Dünyada kişi başına 1500 metreküpten daha az kaynağa sahip bölgeler “su kısıtlı bölgeler” olarak kabul edilirken İzmir’de bu rakam 1316 metreküp. İzmir’in var olan kısıtlı su alanları ÇED olumlu raporlarıyla faaliyet gösteren madenlerin tehdidi altında. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin hazırladığı rapor İzmir’deki bu vahim durumu ve kenti yakın gelecekte bekleyen tehlikeyi ortaya koydu.
İki kuruluşun politikaları sağlıklı suya ulaşımı zora sokuyor
Çevre Mühendisleri Odası Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay’ın açıkladığı söz konusu raporda İzmir’de temin edilen suyun yüzde 55’nin yeraltı suyu kaynaklarından, yüzde 40’ının da Tahtalı Baraj Ha
vzası’ndan sağlandığı belirtilerek şu bilgilere yer verildi:
İçme suyu ve Atıksu arıtma tesisleri sayısı ve kalitesi ile Ülkemizin diğer kentlerinden önde olan İzmir Kenti; Bardağın diğer tarafından bakıldığında ise yeterli suya sahip olamadığı için kilometrelerce öteden Gördes Barajından su temini sağlamak üzerine bir planlama yapıldı. Bir taraftan kilometrelerce öteden yüksek maliyet ve işgücü harcanarak su temin eden İzmir; gelecekteki su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında altın madenciliğinin getirdiği kirlilik riski ile karşı karşıya. Kentte su yönetiminden sorumlu kuruluşlar olan İZSU ve DSİ gelecekteki su kaynakları için farklı yaklaşımlar sergiliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU Çamlı Barajını zorunluluk olarak görürken, DSİ Baraj yapımını öngörmüyor. Kentin su yönetiminden sorumlu iki kuruluş politikaları İzmirliyi sağlıklı suya ulaşma konusunda tehlikede bırakıyor. Bununla birlikte maden işletmesinin mevcut hali ile yarattığı kirlilik mahkeme kararları ve bilirkişi raporları ile ortaya konulmuş ve ÇED kapasite artışına ilişkin olumlu karar iptal edilmişken; süreç yeniden yürütülüp bir kez daha olumlu karar verildi.
Madenler su kaynaklarını kirletiyor
Raporda altın ve nikel madenlerinin su kayanlarına verdiği zararlar da çarpıcı şu tespitlerle ortaya koyuldu:
Bölgemizde Bergama Altın Madeninin yarattığı yaratacağı çevresel risklerle ilgili hukuki ve toplumsal mücadele devam ederken; Efemçukuru Altın Madeninin İzmir’in su kaynağı olan Çamlı Baraj Havzasında , Gördes Nikel Madeninin İzmir ve Manisa’nın Su Kaynağı olan Gördes Havzasında , Çaldağ’da İşletilmesi Planlanan Nikel Madeninin Gediz Havzasında yarattığı çevresel riskler ve bu projelere verilen ÇED Olumlu kararları kaynakları olumsuz etkiliyor.
Tüm bu süreçlerde verimli tarım arazileri, su havzaları, ormanlarımız, korunması gereken doğal alanlarımızda işletilen, işletilmesi planlanan çevresel riski son derece yüksek olan bu tesisler ile karşı karşıya..
Diğer taraftan; Kentimizde Gediz, K. Menderes, Kuzey Ege, Gördes Havzalarını değerlendirdiğimizde kalite ve miktar olarak bulunduğu durum; su kaynaklarımızın karşı karşıya bulunduğu çevresel risklerin yönetilemediği ve acil planlama ve yönetim süreçleri gerçekleştirilemezse geri dönüşü mümkün olmayan noktalara ilerlediğinin de bir göstergesi. Kentimizin İçme suyu kaynağı olan Tahtalı Baraj Havzası İle İZSU Yönetmelikleri ile de koruma altında tutulmaya çalışan havzada kentleşme ve sanayi baskısı mevzuat değişiklikleri ile koruma kapsamının yumuşatılması yaşam kaynaklarımızın da bu baskılara feda edilmesinin önünü açacaktır. Bu noktada Söz konusu mevzuatların yaşamsal kaynağımız olan Su varlıklarımızın miktar, kalitesinin korunması, iyileştirilmesi ve doğru planlama süreçleri ile sürekliliğin sağlanması yönünde planlama, uygulama, denetim mekanizmalarının birlikte uyum içerisinde ve güçlü işletilmesi büyük önem taşıyor.
Doğayla barışık yatırımı önemseyen ulusal su politikalarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekliliğini bir kez daha vurguluyor, yurttaşlarımızın esenliğini ve doğal varlıkların korunmasını esas alan yönetim ve çevre politikalarının hayata geçirilmesi konusundaki kararlığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz.