İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Egemen Sönmez, 30 kişilik ekiple birlikte deprem bölgesine giderek yıkılan ve hasar gören binaları inceledi. Bir hafta bölgede kalan Dr. Sönmez, hasarlı binalarda gördüğü yanlışları tek tek fotoğrafladı.
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi
Egemen Sönmez, 30 kişilik ekiple birlikte deprem bölgesine giderek yıkılan ve hasar
gören binaları inceledi. Bir hafta bölgede kalan Dr. Sönmez, hasarlı binalarda gördüğü
yanlışları tek tek fotoğrafladı. Malzeme kalitesi kötü olmamasına rağmen birçok yeni
binanın uygulama ve proje hataları nedeniyle hasar aldığını ya da yıkıldığını söyleyen
Dr. Sönmez, “Beton ve demirin kaliteli olması, binanın mutlaka sağlam olduğunu
göstermez. Özellikle yeni binalarda bunu çok net gördük. Maliyet ve süreyi azaltma
isteğinin getirdiği hatalar ve ihmaller, depremi hasar almadan atlatabilecek birçok binayı
kullanılamaz hale getirdi” dedi.
Amerikan Beton Enstitüsü (ACI) Afet Sonrası Keşif Komitesi, 6 Şubat tarihinde
Kahramanmaraş’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde oluşan
yapısal hasarları yerinde incelemek amacıyla bir çalışma grubu oluşturdu. Türkiye’nin
yanı sıra yabancı üniversitelerde de görev yapan yaklaşık 30 akademisyen ve inşaat
mühendisi, deprem felaketinden yaklaşık 2 ay sonra bölgeye gitti. Depremin büyük
hasar verdiği Hatay, Kahramanmaraş ve Gaziantep üzerine yoğunlaşan ekipte, İzmir
Ekonomi Üniversitesi’ni temsilen İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi
Egemen Sönmez yer aldı.
DONATI EKSİKLİĞİ HASAR VERDİ
Deprem bölgesindeki izlenimlerini paylaşan Dr. Sönmez, “Ziyaretteki temel amacımız,
deprem yönetmeliklerinde değişikliğe sebep olacak olası yapı davranışlarını tespit
etmekti. Bu noktada oldukça faydalı, bizlere derin analiz yapma imkanı sağlayan bir
ziyaret oldu. Bölgede yaptığımız incelemelerde, maalesef birçok yanlışı, bilinçsizce
yapılan uygulamaları gördük. Depremi hasarsız veya hafif hasarla atlatabilecek nitelikte
tasarım ve malzeme kalitesine sahip birçok bina, uygulamadaki eksiklik ve yanlışlıklar
nedeniyle ağır hasar almış. Örneğin; beton iyi yerleştirilmediği için boşluklar oluşmuş.
Bu durum, binanın dayanımını azaltmış. Sarsıntı anında kolon demirlerinin burkulmasını
önleyen enine donatılar, yeterli sayıda ve sıklıkta kullanılmamış. Birçok bina, birbirine
çok yakın inşa edildiği için birbirine vurarak hasara yol açmış” dedi.
‘ASMOLEN’ VE ‘BANT PENCERE’ DETAYI
Dr. Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: “Zemin kattaki dükkanlarda, bölme duvarlar hiçbir
hesaba dayanmadan kaldırılmış veya hiç konmamış. ‘Yumuşak kat’ dediğimiz bu
durum; önce alt katın, ardından da tüm binanın çökmesine neden olmuş. Zemin kat
kolonlarının arasına, bant pencere oluşturacak şekilde yarım duvar örülmüş. Yani
kolonun yanında olması gereken duvarın yarısı, pencere haline getirilmiş. Bu durum,
kolonun dayanımını olumsuz etkileyip tüm binanın yıkılmasına veya kullanılamaz hale
gelmesine sebep olmuş. Düz bir tavan elde etmek için yapılan ve piyasada ‘asmolen’
olarak adlandırılan döşeme sistemi, yapının beklenen davranışı gösteremeyip daha
fazla hasar almasına sebep olmuş. Deprem yönetmeliği, bu tip döşemelerin deprem
bölgelerinde kullanılmasına çok sınırlı şartlar altında izin verdiği halde buna uyulmamış.
Bunlara ek olarak, maalesef kiriş, kolon veya perde duvarların içinden elektrik tesisatı
ya da baca borularının geçirildiğini de gördüm. Boru geçirmek için binayı ayakta tutan
yapısal elemanların demirleri neden kesilir? Gerçekten anlamak mümkün değil.
Maalesef depremler, acı sonuçlarını düşünmeden yaptığımız bu ihmalleri affetmiyor.”
YETKİN MÜHENDİSLİK VURGUSU
Türkiye’de özellikle ‘yetkin’ mühendislik konusunda birtakım düzenlemeler yapılması
gerektiğini dile getiren Dr. Sönmez, “Bir doktor, nasıl kendi alanında uzmanlaşıp
yetkinlik kazanıyorsa, inşaat mühendisleri için de böyle olmalı. İnşaat mühendisleri,
belirli bir tecrübeye ulaştıktan sonra kapsamlı uzmanlık sınavlarına alınabilir. Bu sayede
inşaat mühendislerine, belli bir konuda uzmanlaştıklarını kanıtladıktan sonra belli tip
projeleri yapma yetkisi verilebilir. Ülkemizde de bu tipte, lisanslandırılmış (yetkin)
mühendislik için düzenlemelerin yapılabileceğini düşünüyorum. Bu durum, inşaat
mühendisliği mesleğinin geleceği için de oldukça yararlı sonuçlar doğuracaktır. Şantiye
şeflerinin sadece tek inşaatta çalışması ve yetkinliklerinin sertifikalandırılması da
oldukça yararlı olacaktır. Bunun yanı sıra yapı denetim sisteminin daha kontrollü
çalışması da sağlanmalıdır” diye konuştu.