SEVGİLİ okurlar,
Dünyada son zamanlarda bazı değişimlerin yaşandığını görüyoruz. Özellikle pandemi döneminde ve sonrasında paranın ve malların emekçiden sermayeye doğru daha hızla aktığını görüyorsunuz. Emekçi sınıflar yoksullaşırken bir avuç sermayedar zenginleşiyor.
Buna tepkiler de var tabii ki. Örneğin Fransa’daki isyanlar kentlerin varoşlarından merkeze doğru oldu. Varoşlarda yaşayan başını Afrikalıların çektiği gençler varoşlardaki evlerinden kalkarak Paris’in merkezindeki Şanzelize’de arabaları yaktılar, dükkanları yağmaladılar.
Hollanda hükümeti özür diledi…
Macron yalnız kaldı. Hatta bu olaylardan sonra Hollanda hükümeti köleliği insanlık suçu olarak tanımladı ve ülkesinin kölelikteki rolü için geç de olsa özür diledi.
Bundan sonra dünya artık eskisi gibi olmayacak. Hükümetler ya göçmenlerin entegrasyonu için onlara daha fazla ilgi, eğitim, iş ve para verecekler ya da ırkçı faşist partiler hükümetleri ele geçirecekler ve yangını daha da büyütecekler.
Sömürülen uluslar önce Ekim 1917 Sovyet, ardından 1923 Anadolu devrimlerinden yeterince ders çıkaramadılar. Çıkarmaya çalışanlar da emperyalistlerin tüfeklerinden çıkan kurşunlarla heba oldular. Halbuki top yekun kalkışsalardı, emperyalistleri yenilgiye uğratırlardı. Yine de Hindistan gibi Anadolu’daki bağımsızlık hareketini örnek alıp esaretten kurtulanlar da oldu.
Silah depoları ağzına kadar dolu…
Emperyalistler bugün yine iş başındalar. Silah depolarını boşaltıp yerine daha modern silahlar koymak için halkları karşı karşıya getiriyorlar.
Rusya’yı kışkırtıp Ukrayna’ya saldırtıyorlar, Çin’i kışkırtıp Tayvan’ı kuşattırıyorlar. Son 13 yıldır Arap ülkelerine yapmadıklarını bırakmadılar. “Demokrasi getiriyoruz, Arap baharı” gibi gerekçelerle Mısır, Tunus, Bahreyn’de iç savaş, Libya’da işgal, Suriye’de de cihatçı dramları yaşandı.
Akdeniz savaştan kaçan ve Avrupa ülkelerine ulaşmak için Akdeniz’i geçmeye çalışan binlerce yoksul göçmene mezar oldu.
Plan işliyor…
Aslında bu plan daha önce sahneye konmuştu. 1980 yılında İran ile Irak’ı on yıl savaştırdılar. Sonra Irak’ı kışkırtıp Kuveyt’e soktular ve ardından 1990 yılında ABD-Irak Körfez savaşı başladı. Ardından ABD ” demokrasi getirme” bahanesi ile 2003 yılında Irak’ı yeniden işgal etti.
Afganistan’ı işgal etti ve iki yıl önce ülkeyi Taliban’a terk ederek taraftarlarını yüz üstü bıraktı.
1990 yılından bu yana milyonlarca yoksul Müslüman bu şekilde yaşamını yitirdi, milyonlarcası yaralandı ve evsiz kaldı.
Coğrafya kader mi? Evet dersek yanıltmış oluruz. Aslında cehalet kaderi içselleştiriyor. Nedense sadece gelişmemiş ülkelerdeki yoksul insanların kaderi hep ölüm oluyor ve buna da biat ediliyor. Halbuki kaderi değiştirmek onların ellerinde. Bu da emeğin küreselleşmesi için topyekün mücadele ile gerçekleşebilir.
NOKTA…
Prof. Dr. Harun Raşit Uysal
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi
E posta, harunrasituysal@gmail.com