Tarih 18 Haziran 1926 idi.
Üç gün önce ortaya çıkarılan suikast girişiminin ardından, Mustafa Kemal Paşa’nın yaşadığı üzüntünün biraz olsun giderilmesi adına Bornova Ziraat Mektebi’nin bahçesinde düzenlenen muhteşem bir balonun hummalı hazırlığı vardı.
Kolay değil, o akşam Bornova’ya Gazi Paşa geliyordu…
Bornova’nın yaşadığı heyecanı düşünün. Ziraat Mektebi bahçesi pırıl pırıl süslenmiş, geceyi aydınlatmak için bahçenin her yeri ampullerle donatılmıştı. Kaymakamdan okul müdürlerine kadar bütün bürokratlar telaş içindeydi. Gazi Paşalarını çok iyi ağırlamalıydılar.
Akşam 21,00 civarında gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gecenin geç saatlerine kadar Bornovalılarla birlikte hoş vakitler geçirdi. Kaymakam askeri zevat ve Bornovalı bürokratlar Gazi Paşaları ile gece boyunca sohbet ettiler.
O gece Kars İlk Okulu Müdürü Tahsin Bey de oradaydı. Soyadı Kanunundan sonra Çatıkkaş soyadını alan ancak Bornovalıların “Arap Tahsin” lakabıyla bildiği Tahsin Bey sadece bir dakikacık bile olsa Gazi Paşayla sohbet etmek için fırsat kolluyordu.
Tahsin Bey aradığı fırsatı ancak geç saatlerde bulabildi…
Kalabalığın arasından süzülüp birkaç adım attıktan sonra nihayet Gazi Paşa ile karşı karşıya kalmıştı.
“Paşam” dedi, “ ben ve eşim de Selanikliyiz. Eşim sizinle aynı sokaktan. Mahalle çocuklarıyla birlikte çok oyunlar oynamışsınız”
Atatürk birden dikkat kesilmişti… “Tanır mıyım acaba? Eşinin adı ne?” diye sordu…
Tahsin Bey’den “ Benim eşim Nazmiye” cevabını alan Atatürk’ün yüzünü neşeli bir şaşkınlık kaplamıştı. “Nazmiye Bornova’da mı? Keşke görüşebilseydik” dedi, ama vakit geç olmuştu. Atatürk’ün dudaklarından bir de “Ah Selanik” sözcükleri döküldü.
O geceden sonra Atatürk Bornova’ya birkaç kez daha gelmesine rağmen, iki mahalle arkadaşı hiç buluşamadılar.
Nazmiye Hanım’ın biraz da hüzünlenerek hep anlattığı bu anıyı arkadaşım olan torunlarından dinledim.
Unutulmaz bir anı, ama bence bu anının en çarpıcı yeri Atatürk’ün içindeki Selanik özlemini dile getirdiği “Ah Selanik” sözcükleridir.
Selanik Onun için hep yürek burukluğu oldu.
Bu dünyadan veda edeceği son günlere kadar Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik özlemi hiç bitmedi.
Ağır bir komanın hemen ardından gözlerini açtığı 28 Eylül 1938 günü sabahı başında bekleyen manevi kızı Afet İnan’a “Ölüm demek ki böyle olacak kızım” dedikten sonra karşı duvardaki Dört Mevsim adlı tabloya bakarak “Gidelim Afet… oraya gidelim. Her şeyi bırakalım. Şöyle basit bir ev, ocaklı bir oda… Evet… Evet… Hemen çekip gidelim ormanlara… Hele ben bir iyi olayım da…” sözleriyle belki de Rumeli yaylalarına, Selanik’e olan hasretini anlatıyordu.
Dört gün sonra o hüzünlü günün 81. Yıldönümü.
Nurlarda uyu Büyük Atatürk…