Kalbiye Sağlam 1,5 yıl önce, yıllarca evinde hizmetçi olarak çalıştığı Niyazi Üzmez’in kızı olduğunu öğrendi. Yeşilçam filmlerini aratmayacak bu gerçeği dile getirense Niyazi Bey’in kendisiydi. Bu durum İzmir Adli Tıp Kurumu’nun raporuyla da resmileşti. Doğduğu günden beri zor bir hayat yaşayan Kalbiye Hanım bugün 72 yaşında ve birçok hastalıkla boğuşuyor. Üzmez’in nüfusuna geçmesi ve mirasında pay sahibi olması için hukuki süreç devam ediyor. Kalbiye Sağlam yaşadıklarını anlattı…
Kalbiye Sağlam 72 yaşında. Yorgun, hasta bir kadın. Çok zor bir hayatı olmuş… Dünyaya gelmesi de sorunlu, bugün yaşadıkları da… Ömür boyu çalışmış, 15 yaşındayken evlendirilmiş ve 28 yaşında eşini kaybedip iki çocuğuyla yalnız kalmış. Yıllarca İzmir’in bilinen ailelerinden olan Üzmez ailesinin hizmetçiliğini yapmış. Ve yaklaşık 1,5 yıl önce hizmetçiliğini yaptığı Niyazi Üzmez’in kızı olduğunu öğrenmiş. Üstelik bu durumu Niyazi Üzmez’in kendisi açıklamış. Yakınlarıyla Yemek yediği bir sofrada itiraf etmiş durumu. Bu açıklamadan bir süre sonra Niyazi Üzmez 88 yaşında hayatını kaybetmiş. Niyazi Bey yaptığı hayır işleriyle biliniyor. Çok sayıda okul, cami yapımına vesile olmuş…
Kalbiye Hanım’ın hikâyesi, annesi Ümit Etyüzen’in henüz bir genç kızken Üzmez ailesinin evinde hizmetçi olarak çalışmaya başlamasına kadar uzanıyor. Ümit Hanım ve evin oğlu Niyazi Üzmez arasında bir gönül ilişkisi yaşanıyor ve Ümit Hanım hamile kalıyor. Olaya Niyazi Üzmez’in babası Hasan Üzmez el koyuyor ve Ümit Etyüzen’i kendi tuğla fabrikasında işçi olarak çalışan Enver Zorlukaya’yla evlendiriyor. Bu süreçte Ümit Hanım ailenin yanında çalışmaya devam ediyor. İşte böyle bir ortama doğuyor Kalbiye Sağlam. O da annesi gibi Üzmez ailesinin evinde hizmetçi olarak çalışıyor yıllarca.
Şimdi hizmetçilik yaptığı evin kızı olduğu ortaya çıktı. İzmir Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporla durum resmiyet kazandı. Kalbiye Hanım’ı kanun önünde avukat Varol Turbay temsil ediyor. Turbay çözdüğü babalık davalarıyla biliniyor. Kalbiye Hanım’ın ait olduğu nüfus kütüğüne geçebilmesi için iki ayrı dava açtı Turbay. Biri üvey babası Enver Zorlukaya’nın nüfusundan çıkmak, diğeriyse Niyazi Üzmez’in nüfusuna geçmek ve mirasta hak sahibi olmak için. Hukuki süreç devam ediyor.
Kalbiye Hanım şu anda ciddi sağlık sorunları yaşıyor, en son dizinden bir operasyon geçirdi, üstelik ruh hali iyi değil, psikiyatrik destek alıyor. Bu röportajı henüz hastaneden evine döndüğü sırada kızı A. G. aracılığıyla yazılı olarak yaptık.
– Niyazi Üzmez’in babanız olduğunu ilk duyduğunuzda ne hissettiniz, aklınızdan neler geçti?
İlk duyduğumda yaşadığım şeyin adı herhalde şok. İnanamadım. Çok kızdım, çok üzüldüm. Bile bile yaşadığım zorlu hayata karşı sessiz kalmış olmaları… Büyük bir haksızlığa uğradığımı düşündüm. Bir keder sardı tüm vücudumu. Yerimden uzun bir süre kıpırdayamadım. İçimden ‘Rabbim, yaşadıklarımı en iyi sen biliyorsun. Sana, senin adaletine sığınıyorum’ dedim. Yıllarca evinde çalıştığım, ‘Dayı’ dediğim, uzaktan babamın akrabası olarak bildiğim kişinin babam olma ihtimaline önce günlerce inanamadım. Geçmişin her karesi aklımdan geçti, gözlerimden yaşlar aktı. İçim kan ağladı.
– Yıllarca aslında kızı olduğunuz evde hizmetçilik yapmışsınız, bu size ne hissettiriyor? Babanız o dönemde size nasıl davranıyordu? Diğer çalışanlara davrandığı gibi mi yoksa ayrıcalıklı mıydınız?
28 yaşımda eşimi kaybettikten sonra ortada beş parasız kalınca bana “Gel burada çalış” dediler. Bana uzanan yardım elini minnet duyarak tuttum. Bana babamın çok uzaktan akrabaları olduğunu düşündüğüm bu insanların kol kanat gerdiklerini sanarak, kimseye muhtaç olmadan iki çocuğumu yetiştirebilmek için var gücümle çalıştım. Meğer bilmeden kan bağım olan kişilere; babama, eşine, çocuklarına, halalarıma, tam anlamıyla hizmetçilik yapmışım. Ve onlar beni Hizmetçi olarak kullanmaktan hiç gocunmamışlar. Bunu bilmek çok ağır, çok kötü bir his. Bana lütufmuş gibi sundukları işle belki de kendilerince vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyorlardı. Benim hakkımı yediklerinin farkında değillerdi sanırım. Niyazi Üzmez ve diğer kan bağım olanlar için diğer çalışanlardan hiç farkım yoktu, çalışmamın karşılığı neyse onu verirlerdi.
‘HERKES BİLİYORMUŞ’
– Bu olayı sadece anneniz, babanız ve dedeniz mi biliyormuş, başka bilen var mı?
Yeni yeni öğreniyorum, neredeyse benim dışımda herkes biliyormuş. Ve her öğrendiğim bilgide ayrı bir şok daha yaşıyorum. Bu sırrı bile bile nasıl beni kapılarında bu şekilde çalıştırdıklarını, nasıl bir vicdana sahip olduklarını anlamıyorum.
– Anneniz hiç bu olaydan bahsetmiş miydi? Anneniz, babanız hakkında neler söylerdi?
Hayır, hiç bahsetmedi. Niyazi Üzmez’i de uzaktan akraba olarak bilir ve ‘Dayı’ diye hitap ederdik. Onun hakkında da iyi ya da kötü hiçbir şey söylemezdi.
– Sizi nüfusta taşıyan babanız size iyi davranıyor muydu?
Annem hamileyken “Doğsun bu çocuk, dereye atacağım” diye yemin etmiş. Ben doğunca yemini bozulmasın diye beni bir süre dere kenarına bırakıp tekrar almışlar. Yine de ona karşı bir kızgınlığım yok. Sadece biraz tembeldi ve annemle çok geçinemedikleri için ayrıydılar. Zaten beni 15 yaşımda köye gelin verdiler. Çilem orada da devam etti.
– Nasıl bir hayatınız oldu, güçlük çektiniz mi?
Bu soruya nasıl cevap verilir ki, anlatsam roman olur derler ya o kadar zor geçti. Çok zebil bir çocukluk, gençlik geçirdim. 15 yaşında köye gelin verildim. 28 yaşımda, iki çocukla dul kalınca, cebimizde ekmek alacak paramız yoktu. Bir ay boyunca kıyıdaki bakkal -Allah razı olsun- ekmek verdi. Kocamın maaşı bağlanınca borcumu ödedim. Çocuklarıma bakabilmek için çok çalıştım. O dönemlerde o kadar çok çalıştım ki yorulan vücudumun ağrılarını duymayayım, çalışmaya devam edeyim diye sürekli ağrı kesici alırdım. Şimdi bel, diz, huzursuz bacak sendromu rahatsızlıklarıyla uğraşıyorum. O yılların acısı şimdi çıkıyor.
Bu olaylar psikolojimi de çok bozdu. Sürekli antidepresan kullanıyorum. Geçen hafta dizimden ameliyat oldum. Ameliyat sonrası 3 kişiye bir günde verilen ağrı kesiciyi bana bir günde verdiler. Ama Rabbime çok şükür, kendi çabamla ayakta kalmayı başardım. Çocuğumun birini okuttum, diğerini meslek sahibi yaptım. Çok şükür, belli bir seviyeye geldiler, kendi ayakları üstünde duruyorlar.
– Bundan sonra ne yapmayı planlıyorsunuz?
Benim bu yaştan sonra alacağım paraya çok ihtiyacım yok. 72 yaşına gelmişim. Sağlık sorunlarım için rahatlık sağlar. Çocuklarım için ‘ölüm hak, miras helal’ diyerek ve Türkiye’ye örnek kadın olarak hak hukuk mücadelesi veriyorum. Ölmeden mirasıma kavuşursam Çocuk Esirgeme Kurumu’na, Mehmetçik Vakfı’na düzenli bağış yapmayı istiyorum.
– Sizin kendi aileniz nasıl tepki verdi bu olanlara?
İki evladım var. Onlar da çok şaşırdılar, onlar da çok üzüldüler. Ama benim üzülmeme daha çok üzüldüler. Onların da çocukluk anıları, yoksunluk, ikinci plana atılmaları var. Birlikte yaşadık o yılları, yoksulluğu, çaresizliği, yalnızlığı. Şu anda onların herhangi bir şeye ihtiyaçları yok. Öyle servet beklentileri falan da yok. Sadece bana yapılan bu vicdansızlığı hazmedemedikleri için ilahi adalet yerini bulsun istiyorlar.
– Üzmez ailesi sizinle hiç görüşüyor mu şu an? İletişimiz var mı?
O tarihten sonra vârislerden hiçbiri beni aramadı. Avukatları da anlaşabiliriz demesine rağmen avukatımı aramadılar. Aileye girme konusunda diğer vârisler beni kabullenemiyor olabilir, anlıyorum. Aslında bu, onlar için sürpriz bir bilgi değildi, benim için sürprizdi. Bu süreçte, sadece onların bildiği ama gizlediği şey adli tıp raporuyla kesinleşmiş oldu. Aslında onlar yokken ben varmışım, yıllar boyu benim de olan hayatı, benim de olanlarla bensiz yaşamışlar. En acısı kendilerine hizmet ettirerek bunu yapmışlar. Babam Niyazi Üzmez o tarafa tuğla kiremit fabrikasından bir tuğla bile götüremedi. Beni yokmuş gibi farz etmelerine anlam veremiyorum. Beni kardeş olarak kabul etmek istemeyebilirler, bana kardeş gibi sarılmak da istemeyebilirler, anlıyorum… Ben onların hayatına yeni girmedim. Kardeş olarak değilse de hizmetçileri olarak yıllardır onların hayatının içindeydim. Şimdi ben yokmuşum gibi davranmaları çok anlamsız. O mallarda onlardan önce benim hakkım varken benim olanı bana vermemek için gösterdikleri çaba çok manidar.
(Hürriyet)