış,
“Buraya köy, bizim Kırşehir’e de şehir diyenin aklına şaşayım” demiş.
Bizim yöneticiler, her nedense yerleşim yerlerinin idari yapısını değiştirmeyi pek bir seviyor.
Belde bile sayılamayacak yerler ilçe, bazen de il yapılıyor. Siyasetçi oyunu alıp gidiyor.
‘Doğan görünümlü Şahin’ gibi, köy görünümlü ilçelerde ya da kasaba görünümlü kentlerde yaşayanlar da öylece kalıyor.
Kanalizasyon bile yok ama yaşadıkları yer il statüsünde.
***
Son 15 yılda kent yönetimleri ile ilgili radikal idari değişiklikler oldu. 2004 yılında ilk olarak “Pergel Yasası” diye adlandırılan Büyükşehir Belediyeleri Yasası yürürlüğe girdi.
Kent Merkezi baz alınarak 50 kilometre uzaklıktaki her ilçe Büyükşehir sınırları içinde sayıldı.
Birkaç yıl sonra bir değişiklik daha yapıldı ve il sınırları aynı zamanda Büyükşehir Belediyeleri sınırları haline getirildi.
Daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2012 yılında 13 yeni ilin büyükşehir olmasına ilişkin yasa tasarısı kabul edildi. Büyükşehir statüsündeki il sayısı böylece 30 çıktı.
Yeni sistem sadece Cumhuriyet tarihinin değil yaklaşık 150 yıllık idare tarihimizin yerel yönetimler alanında en radikal değişikliklerini getirdi.
Yeni yasaya göre Büyükşehir statüsündeki yerlerdeki tüm köyler mahalle oluyor. Türkiye’de 16 bin 82 köy artık mahalle sayıldı.
Tüm büyükşehirler gibi İzmir’deki köylerin de tamamı mahalle oldu. Bu köylede yaşayan 280 bin 299 yurttaş gece köylü yatıp, sabaha şehirli olarak kalktı.
***
Bu durum asıl tarım alanları ile ilgili ciddi tehlikeler oluşturdu. Bir zamanlar Bornova Ovası’na ya da Buca’daki üzüm bahçelerine olanlar şimdi mahalle olan köylerin başına gelmemesi için hiçbir sebep yok.
Köylerin mahalle yapılmasıyla tarım alanları imar ve rant baskısı altında kaldı.
Örnekköy, Pınarbaşı, Çiğli, Çamdibi gibi yerleşim birimleri de bir zamanlar köydü.
Mahalle olunca, imar ve rant baskısına dayanamayarak apartman blokları ile doldu.
Artık Şirince, Çiçekli, Yelki gibi yerleşim birimleri artık köy değil mahalle.
Aynı tehlike bu doğa harikası yerler için de gündemde.
***
Şimdi bir kez daha Büyükşehir Belediyeleri ile ilgili yasa değişikliğine gidiliyor. Olası değişikliğin taslağına göre ilçeler merkez ve taşra olarak ikiye ayrılacak. Taşra ilçelerine ayrı bütçe verilecek.
Yani bir bakıma 15 yıl önceki sisteme geri dönülecek.
Politikacılar nedense bu bölüp ayırma konusunu çok seviyor.
Bütün bunlar bana eski başbakanlardan Tansu Çiller ile ilgili anlatılan bir olayı hatırlattı.
Çiller Samsun’daki bir mitingde, “Sizi büyükşehir yapacağım!” deyince coşkulu kalabalıkta bir süre sessizlik olmuş.
Kurmaylarından biri Çiller’in yanına yanaşarak uyarmış. “Aman efendim, burası zaten büyükşehir” demiş.
Çiller hemen sözlerini şöyle düzeltmiş: “Sizi daha da büyük şehir yapacağım.”
Kağıt üzerinde alınan kararlarla her şeyin güllük gülistanlık olacağına inananların sayısı hala fazla oldukça bunları yaşamaya devam edeceğiz.
İşin özü; yaşam standartları iyi değilse bulunduğunuz yer ister ilçe olsun ister il, isterse de büyükşehir, hiç fark etmez.