EGELİ GAZETE/Jülide Şehitoğlu
Meslekte 40. Yılını dolduran Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları İlkokul Müdürü Raşit Kozakçı ile ilkokulda eğitimin nasıl olması gerektiğini, okullarda aranması gereken fiziki şartları ve Buca’nın en sevilen öğretmeni olmasının altında yatan özelliklerini konuştuk. Atatürk ilkelerine bağlı laik, çağdaş ve demokrat bireyler yetiştirmenin öncelikli hedef olduğunu vurgulayan Kozakçı, eğitim ve öğretimin her yerde olduğunu aktararak ‘’Öğrenmenin yaşı yok, her yaşta yepyeni şeyler öğrenebilir insan’’ diyor. Öğrencilerinin Beyaz Müdür ya da Beyaz Dede lakabını taktığı Kozakçı, çocuklarla birlikte olmanın, onların karşılıksız sevgisinin kendisine farklı ve çok yüksek bir enerji yüklediğini ve bu sayede yorulmak nedir bilmediğini anlatıyor.
1983’te göreve başlayan Kozakçı, durmadan mesleğini severek bugüne kadar severek yaptı. Devlette 27 yıl çalışan Kozakçı 13. yılını da özel eğitim kurumlarında tamamlayarak 40. yılını kutluyor.
Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı’ndan mezun olan Kozakçı yıllarca Edebiyat öğretmenliği yaptı. 35 yaşında yüksek lisansa başlayarak Buca Eğitim Fakültesi’ nin Eğitim Programları ve Yöntemleri’ ni tamamladı. Öğrenmenin yaşının olmadığını vurgulayan Raşit Kozakçı ‘’Eğitim her yerde, öğretim her yerde, yaşın hiçbir önemi yok. 35 yaşında da çok şey öğrendim, bu yaşımda da çok şey öğreniyorum. Yeniliklere açık her gelen fikri önemseyen bir anlayışım var. Bu anlamda çocuklarımızla birlikte mutlu, seviyeli, bayrağını halkını seven, Atatürkçü öğrenciler yetiştirmek hedefindeyim’’ diyor.
Doğma büyüme Bucalı olduğunun altını çizen Raşit Kozakçı, bu sayede şu an öğrencilerinin çocuklarını da okuttuğunu büyük bir mutlulukla paylaşıyor, ‘’İlkokulu Vali Rahmi Bey İlkokulu’nda, ortaokulu Gürçeşme Ortaokulu’nda, liseyi Buca Lisesi’nde üniversiteyi yine Buca’da olan Dokuz Eylül Üniversitesi’nde okudum. Türkiye’nin değişik illerinde 27 yıl görev yaptım. Erzurum, Urfa’ da çalıştım. Son durak İzmir oldu ve Buca Lisesi’nde 18 yıl eşimle birlikte öğretmenlik yaptım. 2010 yılında emekli oldum ve özel kurumlarda çalışıyorum. 10 yıldır ilkokul müdürlüğü yapıyorum ve mezun ettiğim öğrencilerimin çocukları, komşularımın torunları, Buca da ikamet etmiş herkesle bir şekilde yolumun kesiştiği dostlarımın çocuklarına ilkokulda ilk eğitim öğretim hayatlarına başlamalarına gururla, keyifle tanıklık ediyorum ’’ diye anlatıyor.
Onunla konuşurken Buca Belediyesi’ne başkan adayı olsa kesin kazanır diye düşünüyorsunuz, ömrünü Buca’da geçiren ve eğitim hayatlarında unutulmaz bir öğretmen olmayı başaran Raşit Kozakçı’ya tüm öğrencileri, İlkokuldaki çocukları hayran. Çocuklarından söz ederken bile heyecanlanan Kozakçı, her sabah 7.30 da öğrencilerini sevgiyle, sarılarak karşılıyor. Yemekhanede yemekleriyle ilgileniyor, çocuklar sıkıntıya düştüklerinde gözyaşlarını o silip moral depolayarak sınıfına teslim ediyor. Beyaz Müdür ve Beyaz Dede lakabı da buradan geliyor.
Çocukların karşılıksız sevgisi muhteşem
İlkokulun çok zor olduğunu iş başa düştüğünde anladığını aktaran Raşit Kozakçı, bu süreci şu sözlerle aktarıyor, ‘’Benim doğma büyüme Bucalı olmam, eğitim hayatımın öğretmenlik hayatımın Buca’da geçmesi nedeniyle sağ olsun velilerim benim adıma gelirler. Artık yeni kuşaklar benim öğrencilerimin çocukları, ikinci kuşakları okutuyorum. Bana Beyaz Müdür diyorlar. Beyaz Dede diyenler de oluyor. Çocukları çok seviyorum, sevginin olduğu yerde her şey güzelleşiyor, anlamlanıyor. İlkokul çok zor ama o çocukların karşılıksız sevgileri insanı öyle bir kendinden geçiriyor ki hiç yorulmuyorum bile, yorgunluğumu alıyorlar. Onlarla çok mutlu oluyorum, öğretmenliğimin son dönemleri ve tecrübemin en üst seviyede olduğu yıllardayım; ama bir türlü çocuklardan ayrılamıyorum. Çocuklarla paylaşmak, onlara bir şeyler öğretmek ve çocuklarımın büyüdükten sonra bana sevgiyle saygıyla geri gelmeleri işte öğretmenin en kutsal yönü budur dedirtiyor’’ ve sözlerine Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları’ndaki eğitim sistemlerini anlatarak devam ediyor,
Dil öğreterek mezun ediyoruz
‘’Zübeyde Hanım Eğitim Kurumlarında öğrencilerimiz; dünyayı anlayan, sorgulayan, kültürlerarası farklılıklara duyarlı birer dünya vatandaşı bilinciyle dil eğitimini tamamlarlar. İlkokulda üç dil eğitimi veriyoruz. Biz klasik bir eğitimden ziyade yaparak, yaşayarak oyunla bir eğitim içerisindeyiz. Bizim çocuklarımız oyun içerisinde eğitim alırlar ve bir de bakmışsınız çocuklarımız bu dersi öğrenmiş olurlar. Ana yabancı dilimiz İngilizce, İspanyolca ve Almanca eğitimimiz var. Çocuklarımıza öncelikle dünya dillerini tanıtmak istiyoruz. Yabancı dil öğretmenlerimiz okulda asla Türkçe konuşmazlar, hepsi öğrencilerimize İngilizce, Almanca, İspanyolca cevap verirler. Bu da tabii ki günlük konuşmalarına girdiği için çocuk unutmuyor. Klasik bir sistemle yabancı dil öğretmiyoruz. Her gün yabancı dil derslerimiz var ve biz bunu öğreterek mezun ediyoruz. ‘’
Eğitim öğretimden daha kıymetli
‘’Çocuklarımızın gelecekte iyi bir birey olması sadece akademik eğitimle mümkün olmaz. Akademik eğitim kadar sosyal ve sportif faaliyetlere önem veren, çocuğun her anlamda gelişmesinin yolunu açan, onların iyi ve vicdanlı bireyler olarak yetişmesine olanak sağlayan eğitim kurumlarıyla olur. Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları olarak eğitimin öğretimden çok daha kıymetli olduğunu biliyoruz.
Hedefimiz İYİ İNSAN
İnsanlık sanatı (art of human) programı, evrensel değerlerle donatılmış, kendisinin ve çevresinin farkında olan bireyler yetiştirmeyi hedefler. Kendini bilen, bilginin gücünü kamu yararına ve tüm insanlık adına kullanabilen ‘’İYİ İNSAN’’ yetiştirmektir.
Öğrencileri ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda hayata ve bir üst eğitim seviyesine hazırlamak amacıyla ‘’Okuldan Fazlası’’ sloganıyla çalışıyoruz.’’
Klasik sınıf anlayışını bitirdik
‘’Eğitim öğretim sevgi bağını kurduktan sonra kendiliğinden geliyor. Biz bahçede oyun oynarız ama yine öğretim yaparız, laboratuvara gireriz öğretim yaparız, yemekhaneye gireriz öğretim yaparız, bizim her alanımız eğitim öğretime açık yerlerdir. Klasik sınıf anlayışını bitirmiş oluyoruz. Çoğu okulda klasik bir sınıf anlayışı vardır, çocuklar sınıftan dışarı çıkmazlar devamlı sekiz saat o sınıfın içinde ders işlerler. Bizim bu sistemimizde yok, ilkokulun başarısı işte buradan geliyor. Bir kere öğrencilerimiz kendi sınıfının dışında birçok atölyemiz var, oralarda eğitim alıyorlar, bilgisayar atölyesi, drama atölyesi, resim atölyesi, müzik atölyesi, satranç atölyesi, çocuklar her derste farklı bir yere gitmekteler. Sadece sınıf öğretmeninin 19 saat dersi vardır, 19 saat dersini sınıfta yaparlar, diğerlerinin hep dışarıda ve etkinlik şeklindedir. Sınıf öğretmenleri de klasik sınıf öğretmeni anlayışından uzaktırlar. Bahçede matematik dersi yapabiliyoruz, geometrik cisimleri bahçede gösterebiliyoruz, bak bu dikdörtgen hadi siz kare bulun, çember bulun şeklinde bahçe etkinliklerimiz var. Okuma saatlerimiz oluyor, okul dışarıda uygulamasını uyguluyoruz, bahçemizde üç adet okuma alanımız var, doğayla baş başayız. Okulumuzun bahçesi çok güzel. Son dönemde baktığımızda apartman şeklindeki eğitim anlayışına karşı duruyoruz. Yaz kış bu çocuklar bahçeden faydalanmalıdır. Soğuk da olsa onları iyice giydirtip bahçeye çıkartıyorum, bahçesiz okul düşünemiyorum.’’