Nisan’ın sonlarındayız. Bayram tatilini fırsat bilip 15 kişilik ekibimizle Mimas Yolu’nun Efes civarını turlamaya çıkıyoruz.
Bayramlarımız biraz şekil değiştirdi, hepimizin malumu. Anadolu’da hâlâ bayram ziyaretleri, el öpme ritüelleri devam ediyor; ancak bu küçük tatiller, gezme, dinlenme fırsat arayışlarına evrildi biraz da. Çalışanlar için bir şarj fırsatı.
Mimas Yolu, İzmir Belediyesi’nin doğaseverlere kazandırdığı 700 kilometrelik uzunca bir parkur: Karaburun-Efes arası yürüyüş yolu. Adı da buradan geliyor, Karaburun’un tarihteki adı Mimas. Karaburun‘dan da başlayabilirdik ama bizler Efes’i tercih ettik.
Perşembe günü sabah yola çıkıp erkenden Selçuk’a varıyoruz. Diğer arkadaşlar da kendi araçlarıyla geliyor, orada buluşuyoruz. Akşam, konakladığımız Selçuk Öğretmen Evi’nde küçük bir toplantı yaparak üç günün planlamasını yapıyoruz. Erkenden dinlenmeye…
Sabah bizi Belevi-Şirince parkuru bekliyor, araçlarımızı buraya park edip 10.00 gibi yola koyuluyoruz. Belevi’nden yani yaklaşık 0 metreden 400 metrelere kadar çıkıp Şirince‘de yürüyüşümüzü tamamlamayı planlıyoruz. Mevsim olarak çok doğru zamanda buralarda olduğumuzu fark ediyoruz. Etrafımızda deli bir yeşillik, bahar iyice gelmiş bunu gelinciklerden anlıyoruz.
Güzergâhımız tatlı bir yükselişle devam ediyor, deniz seviyesinden 500 metrelere çıkarak tekrar 350 metre rakımda, Şirince‘de sona eriyor. Buraya kadar gelmişken Nesin Matematik Köyü ve Felsefe Köyü’nü ziyaret etmeden olmaz. Tam da eğitimimizdeki eksik iki alan. Fikrine sağlık, bu örnekler çoğalmalı…
Sabattin Ali’nin Çirkince’si, günümüzün Şirince’si kafamızda sakin, tarihi bir köy gibi canlanmıştı; ama ne gezer… Tamamen ticarileşmiş, çok kalabalık, hani iğne atsan yere düşmez tabirinden kalabalık… O kadar ki dönüşte dolmuş kuyruğu kaçınılmaz…
Akşam Selçuk Belediyesi’nin Pamucak Sahili’ndeki Sosyal Tesisleri’nde bir şeyler yiyip içip dinlenmeye geçiyoruz. Sabah bizi Meryem Ana-Pamucak parkuru bekliyor.
Sabah 09.00 gibi Meryem Ana Evi’ne hareket ediyoruz. Burayı ziyaret ettikten, hatıra fotoğraflarımızı aldıktan sonra yaklaşık on kilometrelik parkurumuz başlıyor. Dünkünün aksine bu defa hafif bir inişle, 350 metreden 0 metre rakıma varacağız. Bu parkur Mimas Yolu’nda yok. Neden bilmiyorum. Biz bunu daha önceden koştuğumuz Efes Ultra Maratonu izlerini takip ederek yürüyoruz. Güzel bir parkur, “pastoral senfoni”… Yolumuzda ayaklarımızın altında papatyalar, buradan ilk defa geçen bizleriz. Tamamen bakir bir doğa… Sağımızda solumuza yemyeşil ağaçlar, makilikler ve çam ormanı… Sarı, beyaz papatyalar, mor çiçekler… Ballıbabalar hâlâ yok ortada. Kralların renkleri erguvan ağaçları sağda solda bizlere, o güzellikleriyle eşlik ediyor.
Sahile varıyoruz, bir kilometre de sahilden ilerleyerek toplamda yaklaşık15 kilometre cepte. Planımıza göre akşamüzeri tarihi yerleri gezecektik ama ekip yorgun, bunu bir sonraki güne, pazar gününe bırakıyoruz. Bir şeyler atıştırıp akşam da Ayasuluk eteklerinde, Selçuk’u izleyerek laflıyoruz. Şakalar, espriler, gülüşmeler, kahkahalar… Dostlar, iyi ki varlar…
Üçüncü günün sabahında, bu defa yürüyüş ağırlıklı değil, tamamen görülmesi gereken yerleri yaya gezmek var planda ama; ağa değil, hava buyuruyor. Hafif bir yağmur bizi açlarımıza yönlendiriyor. Önce Yedi Uyurlar, sonra Efes Antik Kenti. Yedi Uyurlar, sabah erken gittiğimiz için kalabalık değil; ancak Efes için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Sabahın 10.00’unda çok ciddi bir yerli, yabancı turist akını… Burada birbirimize çarpmadan antik yollarda yürümek ne mümkün! Celsus Kütüphanesi’nin önünde fotoğraf çektirmezsek olmaz. Antik Tiyatro’nun restorasyonu bitmiş, burayı da ziyaret ederek dönüşümüze geçiyoruz.
Araçlarımızı Selçuk merkezde bırakıp dünyanın antik dönem yedi harikalarından birisi olan Artemis Tapınağı’nın kalıntılarını ziyaret ediyoruz, merkezde ilk olarak. 127 sütundan sadece birinin ayakta kaldığını görüp hayal kırıklığıyla, oradan, kestirmeden, tarlaların arasından İsa Bey Camii‘ne rotamızı çeviriyoruz. Camii restorasyonda olduğu için dışarıdan fotoğraflarımızı alıp, kaleye yöneliyoruz. Selçuk (Ayasuluk) Kalesi, Saint John Bazilikası bütün görkemiyle karşımızda. Küçük bir tırmanışla Selçuk Kale içine ulaşıyoruz. Zirveden tüm Selçuk ayaklarımızın altında şimdi. Sahilden itibaren alüvyonlarla dolmuş ova, İzmir’den gelen yol, Şirince yolu, Meryem Ana Evi İstikameti, Panayır Dağı ve ardında Efes, görsel şölen…
Selçuk merkezde son olarak Selçuk Müzesi var hedefimizde. Doya doya, sindire sindire gezip araçlarımıza binerek Belevi Mozelesi’nin yolunu tutuyoruz. Burası, yol üzerinde olmadığı, kenarda kaldığı için herkesin bilmediği; ama 30 metreye 30 metre bir kaya üzerine görkemli bir anıt mezar. 7 Harikadan ikincisi, Bodrum (Halikarnas) Mozelesi’nden esinlenerek yapılmış, tavsiye olunur.
Buralara kadar gelmişken Ege’den ot alıp dönmek amacındayız; ancak bayram dolayısı ile pazar kurulmamış, küçük bir hayal kırıklığıyla evlerimizin, sıcak yuvalarımızın yolunu tutuyoruz.
Ne zaman adam oluruz…
Mutluluğun yolun sonunda değil, bizatihi içinde olduğunu öğrendiğimiz zaman.
24.04.2023
Namık BUDAK
namikbudak@gmail.com