Çeşme’de halkın serbestçe denize girdiği birkaç koydan biri olan Göcücek Koyunun kiralanarak halkın kullanımına sınırlama getirilmesine yöre halkı isyan etti. Göcücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği (GUDUDER) öncülüğünde toplanan Çeşmeliler ilçe meydanına yürüyerek “ranta hayır” dedi. GODUDER koyun korunması için yapılan ihaleye girerek 56 milyon lira teklif vermişti.
Çeşme’de halkın serbestçe denize girdiği birkaç koydan biri olan Göcücek Koyunun kiralanarak halkın kullanımına sınırlama getirilmesine yöre halkı isyan etti. Göcücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği (GUDUDER) öncülüğünde toplanan Çeşmeliler ilçe meydanına yürüyerek “ranta hayır” dedi. GODUDER koyun korunması için yapılan ihaleye girerek 56 milyon lira teklif vermişti.
HALKA SADECE 870 METREKARE AYRILDI
Yürüyüş sonrası açıklama yapan Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Seher Gacar şu bilgileri verdi: “En nihayet biz de koyumuzu kurtarmak ve korumak için yeni bir mücadelenin startını verdik. İlk dertleşmemiz geçen hafta Gücücek Koyundaydı , bu hafta da buradayız. Meseleye doğru bir bakış açısı kazandırmak için her platformda, her fırsatta tekrarladığım bir itirazımı yinelemek istiyorum. “Halk plajı” tanımlaması, “Halk Plajı” ibaresi.. Bu yıl yapılan ihalenin şartnamesinde 870 m2 bir alan “halk plajı” ibaresi ile ayrılmış, kiralama dışı bırakılmış. Devletimiz, 3 bin metre kare alana sahip koyun 870 m2 sini halka, 2 bin küsür metrekaresini işletmeye ayırmış.. peki.. 870 m2 alan halkınsa 2 bin küsur m2 alanı kullanacak olanlar kim?”
GUDUDER YÖNETİM KURULU BAŞKANI SEHER GACAR’IN AÇIKLAMASI ŞÖYLE:
Sevgili dostlar, kıymetli doğa sevdalıları.. Ben Av.Seher Gacar Gücücek Koyu Doğal Yaşamı Koruma Derneğinin yönetim kurulu başkanıyım. Bir kez daha derdimizi dinlemeye, bize destek olmaya geldiğiniz için derneğimiz ve şahsım adına teşekkür ediyor, hepinize hoş geldiniz diyorum.
Bugün kalbimizin bir yarısı Akbelen’de.. orada da doğanın yaşam hakkını savunan güzel insanlar buluşuyor buradan hepsine selam ve saygılarımı gönderiyorum, var olsunlar. Ve onlar için bir alkış rica ediyorum..
Değerli katılımcılar, kıymetli dostlar, geçen hafta Pazar günü Gücücek Koyun’da Gücücek koyumuza kıyılmasın diye toplandık, derdimizi paylaştık. Bugün burada yine aynı amaçla birlikteyiz..
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, “ hattı müdafaa yoktur sathı müdafa vardır o satıh bütün vatandır” demiş ama biz şimdilik herkes kendi evinin önünü temizlesin diyerek hattımızı müdafaa etmek durumundayız. Bugün müdafaa hattımızda yine Gücücek Koyumuz var.. Biz koyumuzu sonuna kadar korumaya, yeni bir kıyım riskinin önünü almaya ve bunun yanında anayasa ile bize tanınan haklarımıza sahip çıkmaya kararlıyız…
Hafızasızlık başa bela.. O yüzden biz 2017 de Gücücek Koyunda yaşananları tekrar tekrar anlatıyor, tekrar tekrar hatırlatıyoruz, hatırlatmaya devam edeceğiz. 2017 de Gücücek koyu yine Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı TVK Genel Müdürlüğü tarafından ihale ile bir işletmeye kiralanmıştı. Onlarca yıldır bu çevrede yaşayan, özgürce bu sahilden denize giren insanlara sahilin en kıyısında küçücük bir alan bırakılmış, sahilin tamamı o dönemde basında çıkan bir haberdeki tanımlamayla “cezaevi duvarı” gibi taş duvarla çevrilmişti. Devasa iş makineleri ile koyumuza dalmışlar, betonu, demiri, plastik boruları ile doğal sit alanında olmaması gereken bil cümle inşaat malzemesini yığmışlardı. Koyumuzun doğal yapısından, kimliğinden geriye hiçbir şey bırakmamışlardı. Ve arsızca bize demişlerdi ki: “ bir tuvaletiniz, bir duşunuz bile yoktu size medeniyet getirdik.” Hep birlikte direnmiş, çalmadık kapı bırakmamıştık. O dönemdeki kurucu başkanımız sahile konulmak istenen konteynerlerin altına oturmuş “ getirin üzerime bırakın “ demişti. Taşlı sopalı kavgalar bile yaşanmıştı.. Böylesi bir direniş ile kurtardık koyumuzu. O işletmeyi defettik . Sonra gördük ki medeniyet dedikleri tuvaletlerin atıklarını daha az maliyet için delik deşik ettikleri fosseptik tankından denize akıtmışlar.. balık yumurtlama alanına döktükleri beton yüzünden balıklar yuvalarından oldu, 2 yıl koya uğramadılar…Gücücek koyu 6 yılda ancak kendini rehabilite etti, eski doğal kimliğine kavuştu.. Derken bu yıl yeni bir ihalenin şoku ile sarsıldık..
Sahillerimizin kiralanmasına sonuna kadar karşı olsak da yeni bir facianın önüne geçmek için, gönüllülerimizden ihale bedelini toplayıp , içimize sinmese de kendi koyumuzu kiralamaya razı olduk. İhaleye katıldık . Gelin görün ki ihale tutarı 56 milyon TL yi aştı. Biz koyumuzu korumak için en yüksek teklif olan 56 milyonu aşan tutarı teklif ettik.. Sonrasında yaptığımız toplantılar, teamül yoklamaları filan yıllık KDV dahil 67 milyon TLyi aşan bu tutarı temin etme imkanımızın olmadığına kani olduk. Bu 56 milyonluk bedeli veren diğer katılımcıların, burayı almış olsalardı yüzde 25’lik ilk taksitten sonra kalan tutarı ödeyeceklerini hiç sanmıyorum.. Zira onların bakış açısıyla ticari değil. Ama bizim dernek olarak öyle bir şansımız yok, kuruluş olarak da mantalite olarak da ilke olarak da o yapıda değiliz. Biz orada yaşayan insanlarız, bizim sorumluluğumuz var. Ve yine bizim açımızda orası paha biçilemez. Biz o ihaleye ticari bir kaygıyla girmedik. Bizim o ihaleye girişimizdeki motivasyonla diğerlerininki çok farklı. Onlar için Gücücek Koyu demek, para demek. Bizim için oranın değeri parayla ölçülemez. Ancak Bizim de ekonomik gücümüz sınırlı. Üstelik bu bedel her yıl enflasyon oranında artarak tekrar ödenecek..En nihayet biz de koyumuzu kurtarmak/korumak için yeni bir mücadelenin startını verdik. İlk dertleşmemiz geçen hafta Gücücek Koyundaydı , bu hafta da buradayız..
Meseleye doğru bir bakış açısı kazandırmak için her platformda, her fırsatta tekrarladığım bir itirazımı yinelemek istiyorum. “Halk plajı” tanımlaması, “Halk Plajı” ibaresi.. Bu yıl yapılan ihalenin şartnamesinde 870 m2 bir alan “halk plajı” ibaresi ile ayrılmış, kiralama dışı bırakılmış. Devletimiz, 3 bin metre kare alana sahip koyun 870 m2 sini halka, 2 bin küsür metrekaresini işletmeye ayırmış.. peki.. 870 m2 alan halkınsa 2 bin küsur m2 alanı kullanacak olanlar kim? Onlar halk değil mi? Devlet en baştan bu ayrımla kiralanan alanın kendini halkın üstünde gören seçkin zümreye aidiyetini tescillemiş olmuyor mu? Işte bizim sınıfsal eşitsizliği normalleştiren bu ayrımı reddetmemiz lazım. Lütfen, gelin hep birlikte bu “halk plajı” kavramını dilimizden, zihnimizden, her türlü kullanımdan kaldırıp atalım… bu tanımlamayı hep birlikte reddedelim.. Halk ormanı, halk gölü, halk nehri diye bir tanımlama nasıl ki yoksa halk plajı diye bir tanımlama da olamaz. Halk plajı diye bir tanımlama , ayrım yoktur bütün plajlar, bütün sahiller halkındır..
Anayasamızın 43 maddesi ve bu maddenin göndermesi ile kıyı kanunu 5. Maddesi .bize bu hakkı verir : “ Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.”
.. amma ve lâkin Çeşme’deki ve Türkiye’deki pek çok sahil beldesindeki beach club denilen plaj işletmeleri TC Anayasa’sının üstünde oldukları için 1000 TL ile 2500 TL arasında değişen giriş ücreti ödemeden Anayasal hakkımızı kullandırmıyorlar bize.Oysa ki seçkinler sınıfına dahil olmadığınız için girmenize izin verilmeyen o plajdaki her bir kum tanesine seksen beş milyonda bir hisse ile ortağız biz..
Bakınız geçtiğimiz günlerde benzer bir eylem ve itiraz komşumuz Yunanistan’da başladı.. sahiller halkındır dediler sahilleri kiralayan işletmeleri protesto ettiler.. Yalnız oradaki durum bizden o kadar farklı ki.. orada itiraz edilen, işletmelerin sahile yasal sınırdan daha fazla şezlong koyması, havlu serecek yerin az kalması.. sanırım yunan halkı bizdeki uygulamayı yani bir sahilin tamamen girişe kapatılıp sahile erişimin ücretli hâle gelmesini tahayyül bile edemez..ve yine Yunanistan da Anayasa Mahkemesi başkanının Anayasaya aykırı olarak yasal sınırın üzrinde sahile şezlong koyan işletmeler hakkında cezai işlem uygulanması için savcılara gönderdiği yazı var..
Bizde, sahillerin özel sektöre kiralanmasının önünü açan yönetmeliğin gerekçesi şu : Halkın plajı kullanımı sırasında tuvalet ve duş ihtiyacı var, duş ve tuvalet konulduğunda temizliği sorun.. Plajda yiyecek içecek satacak bir büfeye ve şemsiye şezlong kiralamaya izin verilsin, bu kişiler de karşılığında plajın, tuvaletlerin temizliğini üstlensin.. kıyıların kiralanmasında devletin amaç ve gerekçesi bu.. sözleşmeler standart, sökülebilir basit malzeme, sınırlı basit yapı ve gölgelik yapılabilir, etrafı çevrilemez, kapatılamaz.. Evet teori bu olsa da uygulamada 3 kişilik bir aile olarak o tuvalet ve duşu kullanabilmek için cebinizde bir günde harcayabileceğiniz en az bir aylık emekli maaşı tutarında paranızın olması gerekiyor..Halkın sahilde kullanabileceği duşu/tuvaleti olsun diye yapılan yönetmelik halkı o duş ve tuvalet için kişi başı en az 1000 TL ödemek zorunda bırakıyor..
Mesele sadece ücretli giriş de değil.. Bu işletmeler doğal sit olanı olan koyları, bir avuç seçkinin eğlencesi için betona, demire boğarken, tropik adaların sahillerine benzetmeye çalışıyorlar, ama ortaya diskotekle karışık, kimliksiz, doğallığını tamamen yitirmiş hiçbir şeye benzemeyen ucube yapılar çıkıyor.. Çevreye yaydıkları fiziksel kirlilik yanında çevre kirliliğinden ayrılmaması gereken büyük bir gürültü kirliliği de cabası..
Doğa severleri, çevre duyarlılığı olan vatandaşları, körü körüne her şeye karşı çıkan “istemezük” çü sevimsiz insanlara benzetmek isteseler de o iş öyle değil.. Bizim karşı duruşumuz can yakan pratiklerden geliyor.. Misal, Ovacık’ta ünlü bir plaj işletmesi , formaliteden de olsa kiralama yapmaya dahi gerek duymadan halka açık sahili işgal edip kapattı..doğal sit alanına binlerce ton beton dökerek kaçak yapılar yaptı.. yetmedi, sahil kenarından geçen yolu iptal edip kendi işletmesinin içine kattı , dere üstüne ne IZSU ya ne DSI ye sormadan köprü yaptı.. daha neler neler..
Biz , bu günlerde yunanistan’da başlayan halk eyleminin benzerini 2019 da yaptık. çeşme ahalisine “ cüzdanını evde bırak havlunu alıp gel” çağrısı yaptık, basını davet ettik. Yaklaşık 100 kişilik bir grupla işgal altındaki sahile gittik, yanımızda basın mensubu arkadaşlar da olmasına rağmen güvenliği güç bela aşarak sahile erişebildik. Yalnız gitseniz dayağı yerseniz.. ve asla giremezsiniz.. Burası ile ilgili yıkım kararları var, tahliye kararları var..ama uygulama derseniz maalesef..2019 dan bu yana yıkım kararlarına rağmen tek bir çivi sökülmedi işgal sonlandırılmadı. Çeşme Belediyesi buranın işletme ruhsatını nasıl iptal etmez, gerçek anlamda tahliye etmez, kapatılan yolu açmaz bu da yanıtlanması gereken bir soru.. Göstermelik 10-15 şezlong yerinden kaldırılıp tahliye yapıldı deniyor, 15 dk sonra o şezlonglar da yerine geri konuyor..
Bunları anlatıyorum bunlar güncel sorunumuzdan bağımsız değil, bunlar Gücücek ten bağımsız değil.. Çünkü teori ve mevzuat halkı kollar gibi görünse de uygulama ve realite bambaşka …
yine Gücücek koyumuza dönelim.. Doğal sit alanı olan koyumuz ile ilgili tüm yetki Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nde..Kurumun adı ve kuruluş amacı tabiat varlıklarını korumaya dair olsa da ne yazık ki sistem çoğu zaman buna izin vermiyor, ne ironiktir ki vatandaş olarak bizler tabiat varlıklarını idareden korumak için mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Oysa ki halk doğayı devletten korumamalı devlet ile birlikte doğayı korumalı.. Ancak, merkezden yereli yönetmede karşılaşılan sorunlar burada da aynı, hatta daha fazla .. Bu ve benzeri koylara halk ve belediye iş birliği içinde bakıyor temizliyor, merkezi idare Ankara’dan kaderini belirliyor. Merkezden yerelin denetimi deseniz çok güç. Ben buradan Sayın Bakanımız Özhaseki’ye yaptığım daveti bir kez daha yineliyorum.. Lütfen yarımadamıza teşrif etsin , birlikte tebdil-i kıyafet yarımadamızdaki özel işletmelere kiralanan plajları gezelim. Kiralama şartnamesini ihlal etmemiş tek bir işletme çıkmayacaktır… En başta vatandaşın ücretsiz girişine engel çıkarmayan tek bir işletme bulamayacaktır..
Biz her kanaldan, her platformdan merkezi idareye sesimizi duyurmak istiyoruz..Gücücek koyu ile ilgili kiralama ihalesinden vazgeçilmesini istiyoruz. Sahillerin halka bırakılmasını istiyoruz.. Bakanlık ve genel müdürlüğün elinde mevzuat ve şartname var, bizde ise az evvel bahsettiğim somut gerçekler ve çok can yakan pratikler var. Biz TVK’ ya ,bakanlığa “ Biz bu filmi gördük.. Tekrarını da yeni versiyonunu da görmek istemiyoruz..” diyoruz.. ..Gücücek koyu önünüzdeki bir dosyadan, haritadan bir uydu fotoğrafından ibaret değil diyoruz. Gücücek, Ovacık halkı ile yaşayan, bütünleşen bir doğa parçası. .. Bırakın bu doğal güzellik doğal kalsın, kar hırsı ile bir kez daha talan edilmesin diyoruz… Ve yine bırakın geçim derdindeki dar gelirli vatandaşların ücretsiz günü birlik tatil yapabileceği, denize girebileceği, nefes alabileceği sınırlı sahillerden biri daha halkın elinden gitmesin diyoruz.. Bu koyun doğal haliyle kalmasını istiyoruz. İlla ki bir düzenleme yapılacaksa Turizm bakanlığı tarafından başlatılan halkın kullanımına tahsisli plaj projesi kapsamına Gücücek Koyunu’nda alınmasını ya da belediyeye tahsis edilmesini istiyoruz.. Vatandaş olarak Devlet ile yaptığımız toplumsal sözleşmeden doğan hakkımızı, bize ait olanın bizde kalmasını istiyoruz..
Katıldığınız ve derdimizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Umarım ve dilerim Gücücek özelinde başlayan bu dayanışma işgal altındaki tüm sahillerimizin halka iadesine vesile olur.