Danıştay 6. Dairesi’nde İzmirli Avukat Senih Özay ve çevreci vatandaşların Çeşme Projesi’ne imkan sağlayan Cumhurbaşkanı kararına karşı açtığı davada Başsavcı görüşünü çarpıcı bir raporla ortaya koydu. Başsavcı’nın raporunda; “16 bin hektarın üzerinden alan halka kapatılıyor, kamu yararı yok, hukuka uygun değil” ifadeleri dikkat çekti. Danıştay 6. Dairesi’nin de Başsavcı’nın bu raporu doğrultusunda karar vermesi bekleniyor.
KEREM YEĞİNBOY/EGELİ GAZETE-Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Çeşme Projesi kararıyla ilgili “yürütmeyi durdurma” kararı almıştı. Danıştay 6. Dairesi’nde İzmirli Avukat Senih Özay ve çevreci vatandaşların Çeşme Projesi’ne imkan sağlayan Cumhurbaşkanı kararına karşı açtığı davada Başsavcı görüşünü çarpıcı bir raporla ortaya koydu. Başsavcı’nın raporunda; “16 bin hektarın üzerinden alan halka kapatılıyor, kamu yararı yok, hukuka uygun değil” ifadeleri dikkat çekti. Danıştay 6. Dairesi’nin de Başsavcı’nın bu raporu doğrultusunda karar vermesi bekleniyor.
O KARAR YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMALI
Başsavcı raporunda ayrıca şu görüşlere de yer verildi: “11/02/2020 tarih ve 2103 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptaline, davanın 24/01/2020 tarih ve 2054 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının, ekli listede belirtilen taşınmazlara ilişkin hükümlerinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin 11/02/2020 tarih ve 2102 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına ilişkin kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.”
DOĞAL ÇEVRE GERİ DÖNÜLEMEZ BİÇİMDE ETKİLENECEK
Çeşme Projesi’yle ilgili Başsavcı’nın hazırladığı raporda şu çarpıcı ifadeler de dikkat çekti: “16.000 hektarın üzerinde bir alanın tümüyle halka kapatıldığı, mevcut su kaynakları ve altyapının tümüyle yetersiz kalması başta olmak üzere, doğal çevrenin de bu gelişmeden geri döndürülemez bir biçimde olumsuz etkileneceği anlaşıldığından, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi alanının bütününü de gözeterek, dava konusu ekleme ile koruma alanları yanı sıra turizm kullanımlarına, dolayısıyla yapılaşmaya da açılmasına yol açacak olan sınır kararının, tarım ve orman alanları, doğal değerler, (flora, fauna, ekosistemler) su kaynakları ve kültürel miras üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri göz önüne alındığında dava konusu, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin 11/02/2020 tarih ve 2103 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının kamu yararına ve hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.”
ALANIN YÜZDE 65’İ KESİNLİKLE İMAR AÇILMAMASI GEREKEN NİTELİKLİ KORUMA ALANI
Başsavcı raporunda. “Danıştay Altıncı dairesince yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; İzmir Çeşme KTKGB’nin, gerek bölgede yer alan her tür koruma alanını da kapsayan son derece geniş bir sınır ve alana yönelik olması, gerekse de, bu alanda her tür turizm türünün planlanacak olması nedenleriyle, ulusal gelir artırıcı ve ekonominin döviz dar boğazını giderici, kalkınmaya yönelik bir yaklaşımın ürünü olduğu, dava konusu işlemle kamusal yararın güçlendirilmesi duyarlılığının gösterilmediği, alana ilişkin önceki yargı kararlarına riayet edilmediği, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar büyük bir kara alanını ve ilk kez olmak üzere yaklaşık 4.900 hektar büyüklüğündeki bir deniz alanını da kapsayan bir sınır belirlendiği, Çeşme KTKGB’nin sınırlarının kara bölümünde kalan alanın %65’inin, üst ölçekli planlarla yapılaşmaya/kullanmaya/geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanlarından oluştuğu, planlamada kullanılan elek analizi yönteminden, sınır ilanında yararlanılabilecekken yararlanılmadığı, davalı Bakanlığın bu denli geniş alanları tümüyle kendi yetki alanına almasının gerekçesinin “bölge bütünlüğünün sağlanarak” işlerin hızlı yürütülmesi ile sınırlı olduğu, var olan Gerekçe Raporunun ciddi gerekçelere dayanmadığı, yetersiz, hiçbir ciddi bilimsel araştırma ve çalışmaya dayanmayan, ilgili kurum ve kuruluş görüşlerini değerlendirmeye almayan, yüzeysel bir belge olduğu, 16.000 hektarın üzerinde bir alanın tümüyle halka kapatıldığı, T.C. DANIŞTAY BAŞSAVCILIK BS Esas No : 2023/55 Daire : 6-D Esas No : 2020/5170 UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden yzb1dN2 – cAWwTFD – a/bXxJx – 9NVQ8c= ile erişebilirsiniz. sınır kararıyla bu alanlardaki ve özellikle kıyı alanlarındaki yetkinin tümüyle tek bir Bakanlığa aktarılmasının rasyonelinin anlaşılamadığı, bu işlemle birlikte, önceden ilan edilen Turizm Merkezleri de birlikte değerlendirildiğinde, Çeşme İlçesinin yaklaşık %65’inin doğrudan Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimine bırakıldığı, bölgede öngörülen turizm yatırımlarının gerçekleştirilmesi durumunda doğal çevre tahribatının geri dönülemez bir duruma evrileceği, alana ilişkin olarak hazırlanan Kapsam Belirleme Raporunda orman, tarım, mera, sulak alanlar ve zeytinlikler ile içme kullanma suyu koruma kuşaklarının koruma alanları olarak belirtilmediğinden, koruma/kullanma dengesinin koruma alanları aleyhine bozulacağı, aynı raporda, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planındaki nüfus kabulünü aşacak şekilde alana yapılacağı belirtilen nüfus atamasının, alanı tehdit edici düzeyde olduğu, mevcut su kaynakları ve altyapının tümüyle yetersiz kalması başta olmak üzere, doğal çevrenin de bu gelişmeden geri döndürülemez bir biçimde olumsuz etkileneceği, dava konusu alanın, ilgili mevzuatı çerçevesinde özel olarak korunan Akdeniz Foku başta olmak üzere bir çok canlıya ve ekosisteme ev sahipliği yaptığı, bu nedenle bölgenin doğasının ulusal ve küresel ölçekte korunmasının zorunlu olduğu, bölgedeki su kaynaklarının mevcutta dahi yetersiz olduğu, KTKGB ilanının su miktar ve kalitesindeki sorunların artmasına neden olacağı, ters ozmos yöntemiyle su elde edilmesi planlanmakta ise de, bu yöntemin çeşitli çevresel sorunları beraberinde getireceği, ayrıca planlama çalışmalarında KTKGB’nde önerilen golf alanlarının da bu sorunları artıracağı, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajına ilişkin içme kullanma suyu havzasının %75’inden fazlasının ilan edilen sınırlar içinde yer aldığı, özellikle mutlak ve kısa mesafeli koruma alanları gözetilmeden sınır belirlenmesinin de doğru olmadığı, Çeşme KTKGB’nde, yenilenebilir enerji kaynaklarından olan jeotermal kaynak potansiyelinin, bölgenin kalkınmasına önemli katkı verebileceği, ancak gerçekleştirilecek jeotermal faaliyetlere ilişkin detaylı bilginin bulunmadığı, ilan edilen sınırlar içerisinde çeşitli derecelerde arkeolojik sit alanlarının bulunduğu, sistematik olarak arkeolojik yüzey araştırması gerçekleştirilen kısımda elde edilen bulguların, bölgenin kalan bölümünün de arkeolojik potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu gösterdiği, bu nedenle, söz konusu alan turizm bölgesi olarak belirlenmeden önce, bölgede sistematik arkeolojik yüzey araştırmaları ile kültürel mirasın etkin biçimde belgelenmesi ve korunmasının hayati önem taşıdığı, bütün bu değerlendirmeler ışığında, dava konusu sınır kararının, planlama ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı belirtilmiştir” ifadeleri de yer aldı.
BİRİNCİ DERECE SİT VE BARAJ KORUMA ALANI VURGUSU
Çeşme Proesiyle ilgili hazırlanan Başsavcı raporunda şu görüşler de yer aldı: “İncelenen davada, dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun incelenmesinden, İzmir Çeşme KTKGB sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin işlemle 16.000 hektarın üzerinde bir alanı kapsayacak şekilde yeniden belirlenen alanda, 1., 2. ve 3. derece Arkeolojik Sit Alanlarının, Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı İçme-Kullanma Suyu Havzasının, Kesin Korunacak Hasas Alanlar, Nitelikli Doğal Koruma Alanları ve Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanlarından oluşan Doğal Sit Alanlarının, Akdeniz Foku Yaşam Alanları gibi alanların ve çeşitli ekosistemlerin bulunduğu ve mevzuat düzenlemeleri ile korunan yapılaşma yasağı ya da kısıtlı yapılaşma olanağı bulunan söz konusu alanların bir çoğunun dava konusu işlemle belirlenen sınır üzerinde yer aldığı, Çeşme KTKGB’nin sınırlarının kara bölümünde kalan alanın %65’inin, üst ölçekli planlarla yapılaşmaya/kullanmaya/geliştirilmeye kesinlikle açılmaması gereken nitelikteki koruma alanlarından oluştuğu, Gerekçe Raporunun ciddi gerekçelere dayanmadığı, yetersiz, hiçbir ciddi bilimsel araştırma ve çalışmaya dayanmayan, ilgili kurum ve kuruluş görüşlerini değerlendirmeye almayan, yüzeysel bir belge olduğu, 16.000 hektarın üzerinde bir alanın tümüyle halka kapatıldığı, mevcut su kaynakları ve altyapının tümüyle yetersiz kalması başta olmak üzere, doğal çevrenin de bu gelişmeden geri döndürülemez bir biçimde olumsuz etkileneceği anlaşıldığından, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi alanının bütününü de gözeterek, dava konusu ekleme ile koruma alanları yanı sıra turizm kullanımlarına, dolayısıyla yapılaşmaya da açılmasına yol açacak olan sınır kararının, tarım ve orman alanları, doğal değerler, (flora, fauna, ekosistemler) su kaynakları ve kültürel miras üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri göz önüne alındığında dava konusu, İzmir Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesinin sınırlarının yeniden belirlenmesine ilişkin 11/02/2020 tarih ve 2103 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının kamu yararına ve hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.”