İzmir’de 30 Ekim 2020’de meydana gelen 6.6’lık depremde 11 kişinin yaşamını yitirdiği Yağcıoğlu Apartmanı’nın fenni mesulü Orhan A. (80) ve müteahhidi Şerafettin Ağar (71), ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak’ suçlamasıyla tutuklu yargılandıkları davada bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.
İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu sanıklardan Şerafettin Ağar, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Tutuksuz sanık Orhan A. ile depremzedeler ve taraf avukatları ise salonda hazır bulundu.
Mahkeme başkanının savunma için ilk sözü verdiği Ağar, üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini ifade ederek, kolon kesildiği için binanın yıkıldığını savundu. Ağar, “Hayatını kaybeden vatandaşlara rahmet, yaralılara şifa dilerim. Apartmanın yapılmasında hiçbir kusurum yok. 40 yıllık müteahhitlik hayatımda 251 bina yaptım. Hiçbiri yıkılmadığı gibi hiçbirinde çatlak bile yok. Örnek müteahhit olmak için uğraştım. Yağcıoğlu’nda A Blok ayaktayken B Blok’un yıkılması tesadüf değildir. Bina dış etmenler sebebiyle yıkılmıştır. Kolon kesilmesi sebebiyle bina yıkıldı. Bunu yapanlar hakkında suç duyurusunda da bulundum. Sosyal medya hesabımdan, depremden önce binaların yıkılıp yeniden yapılması gerektiğini belirtmiştim. Çünkü o binalar 1975 yılı deprem yönetmenliğine göre yapıldı. Suçlular kolonları kesenlerdir. 11 aydır ceza evindeyim ve sağlık sorunlarım var” diyerek tahliyesini talep etti.
“Beton kalitesini tutturmak kolay değildi”
Binanın fenni mesulü Orhan A. ise kolon kesme olayının kendi döneminde olmadığını, binanın bodrum katında ise su olduğunu müteahhitte bildirdiğini söyledi. Orhan A., “1975 yönetmenliğinde nervürlü demir kullanma zorunluluğu yoktu. 1999’da Marmara depreminden sonra kullanımı zorunlu hale geldi. Beton kalitesini tutturmak kolay değildi. Çünkü hazır beton yoktu. Beton ihtiyaçlarını belirli gruplar karşılıyordu ve hiçbirimizin denetleme imkanı yoktu. 2000 yılından sonra hazır betona geçildi. Yağcıoğlu yapıldıktan sonra çeşitli depremler olmasına rağmen binada çatlak bile oluşmadı. Kolon kesme olayından haberdar değilim. Muhtemelen ben istifa ettikten sonra olmuştur. 1999 yılında görevden ayrıldım” dedi.
Müşteki avukatlarının binanın yapımı sırasında bodrum katında su olup olmadığının sorulması üzerine Orhan A., “Zeminde biriken suları gördüm. İnşaat yapılırken de su vardı. Biriken suyu pompayla çektirdim. Müteahhitte de bilgi verdim ama belediyeye bildirmedim” şeklinde cevapladı.
Müşteki avukatlarının, depremde yıkılan diğer binalara göre Yağcıoğlu’nda üst katta oturanların can kaybının fazla olmasının sebebini sorduğu Orhan A., “Bina, 23 numaralı kolon ve perdenin kesilmesi sebebiyle yıkılmıştır. Kolonların zayıflığı söz konusu değildir” diye yanıtladı.
“Su olduğundan kömürlüğü kullanamıyorduk”
Duruşmaya katılan depremzedeler, sanıklar hakkında olan şikayetlerini yinelerken depreme eşi ve kayınvalidesiyle birlikte yakalanan ve yaralı olarak kurtulduklarını belirten Halit Sarper Keleş, “Daireyi depremden 16 yıl önce satın almıştık. Binanın zemininde su hep vardı. Bodrum kata dolan suların kovalarla atıldığını biliyorum. Bodrum zemininde su olduğundan kömürlüğü kullanamıyorduk” dedi.
Yeşim Keleş de binanın betonunun yumuşak bir yapıda olduğunu ve tablo için çivi çakmaya bile korktuklarını söyledi.
Mahkeme heyeti, Ağar’ın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.