Bir şeyin höpürdeterek içilmesi, yüksek sesle nefes alınması, yemek yerken ağız şapırdatılması gibi sesleri duyunca kan beyninize sıçrıyorsa, dikkat!
Psikolog Doğancan Dursun, pek çok kişinin sakız çiğnenirken, çay kahve içilirken ya da yemek yerken çıkan höpürdetme, ağız şapırdatma gibi seslere tahammül edemediğini söyledi. Bu gibi seslerin kişileri öfkelendirdiğine de dikkat çeken Dursun, “Bir grup insanın kanını beynine sıçratan bu duruma ‘mizofoni’ diyoruz. Sosyal ilişkilerde zorlanan mizofonikler Kabul ve Sadakat Terapisi ile yaşanan rahatsızlığa karşı tolerans geliştirebilir” dedi.
Kent Bayraklı Tıp Merkezi’nde görev yapan Klinik Psikolog Dursun, çevremizde pek çok kez tanık olduğumuz, tıpta “Mizofoni” denilen durum hakkında bilgi verdi. “Burun çeken ya da sümküren insanların sesleri, yemek yerken ağız şapırdatmaları, bir şeyler içerken höpürdetme sesleri, cak cak çiğnenen sakızlar, sinema salonlarında mısır yiyenlerin çıkardığı sesler sizi de rahatsız ediyor mu?” sorusuna bir grup insanın stadyum dolusu bir sesle “evet” dediğini belirten Dursun, şöyle konuştu:
“Bir grupsa bu seslerin varlığından bile habersiz ne olacak canım ne var bunda diyebiliyorlar… Bir grup insanı çileden çıkartan, ‘en ufak sesten bile rahatsızlık duyma, öfke, panik gibi yoğun duyguların esiri olma’ mizofoni diyoruz. Mizofoni; Yunanca nefret anlamına gelen ‘misos’ ve ses anlamına gelen ‘fone’ sözcüklerinden oluşuyor. Mizofonisi olan kişiler insanların doğal yollarla çıkardığı seslerden aşırı rahatsızlık duydukları ve bunlara eşlik eden yoğun duygular sebebiyle seslere tahammül edemez ve takıntılı bir halde onlarla mücadele etmeye ya da yok etmeye girişirler, başarısız olduklarında ise kaçınmaya uzaklaşmaya başlarlar.”
KATLANAMADIKLARI SESLERDEN BİRİ AĞIZ ŞAPIRDATMASI
Dursun, mizofoniklerin katlanamadıkları sesleri; “sakız çiğneme, nefes alıp verme ile ilgili sesler, yemek esnasında ağızdan çıkan sesler, parmak-el-ayak gibi vücuttan bir parçanın sürtünmesi ile çıkan sesler, tırnak kesme…” olarak sıraladı. Mizofoniklerin sosyal ilişkilerde oldukça zorlandığını kaydeden Klinik Psikolog Dursun, “Bu sesler sebebiyle çevresini sürekli uyaran, sesi yok etmeye ve sanki kasıtlı yapılırmışçasına oluşan düşüncelere inanarak öfke patlamaları yaşayan ve çevresiyle tartıştıklarından ya ortamdan uzaklaşır ya da uzaklaştırılırlar. Bu tartışmaların fiziksel şiddetle bile son bulduğu oldukça fazla durum bulunmaktadır. Yoğun bir öfke, kaygı, iğrenme, gibi duyguların yaşanması kişide kaçınma davranışların artmasına ve gündelik hayattaki işlevselliğini kaybetmesine sebebiyet verebilir” dedi.
KABUL VE SADAKAT TERAPİSİ
Ülkemizde ve dünyada mizofoniden muzdarip kişilerin sayısı ve yüzdelik oranı net bilinmese de sayının azımsanmayacak kadar çok olduğunun düşünüldüğünü sözlerine ekleyen Dursun, rahatsızlığın nedenleri ve tedavisi konusunda da şu bilgileri verdi:
“Mizofoninin nedeninin nörolojik temelli olarak beynin ön frontal lobundaki farklılık olarak düşünülse de, bu konuda kesin nedeni olduğunu belirten araştırmalar yoktur. Tanılama esnasında çeşitli ölçekler bulunmakta olup, sesin şiddeti ve yaşanan duruma bağlı ortaya çıkan korku temelli duyguları içeren fonofobi ile karıştırılmaması tedavinin seyri açısından önem arz etmektedir. Psikolojik açıdan ayrı bir tanı olarak ele alınmasa da Obsesif Kompulsif Bozukluk yelpazesinde ele alınır. Kabul ve Sadakat Terapisi (Acceptance and Commitment Therapy) sayesinde yaşanan rahatsızlığa karşı tolerans geliştirilerek, rahatsızlıktan kaçmak yerine temas etme becerisi kazandırılıp, psikolojik esneklik sağlanarak işlevselliği bozan alanların terapide çalışılması faydalı olmaktadır.”