Ege Genç İş İnsanları Derneği (EGİAD), “Global Piyasalar ve Türkiye Ekonomisinde Son Gelişmeler” başlıklı toplantıda, ekonomi gündemini masaya yatırdı.
Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin (EGİAD) merkezinde gerçekleşen “Global Piyasalar ve Türkiye Ekonomisinde Son Gelişmeler” başlıklı toplantıya, iş dünyasının önemli isimleri katılım gösterdi. Ekonomideki güncel gelişmelerin değerlendirildiği etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren EGİAD Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, ekonomik değerlendirmede bulundu.
“Doğru politikalara dönmemiz gerektiğini düşünüyoruz”
Faiz, kur ve enflasyon sarmalı, deprem ekonomisi ve kurumun geçen ay yayınladığı İzmir Girişimcilik Araştırma Raporuna değinen Yelkenbiçer, “Hepimizin kafasındaki sorulardan birisi seçimden sonra dolar ve euro kurunun ne olacağı; ama bunu seçimden sonra Türk Lirası daha da değer kaybeder mi şeklinde diye ifade etmek kanımca daha anlamlı bir bakış açısı olacaktır. Döviz kurlarının seçime yaklaştıkça yükselmeye başladığını gördük; ama bunu normal karşılamak gerekir. Seçimden sonra TL’nin yabancı paralara karşı değer kaybedip kaybetmeyeceği sorusunun yanıtı büyük ölçüde seçimden sonra nasıl bir yol izleneceğine bağlı; sık sık iktisat teorisi bakımından yanlış olduğunu belirttiğimiz ekonomi politikasından vazgeçip doğru politikalara dönmemiz gerektiğini düşünüyoruz” sözleriyle başladı.
“İlk önceliğimiz enflasyonla mücadele olmalı”
Seçim sonrası atamalar ve yapısal reformlar konusundaki girişimlerin belirleyici olacağını dile getiren Yelkenbiçer, “Seçim sonrası sağlıklı ve sürdürülebilir bir büyüme ortamına ihtiyaç duyuyoruz. Fiyat istikrarını sağlamadan da dengeli bir büyümeye geçmenin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Bu yüzden ilk önceliğimiz enflasyonla mücadele olmalı” dedi.
Tüm bu beklentilerin bağımsız bir çalışmayla gerçekleşebileceğine değinen Yelkenbiçer sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kuşkusuz bunları tam anlamıyla bağımsız kılınmış bir Merkez Bankası ve yeni bir kadroyla yapmak gerekir. Bu tür kararları alıp uygularken kişilerin ve kurumların itibar sorunu olmamasını temenni ediyoruz.”
Deprem felaketinin ekonomiye etkileri
Deprem felaketinin ekonomiye etkilerini de değerlendiren EGİAD Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, depremin açtığı yaraları unutmamak gerektiğini dile getirerek, “Sosyal ve toplumsal olarak da desteklenmesi gereken deprem bölgesi Türkiye ekonomisinde önemli bir yer ediniyor. Milli gelirin yüzde 10’a yakınını ve ihracatın yüzde 8’ini gerçekleştiren şehirlerimiz felaketten etkilendiler. 3 milyona yakın istihdamın olduğu 11 şehir iç ticaret ve enerji tedarikinde kritik pozisyonda bulunuyor. 100 milyar doları aşan milli geliriyle 11 şehir ihracatta 20 milyar dolarlık kapasiteye sahip. Bu yıl 11 şehrin 22 milyar dolar ihracat yapması ve 110 bine yakın yeni istihdam oluşturması bekleniyordu. Deprem nedeniyle; üretim, istihdam ve ihracatta kısmi bir düşme beklenebilir; ayrıca bölgeden ayrılanlar göz önüne alındığında gelecek yıllarda bölgenin ek yatırım ve teşviklere ihtiyaç duyacağı söylenebilir. Seçim sonrası ekonomik politika rotasını çizerken bu hususlara mutlaka dikkate etmemiz gerekecektir” diye belirtti.
“Dünya konjonktürünü de düşünerek bizi zor günler bekliyor”
İzmir Girişimcilik Araştırma Raporu üzerinden girişimcilik ekosistemine de başlık açan Yelkenbiçer, girişimcilik faaliyetlerinin gelişimine dünyadaki ikiz dönüşüm; yani yeşil ve dijital dönüşüm penceresinden bakılması gerektiğini belirterek, “Ülkemizin orta gelir tuzağından çıkış noktası olarak gördüğümüz girişimcilik faaliyetleridir. Raporumuzun bulguları sonucu ülkemizdeki girişimcilerin, kurumların yeşil ve dijital dönüşümünde liderler olacağı, firmaların uluslararası alanda rekabet avantajı sağlamasına yardımcı olabileceği öngörülüyor. Türkiye’nin kişi başı milli geliri, 2013 yıllarında 12 bin ABD doları seviyelerine kadar çıkmış; fakat teknolojik atılımları yapamadığımız ve yatırım tercihlerimizde başka alanları seçtiğimiz için bugün 9 bin 500 ABD doları civarlarında seyretmektedir. Ülkemizdeki fırsat girişimcilerini destekleyerek, beşerî sermayemizi beyin göçü olarak kaybetmemizin önüne geçebileceğimiz, hukukun üstünlüğünün tahsis edildiği bir güven ortamı oluşturmamız gerekiyor. Seçimin sonucu ne olursa olsun dünya konjonktürünü de düşünerek bizi zor günler beklediğini ön görüyorum. Bunu bir karamsarlık olarak değil, bilimsel yöntemler kullanarak mücadele bakımından hazır olmamız temennisi olarak paylaşıyorum” ifadelerini kullandı.
“Faiz artışlarının artık yavaşlayacağını kesin bir şekilde söyleyebiliriz”
Ekonomi Gazetesindeki yazılarıyla dikkat çeken İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Direktörü Şant Manukyan ise krizin 2008’e dönüşmesinin düşük bir ihtimal olduğunu belirterek, “Ancak ekonomiye hiç bir etkisi olmayacak demek de doğru olmaz. Küçük bankalardan büyüklere doğru bir mevduat akışı başlamış durumda. Küçük bankalar hem mevduat oranlarını artırmaya gitmekte hem de kredilerini daraltma yolunda. Şayet mevduat oranlarında artış olmaz ise alternatif piyasalara; yani para piyasası fonlarına kaymalar söz konusu olacak. Dolayısı ile FED’in dışında etkenlerle bir sıkılaşma göreceğiz. Pek çok banka sermayesini kuvvetlendirmek için hisse satmayı tercih edebilir ki bu durum cari hissedarları mutlu etmeyecektir. Önceki 10 yıllarda enflasyon tehdidi ile karşı karşıya olmayan Fed piyasaların yardımına koşmakta acele ediyordu. Bu kez böyle bir lükse sahip değil. Bu nedenle enflasyon ise mücadelenin sona erdiğini ilan etmeyeceklerdir; ancak faiz artışlarının artık yavaşlayacağını kesin bir şekilde söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen de, “ABD bankalarında yaşanan sorunlar finansal sistemi tehdit eden bir boyuta ulaşmadan kontrol altına alındı. Bankacılık sisteminden mevduat çıkışı ve küçük bankalardan büyük bankalara mevduat kaçışı durdu. Bölgesel banka hisseleri uzun bir aradan sonra tekrar yükseliyor. Yaşanan şokun finansal koşulları sıkılaştırması ve büyümeyi aşağı çekmesi bekleniyor” diye konuştu.