Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün son araştırmasında, iklim değişikliği ve çeşitli nedenlerden dolayı dünya nüfusunun dörtte birine ev sahipliği yapan yirmi beş ülkenin su kriziyle karşı karşıya olduğu belirtilerek, acil tedbir çağrısında bulunuldu.
Yeni bir araştırmaya göre, dünya nüfusunun dörtte birine ev sahipliği yapan yirmi beş ülke aşırı su stresiyle karşı karşıya.
Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün (WRI) verileri, bu ülkelerin her yıl düzenli olarak su kaynaklarının %80’ini kullandığını gösteriyor.
WRI’nin Aqueduct su risk haritası, su talebinin dünya genelinde arttığını ve 1960’tan bu yana iki kattan fazla arttığını ortaya koyuyor.
Türkiye ayrıntısı
Dünya Kaynakları Enstitüsü verilerine göre, 2050 yılına kadar dünya GSYH’sinin yaklaşık yüzde 31’i (70 trilyon dolar) önemli ölçüde su kaynakları için kullanılacak. Bu oran 2010 yılında kaydedilen yüzde 24’lük orandan (15 trilyon dolar) daha yüksek. Özellikle Hindistan, Meksika, Mısır ve Türkiye, 2050 yılında bu miktarın yüzde 50’den fazlasına katkıda bulunacak.
En yüksek su talebi
Avrupa ve ABD’de suya olan talep durağanlaşırken, Afrika’da talep artıyor. 2050 yılına kadar dünya genelinde su talebinin yüzde 20 ila yüzde 25 arasında artacağı öngörülüyor..
En fazla su sıkıntısı çeken 25 ülke arasında Suudi Arabistan Şili, San Marino, Belçika ve Yunanistan bulunuyor. En yüksek su talebiyle karşı karşıya olan beş ülke ise Bahreyn, Kıbrıs, Kuveyt, Lübnan ve Umman.
Aqueduct analizine göre, dünya nüfusunun yarısı, yılda en az bir ay aşırı yüksek su stresine maruz kalıyor. Bu rakam 2050 yılına kadar yüzde 60’a yaklaşabilir.
Su sıkıntısı çeken 25 ülke
En fazla su sıkıntısı çeken 25 ülke şu şekilde listelendi:
Bahreyn, Kıbrıs, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, İsrail, Mısır, Libya, Yemen, Botsvana, İran, Ürdün, Şili, San Marino, Belçika, Yunanistan, Tunus, Namibya, Güney Afrika, Irak, Hindistan ve Suriye.
Analizde, “Bu düzeyde bir su stresiyle yaşamak insanların yaşamlarını, işlerini, gıda ve enerji güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Su, ürün yetiştirme ve hayvancılık, elektrik üretimi, insan sağlığının korunması, eşitlikçi toplumların geliştirilmesi ve dünyanın iklim hedeflerinin karşılanması için merkezi bir öneme sahiptir. Daha iyi bir su yönetimi olmadan, nüfus artışı, ekonomik kalkınma ve iklim değişikliği su stresini daha da kötüleştirmeye hazırlanıyor” denildi.
Ekonomik büyüme gıda üretimini de etkiliyor
Artan su stresinin ülkelerin ekonomik büyümesini tehdit ettiğini ve gıda üretimini de etkilediğini belirten rapor, özellikle de şeker kamışı, buğday, pirinç ve mısırın aşırı yüksek su stresiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor.
Raporda, 2050 yılına kadar dünyanın 10 milyar insanı beslemek için 2010 yılına göre %56 daha fazla gıda kalorisi üretmesi gerekeceği ifade edildi.
Gerçekleştirilecek müdahalelerin, su krizlerine yol açan su stresini durdurabileceğini belirten raporda, Singapur ve Las Vegas’ta alınan tedbirler hatırlatıldı. Söz konusu iki bölgede tuzdan arındırma, atık su arıtma ve yeniden kullanım gibi diğer teknikler kullanılarak su tasarrufu sağlandığı belirtildi.
Raporun yazarları, su verimliliğinin sağlanması ve su stresinin azaltılması için siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu savunuyor.