İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü, Gazeteci Ümit Yaldız, yaptıkları son anketin sonuçlarını paylaştı. Seçime katılım oranına göre sonucun ortaya çıkacağını kaydeden Yaldız, “Son yaptığımız araştırmaya göre Erdoğan’ın yüzde 34-35 aralığına olacağı, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 65-66 bandında olacağı yönünde… Kılıçdaroğlu yüzde 65’i geçer. Erdoğan ise yüzde 34’ü bulacak. Kullanım oranına bağlı olarak Cumhur İttifakı sandığa ful gider, Kılıçdaroğlu seçmeninde gevşeklik olursa makas daralır. Yüzde 37-38’e kadar çıkabilir Erdoğan” dedi.
İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü, Gazeteci Ümit Yaldız, SonSöz TV’de katıldığı programda Gazeteci Fatih Yapar’ın sorularını yanıtladı.
Yaldız, araştırma şirketi olarak yaptıkları son çalışmalardan detaylar anlattı.
KILIÇDAROĞLU, İZMİR’DE ATA İTTİFAKI’NDAN BİR TIK DAHA FAZLA OY ALABİLİR
ATA İttifakı adayı Sinan Oğan’a çıkan oyların dağılımı konusunda değerlendirme yapan Gazeteci Yaldız, “Yüzde 6’lık bir dilim var. Bunlar İnce ve Oğan oyları. Bu kitlenin ülke genelinde yüzde 33’ünün sandığa gitmeyeceği kanaatindeyim. Ülke genelinde ise geri kalan oylar ikiye bölünecek kanısındayım. İzmir’de bir parça Kılıçdaroğlu’na yönelim daha fazla. Kılıçdaroğlu’na Yüzde 45-50’ler seviyesinde varsa, Erdoğan’a yönelimi yüzde 30-35 bandından… İki adayı da içine sindiremeyen geri kalan kitle var. CHP, İzmir’de 4,8 olan ATA İttifakı oyundan ve 0,5’lik İnce oyundan daha fazla pay alacaktır. Ama açık ara değildir. Her halükarda bu seçmenlerin farklı saiklerle, düşüncelerle Oğan’a yöneldiklerini, bir bölümün İnce çekilmesinden kaynaklı tepki oyu verdiklerini, bir kısım genç kitle ile bir kısım Oğan’ı MHP’ye lider olarak düşünen ve palazlandıran bir kitle olduğunu anlatmıştık. MHP’ye lider adayı olarak Oğan’ı çıkarmak isteyenlerin tercihi Erdoğan olacaktır. Oğan’ın ülke genelindeki oy dağılımına bakıldığında batıda kısmen daha düşük olduğunu düşünürsek milliyetçi-muhafazakar seçmenin güçlü olduğu yerlerde oylarının daha yüksek olduğunu görüyoruz. İç Anadolu, Karadeniz’de Oğan oyları 6-7-8’ler olan iller var. Bu illerdeki dağılım Erdoğan lehine olur. İzmir gibi sosyal demokrat oyların yüksek olduğu yerde Kılıçdaroğlu bir parça fazla pay alacaktır” ifadelerini kullandı.
İZMİR’DE AK PARTİ SEÇMENİNDEN YÜZDE 2-3’LÜK BİR DİLİMİN SANDIĞA GİTMEME İHTİMALİ VAR
AK Parti seçmenin “seçimi kazandık” rehaveti olduğunu ve İzmir’de yüzde 2-3’lük bir AK Parti seçmenin sandığa gitmeme konusunda tavır aldığını araştırmalar sonucunda ölçtüklerini kaydeden Yaldız, “Geçersiz oy oranı olacaktır ama bir parça düşer. Mesele yanlış veya geçersiz oydan ziyade bir parça olsa karar verememek ile alakalı olabilir. Boş oy atmaktansa hepsine basan da olmuştur. 30 partinin seçmeni vardı. İrili ufaklı partiye oy veren bir isimsiniz. İttifak dışı küçük partiler seçmenleri kendilerine adaylardan biri yakın görmezse özellikle geçersiz veriyor. Onların bir bölümü sandığa gitmeyebilir. İkinci turda sandığa gitmeyecek ekstra bir kitle var. Tüm araştırmalarda Erdoğan-Kılıçdaroğlu kalırsa sandığa gitmem diyen yüzde 2 var İzmir’de… Bu yine olacak. Bu bir tercih sonuçta… Böyle bir yeni kitle olacak. AK Parti’de ise rehavet korkusu var. İzmir’de AK Parti seçmeninden yüzde 2-3’lük bir dilimin sandığa gitmeme ihtimali var. Meclis de seçim de bizim diyorlar. 8 milyon oy vermeyen seçmenin 4 milyonu için yapacak bir şey yok bence. Mevsimlik işçi, asker, öğrenci, tutuklular, hastalar, engelliler var. Hayatın koşulları nedeniyle sandığa gidemiyorlar” açıklamasını yaptı.
SANDIĞA GİTME ORANI DÜŞERSE ERDOĞAN, İZMİR’DE YÜZDE 38’İ GÖREBİLİR
İzmir’de çıkacak sonuç üzerine yaptıkları son anketin sonuçlarını aktaran Ümit Yaldız, “İzmir’de yüzde 90’ı geçmiş oy kullanma oranı… Ortalama 87… Bu çok yüksek bir oran. Tüm hesaplarımızı aynı koşullar ilk turdaki koşulların olması üzerinden şekillendiriyoruz. 14 Mayıs öncesi İzmir araştırmamızda ‘Kılıçdaroğlu ile Erdoğan ikinci tura kalsa hangisine oy verirsiniz?’ sorusuna Erdoğan yüzde yüzde 33, Kılıçdaroğlu yüzde 67 idi. Son yaptığımız araştırmaya göre Erdoğan’ın yüzde 34-35 aralığına olacağı, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 65-66 bandında olacağı yönünde… Kılıçdaroğlu yüzde 65’i geçer. Erdoğan ise yüzde 34’ü bulacak. Kullanım oranına bağlı olarak Cumhur İttifakı sandığa ful gider, Kılıçdaroğlu seçmeinde gevşeklik olursa makas daralır. Yüzde 37-38’e kadar çıkabilir Erdoğan. Ama normal şartlarda seçim olur ve her şeyin bir önceki turdaki gibi sandığa gitme oranı olursa Erdoğan 34-35 bandında olur. Erdoğan yüzde 33’ü rahat geçiyor. Artışın nedeni ise Ata İttifakı’ndan gelen oylar…” değerlendirmesini yaptı.
SON ARAŞTIRMADA DETAYLAR…
İzmir’de yaptıkları araştırma çalışmalarında CHP seçmeni içerisinde Erdoğan’ın kazanacağı algısının 14 Mayıs öncesine göre arttığını kaydeden Gazeteci Yaldız, “Erdoğan bu maç bitti algısını oturtup Millet İttifakı seçmenini sandığa gitmede pasifize etmek istiyor. Millet İttifakı ise yeni kampanyalar ile farklı motivasyonları çalıştırıyor. İkinci tur seçimi yerel seçimin ön provası olacak ve fark atarsa Ankara ve İstanbul seçimlerinde fotoğraf farklılaşır ve kaybedilir. İki belediye başkanının birinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan mahkeme kararı var. Bu seçimde onlar da yenilginin parçası olacak. Onlar açsından da handikap var. Normal şartlarda sandığa katılım 14 Mayıs gibi katılım olursa 52-48’dir. Yüzde 52 Erdoğan kazanır. Normal olanı. Farklı bir rüzgar yaratırsınız terse çevirirsiniz. Kutuplaşmaya en uygun aday profilleri nedeniyle matematiksel olarak mümkündür. Millet İttifakı seçmeni havlu atıp sandığa gitmezse ki İzmir’de böyle bir kitle de var. Kılıçdaorğlu seçmenleri İzmir’de yüzde 65 oy potansiyelinde… Kılıçdaroğlu’nun kazanacağına inanların sayısı yüzde 40. Erdoğan’ın poy potansiyeli yüzde 33… CHP seçmeni içinde Erdoğan’ın kazanacağına inanların oranı yüzde 50… Bu oran 14 Mayıs öncesi tersti. Erdoğan galip gelir diyenler ilk turda yüzde 35’ti ve bu algı büyüdü. Bu algı kimin rüzgarının şişiriyor? Erdoğan’ın. Kılıçdaroğlu’nun rakibi gerçek rakibi bu seçimde bu algıdır. Erdoğan’ın rakibi rehavettir. İzmir’de yüzde 3’e yakın rehavet oyu ölçtük. CHP’de pek rehavet yok ama kaybediyoruz algısı var. Bunun nedeni 14 Mayıs öncesi Millet İttifakı seçmenin bir büyük beklentiye kapılmasıydı. Seçim alındı diye algı oluşmuştu. Anket firmaları çok büyük yüzdelerle yanıldılar. Biz İzmir’de yanılmadık. Bir tek 1’inci Bölge’de CHP-Yeşil Sol arasındaki oy geçişinde yanıldık. Ama onun dışında hem partiler hem cumhurbaşkanı seçimleri sonucunda yanılmadık. Ülke projeksiyonunda da yanılmadık. Ama anket şirketlerinin bu yanılgısı beklentiyi büyüttü. Beklenti büyükse de ne kadar düşersen o kadar hasar alırsın. O beklenti derin bir şok etkisi yarattı. Seçmenin hayal kırıklığı, öfke, üzüntü karışımı duygusal travmaya girdi. Yaptığımız çalışmada Millet İttifakı seçmeninin psikolojik durumu böyleydi. Hayal kırıklığı, öfke, üzüntü, endişe… Böyle bir kitleyi yeniden döndürmek o kadar değildi ama Kılıdçaroğlu başardı. Nasıl başardı bilmiyorum. Özdağ’ın gelişi, Babala TV performansı motivasyonu yükseltti. Sandığa katılım bir önceki seçimde az da olsa fire verilecektir ama kabul edilebilir sınırlarda fire olacaktır diye düşünüyorum” değerlendirmelerini yaptı.
KILIÇDAROĞLU, ÖZDAĞ İLE YAPTIĞI GECİKMELİ BİRLEŞMEYİ İNCE İLE SAĞLASAYDI ORTAYA ÇIKAN RÜZGARIN DEBİSİ ARTARDI
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın Kılıçdaroğlu ile yaptığı protokol sonucunda Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararını değerlendiren Yaldız, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’nin de sürece katılması noktasında harekete geçilmekte geç kalındığını söyledi. Gazeteci Yaldız açıklamasında “Millet İttifakı, millet kelimesini karşılamıyor. Evet sağısı, solcusu, dini bütünü, demokratı var. Çok renkli yapı ama partilerin oy oranı bakımından nispi temsilde kapladıkları alan sınırlı. 6’lı Masa’nın başlangıçta yüzde 3’er seviyesinde oy potansiyelleri vardı, eridi. 6’lı Masa oluştuğu andan itibaren tek parti gibi refleks göstermeye başladı. Karşılığı görülen ama yüzde 1-2 hatta yüzde 7‘lere kadar vuran Memleket Partisi’ni niye yok diye sormuştum seçim öncesinde… Ümit Özdağ niye yok diye sormuştum. İkisi de masadaki iki lidere muhalefet yapıp ayrılmış siyasetçiler. Özdağ, anti-mülteci politikası üzerinden bir tabanı tutuyor. İzmir’de ve çevre illerde araştırmalarda en önemli sorun nedir dediğimizde ekonomi, işsizlik gibi konular ön plana çıkıyor. Mülteci konusu bu sorunların hemen ardından geliyor. Vatandaşın mülteciler üzerinden güvenlik kaygısı var. Devlet yoksuluna bakamıyorken mültecilere fazlaca şefkatli davranılması insanların zoruna gidiyor. Kamyon dolusu genç Afganlının canlı yayında ülkeye girişleri ortaya çıktı. Suriyelilerin yarattığı güvenlik sorunları vatandaş nezdinde anti-mülteci duyguları yükseltti. Özdağ buna sarıldı. Kendisine oradan bir yol çizdi. ekonomik daralma arttıkça mültecilere verilenler daha çok zora gitmeye başladı. Bu yönüyle Özdağ, anketlerde kıpırdanmaya başlamıştı. Memleket Partisi’nin lideri İnce, 2018’de bir potansiyeli elinde tutmuştu. Öncelediğiniz milletse ve seçimi kazanmaksa sizin bu masayı genişletmeniz gerekir. Sofranın masa olması gerektiğini söyledik. Hatta Haydar Baş’ın oğlu o masaya ‘bende oturmak istiyorum’ dedi. Bunların dışında TİP gibi TBMM’de çok karşılığı olan politika izleyen, gençler arasında rağbet gören bir güç var. O masada onlar olması lazımdı. 7-8-9’lu olması konusunda defalarca yayınlarda ifade ettim. Bir de aday, millete sorulmalı dedim. Millete anket yaptırırsanız, farklı katmanlarla özel çalışma yaptırırsınız, Millet kimi istiyor? Ülkeyi yönetir mi? 4-5 farklı biçimde adayın belirlenmesi gerekirdi. İttifak, 6’lı masa olarak kaldı. Aday konusunda bile son ana kadar özel çalışma yapılmadı, ittifak içi ittifaklarda yaşanan sorunlarda da istenen çalışmanın yapılamadığı ve sürece hazırlıksız yakalandığı gibi sorunlar vardı. Masadaki güçlü figürlerden birisi ‘seçilecek aday’ vurgusu yapıp masadan kalktı, ‘ölüm-sıtma arasında mahkum ediliyoruz’, ‘kumar masası’ dedi. 3 gün sonra döndü. İnce gelseydi Davutoğlu olursa ben olmam derdi ama süreç içinde çözülürdü. Ümit Özdağ olsaydı tablo farklı olurdu. İnce oyları bölüyor dediler ve İnce süreç içinde uluslararası komploya kurban edilerek devre dışı kaldı. Özdağ, Halil İbrahim sofrası dışındaydı ve Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs öncesi YSP, TİP gibi birçok partiye ziyaret etti. Bir tek Zafer Partisi’ne gitmedi. Şimdi o dille konuşuyor. Özdağ Kılıdçaroğlu ile yaptığı konuşmada ‘Gözlerimi kapattığımda Kılıçdaroğlu değil de sanki ben konuşuyorum’ ifadesi manidar değil mi? Masanın eksiğiydi Özdağ, İnce… Hala eksiktir. İnce sevdalılarının yüzde 1-2 var. Çekilse bile 0,5 aldı. Bunların kırıklıklar tamir edilmiş değil. İnce tarafından net açıklama halen görmedim. Kılıçdaroğlu, Özdağ ile yaptığı gecikmeli birleşmeyi İnce ile sağlasaydı ortaya çıkan rüzgarın debisi artardı. Siyaseti okurken kaç oyu varken denir. Kaç oyu önemli değil, sinerji önemli…” şeklinde konuştu.
ÖZDAĞ’IN KATILIMI… KILIÇDAROĞLU AZ DA OLSA FİRE VERİR
Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ’ın katılımının özellikle Yeşil Sol Parti seçmeninin sandığa gitmemesi yönünde bir etki yaratır mı sorusuna yanıt veren Ümit Yaldız, “İttifakların anatomisine bakıldığında Millet İttifakı oldukça heterojen… Cumhur İttifakı ise daha homojen ve rengi belli. Kırmızı-yeşil milliyetçi muhafazakar renk tonu var orda. Diğer tarafta her renkten her dertten 50 gram bulunuyor. Burada masa geniş. Arzu edilen de tüm renklerin bir arada olması, barış içinde yaşanmasıdır. Herkesi arzusu budur. Kutuplaşma ikliminde o kadar çeşitliliği idare etmek o kadar güç ki. Kılıçdaorğlu son 15 günde buna anti-mülteciciliği de ekledi. Bu politikaların karşılığı var. İnsan haklarıyla da çelişen yanları var. ‘Hemen göndereceğiz’ deniyor. İnsanları sokak hayvanı gibi bir yerden bir yere atamazsınız. Kediyi, köpeği bile bir yere bırakamıyorsun. Neticede Kılıçdaroğlu hemen göndereceğiz moduna geçti. O mod bir taraftan belli yapıları rahatsız ediyor. Sadece Yeşil Sol Parti değil. Buna tepkili insan hakları aktivistleri de var. Böyle düşünenler de var. Özdağ politikasına sarılmış olmak, Yeşil Sol Parti’deki radikalleri rahatsız edebilir. Kılıçdaroğlu ekibi seçmeni ilk turdaki gibi yarışa odaklamaya çalışıyor. Erdoğan’ı yenme ve gönderme meselesi üzerinden çeşitlilik içindeki sancılar ortaya çıkarılmıyor. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ politikası izleniyor. Dün Yeşil Sol bir açıklama yaptı. ‘Kılıçdaroğlu’nun arkasındayız’ dendi. Şimdilik bu açıklama yeterli ama az da olsa fire verecektir Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu’nun işi çok zor. Burayı tutayım derken orayı küstürüyor. Çok geniş katmanı taşımak zor” dedi.
KUTUPLAŞMANIN İLK YAPI TAŞI BELKİ DE TV’YE ÇIKMAMA KARARIYDI
Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a yönelik olarak yaptığı “ekranda tartışalım” çağrısının reddedilmesini söyleyen Yaldız, “Kemal Bey’n önceden beri gelen resti bu… Ama Erdoğan bu resti hep duymazdan geldi. 7-8 yıldır her fırsatta yayına davet ediyor. Erdoğan, başbakanlık döneminden itibaren başlayan uygulama ile ekrana çıkmadı. Deniz Baykal ile bir programa katılmıştı. O dönemlerde AK Partililer ile rakip partiler birkaç yıl boy gösterebildiler. İzmir’de Taha Aksoy ile rahmetli Ahmet Piriştina’nın büyükşehir adayı olarak karşı karşıya geldiklerini hatırlarım. AK Parti onun sonrasında genel merkez düzeyinde karar alarak AK Partili ile başka bir partilinin TV’de karşı karşıya gelişini yasakladı. Kılıçdaroğlu-Gökçek, Kılıçdaroğlu-Dengir Mir Mehmet Fırat gibi özel gündemli yayınlar oldu. Genel itibariyle AK Parti’nin kararı var. Siyasal iletişim alanında biz birinciyiz uzak ara öndeyiz, muhatap almayız, eşitlemeyiz kendimize diyorlar. Kendi doğrular olabilir ama demokrasi işleyişi için sağlıklı değil. Demokratik ülkeler sıralamasının başında yer alan ABD’de başkan adayları ekrana çıkıp sıcağı sıcağına yanıtlar veriyor. Ben de bir gün bunun ülkemiz de olacağı umudunu taşıyorum. Kutuplaşmanın ilk yapı taşı belki de bu kararlardı” dedi.
BATUR’UN AÇIKLAMASI 28 MAYIS SONRASI OLACAKLAR İÇİN İŞARET FİŞEĞİ SANKİ!
Konak Belediye Başkanı Abdül Batur’un milletvekili listeleri ile ilgili yaptığı “şapkayı önümüze koymamız gerekir” açıklamasını yorumlayan Gazeteci Ümit Yaldız, “Abdül Bey, listeler ile ilgili ‘şapkayı önümüze koyacağız’ dedi. İzmir siyasetini 30 yıldır domine eden isimlerden birisi kendisi. Batur’un ilk defa genel merkez siyasetine yönelik eleştirisini okudum. Tavrın değişmesinin nedenleri sahada birinci sıra adayı Taşkın olmak üzere reaksiyon gerektiren adaylar, fazla kontenjan kullanılması olabilir. İşin orasında değilim. Ben 1999 yılından beri Abdül Batur’u takip eden bir gazeteci olarak Batur’un ilk defa genel merkez politikasına yönelik eleştirile yaklaşımı olduğunu gördüm. Gerekçeleri doğrudur yanlıştır. Şaşırdım ve bir daha okudum. Listeye yönelik özeleştiri getirmesi ve söyledikleri doğrudur. Parti politikalarının ve listelerin kurullarda tartışılması lazım. 28 Mayıs sonrası olacaklar için işaret fişeği sanki…” dedi.
O LİSTEDE BATUR İLE FAZLA MESAİSİ OLAN 3-4 İSMİ BİR ÇIRPIDA SAYARIM
Abdül Batur’un, Doğru Yol Partisi kökenli olması sebebiyle İzmir listesinden vekil seçilen DP’lleri yakınen tanıdığını kaydeden Yaldız, “10 vekil içinde yerel yöneticiler merkezinden bakarsak durumdan memnun olması gereken Batur’dur. O listede Batur ile fazla mesaisi olan 3-4 ismi bir çırpıda sayarım. Sayın Soyer’e hiç mikrofon uzatmamak lazım, bence daha dertlidir. Herkes kendi yakın arkadaşını, çalışma arkadaşını listede görmek ister. Nalbantoğlu başta olmak üzere Soyer de memnundur. Listelerin Abdül Batur’un bir tık daha mutlu etmiş olması lazım. Bu eleştiri o yönden de garip geldi bana…” şeklinde konuştu.
MİLLET İTTİFAKI VE KILIÇDAROĞLU ASLINDA EZİLMEMENİN MÜCADELESİNİ VERECEK
Erdoğan’ın seçime daha avantajlı girdiğin altını çizen Yaldız, “Erdoğan yüzde 49,5 almış ve arada 2,5 milyon fark var. Mecliste çoğunluğu almış. Burada ayrıca cumhurbaşkanı-meclis çatışması hikayesi de var. Başkan meclise rağmen ülke yönetebilir. Ama Kılıçdaroğlu böyle bir sistem savunmuyor ki… İttifakla CHP listelerinden meclise girenlerin ne kadar CHP’li olduğu tartışılır. Oradaki kritik oylamalarda nerede olacaklarını görüyorum. Kılıçdaroğlu açısından işler kolay değil. Çok renkli bir yapıyı taşımaya çalışıyor. Rakip avantajlı. İlk maç 3-0 bitmiş. İkinci maça kalmış. 4 atman lazım ki zor ihtimal. Millet İttifakı ve Kılıçdaroğlu aslında ezilmemenin mücadelesini verecek. Seçmenin çoğu yenilmeyi bence kabullendi. Erdoğan seçimi kazanırsa pek çoğu için sürpriz olmaz. 65 milyon oy var ve çevrilebilir. Çevirmek için Babala TV’ye çıkıldı, Özdağ ile ittifak yapıldı. Söylem değişikliği oldu, bu ne kadar seçmeni etkiler, sonucu etkiler? Geldik kutuplaşmanın tavan yaptığı sürece… Bu kutuplaşmanın iki simge ismi Erdoğan ve Kılıçdaroğlu… Bu kutuplaşmada bir cepheden başka cepheye oy transferi minimum düzeyde olur. Erdoğan seçmeninin Kılıçdaroğlu’na oy atması çok mümkün değil .Yüzde 6’yı çekmek için çaba sarf ediliyor. 2,3 milyon oy var. Aradaki fark neredeyse o?” dedi.
İZMİR’E EN AZ İKİ BAKANLIK İSTİYORUZ
Seçimin kazananının kim olursa olsun İzmir’e en az iki bakanlık verilmesi çağrısında bulunan Ümit Yaldız şunları söyledi:
“İzmir’e en az iki bakanlık istiyoruz. İzmir bakan sever. İzmir’in kabinede temsil edildiği dönemlerde İzmir önemli yatırımları almıştır. En son sayın Binali Yıldırım kabinede bulundu. Ulaştırma Bakanlığı döneminde 35 İzmir 35 proje üzerinden kente inanılmaz katkısı olmuştur. Seçimi kim alırsa alsın. Gerek AK Parti gerek CHP’den İzmir’i temsil edecek nitelikte, İzmir ile bağı olan isimlerin kabinede değerlendirilmesi bu kentin hayrına olacaktır. Bu kentte yaşayanların hizmetlerden yoksun bırakıldığı yönünde duygusu var. Biz ayna olarak bunu taşıyoruz. İzmir’e Ankara’dan cezalandırma politikası izleniyor düşüncesi var. Bu duyguları ortadan kaldırmak adına ister AK Partili ister CHP’li olsun, İzmir’de kabinede en az iki bakanın temsil edilmesi İzmir’in hakkıdır”