Açıklama şu şekildedir:
Kamusal bir bina yıkılmıştır. Geride kalan alanın kentin ihtiyacı olan yeşil alan ihtiyacını karşılaması gerekirken, Alanın neredeyse %70’lik bölümü yüksek bir yoğunlukla 25 metre yüksekliğinde ticari inşaat yapımına uygun şekilde planlanmıştır. Bu yaklaşımda kamu yararı nerededir? Buca’da yaşayan vatandaşlarımızın ticaret ve konut alanlarından çok, başta yeşil alan olmak üzere kamusal alanlara ihtiyaçları vardır. Bütün bunlar yapılırken başta Buca’da yaşayan vatandaşlar olmak üzere bu kentte yaşayan vatandaşların fikri sorulmuş mudur?Planlama yetkisi belediyedeyken bu alanın rezerv alan ilan edilmesi ile yetki bakanlığa geçmiştir. Neden rezerv alan ilan edilmiştir. Belediye elbette kendi sınırları içinde ihtiyacına yönelik planlama yapabilecekken neden yetki gaspı yapılmıştır? Neyin hazırlığı yapılmaktadır?
Planlama yetkisi belediyedeyken bu alanın rezerv alan ilan edilmesi ile yetki bakanlığa geçmiştir. Neden rezerv alan ilan edilmiştir. Belediye elbette kendi sınırları içinde ihtiyacına yönelik planlama yapabilecekken neden yetki gaspı yapılmıştır? Neyin hazırlığı yapılmaktadır?
Yapılan yüksek lisans tezlerinde ortaya konulduğu gibi İzmir’de kişi başına düşen yeşil alan en fazla 5 m² iken bu oran Stockholm’de 87 m² Amsterdam da 45,5 m²’dir. Önemli olan beton yığını kentler yaratmak değil, insan onuruna yaraşır, 21. Yüzyıl insanının ihtiyaçlarını gözetir kentler yaratmaktır.
TMMOB’a bağlı odalar olarak askıdaki planı kabul etmediğimizi ve kamu yararı gözetmeyen, bu plana karşı tüm hukuki direnişi sergileyeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız. Kenti, kentli hakkını korumak için elimizden yapacağız.
İzmir Buca Cezaevi’nin, resmi adıyla İzmir Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumu’nun, kapalı ve açık cezaevi olarak 1959 yılından itibaren kullanılıyor iken yıllar içinde Buca ilçesinin merkezinde kalması nedeni ile kaldırılması sürekli gündeme gelmiştir. Şakran Cezaevinin yapılması sonrası İzmir Buca Cezaevi tamamen kapatılmış ve üzerindeki tüm yapılar da yıkılmıştır. 1959 yılından beri ilçede hizmet veren cezaevinin yıkılması ile İzmir ve Buca ilçesinde bir dönem sona ermiştir.
Fikirleri nedeniyle çok sayıda politik mahkumun ve ailelerinin hayatlarında insan hakları açısından kabul edilemez olaylara sahne olmuş Buca Cezaevi alanı kamusal ihtiyaç nedeniyle değil tamamen rant amacıyla çok hızlı bir şekilde yıkılmış; üstelik bu yıkım, binalarda bulunan asbest ve tehlikeli maddelerin tespit ve sökümünü gerçekleştirmeden halkımızın sağlığı tehlikeye atılmıştır.
2021 yılı TÜİK verilerine göre 517.963 kişi olan nüfusu ile İzmir ilinin en büyük ilçelerinden biri olan ve sosyal/teknik altyapı alanları ihtiyacı açısından son derece yetersiz olan Buca ilçesi nefes alamamaktadır. İşte tam da bu nedenle Buca Cezaevi alanının yıkımı sonrası ortaya çıkan yaklaşık 80.000 m²’lik alanın kamusal kullanımlara ayrılması gerekmektedir. Ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylanan imar planları ile alanın çok büyük bir kısmı bölgeye nüfus ve inşaat yoğunluğu getirecek Ticaret ve Konut Alanı olarak (taşınmazın yaklaşık % 70’lik kısmının H:25.80 metre yükseklikle) düzenlenerek halkımızın kamusal alan talepleri görmezden gelinmiştir. Bu karar, kamu mülkiyetinin plan açıklama raporlarında ifade ettikleri gibi “… gelir ve hasılat getirecek…” şeklindeki bir anlayışla yapılıyor olması durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir.
Kentimizin mevcut durumu göz önüne alındığında, bu kararın nüfus ve yapı yoğunluğunu artıracağı ve bunun kent sağlığı açısından büyük bir risk oluşturacağı kaçınılmaz bir gerçektir. İlçedeki yapı yoğunluğu ve bunun getirdiği nüfus yoğunluğu ile birlikte düşünüldüğünde, bu alanın ne olması gerektiği ile ilgili tasarrufun ne olacağı aslında çok net ortadadır.
Plan kararlarının ana öznesi, insan için insanca yaşam alanlarının oluşturulmasıdır. Bu alanın konut ve ticaret alanı olarak planlanması sonucu oluşacak durumun bölgeye getireceği hiçbir artı olmayacağı gibi tam tersi bölgeyi daha da yaşanmaz bir hale getireceği aşikardır. Bu nedenle, alanın yeşil alan olarak değerlendirilmesi hayati gerekliliktir.
Alanın, bölgenin sıkışık dokusuna nefes aldıracak bir açık kamusal mekâna dönüştürülmesi asıl hedef olmalıdır. İlçe bütünündeki yeşil alanların parçalı dokusu düşünüldüğünde bu büyüklükte bir alanın dönüşümü ile habitat yaratılması, biyoçeşitliliğin korunması, kentsel ısı adası etkisinin azaltılması, hava kalitesinin artırılması ve yağmur suyunun yönetimi gibi konularda kent ekosistemine değerli katkılar sağlanacaktır.
Kentsel aktif yeşil alanlarda en önemli konulardan biri bölgede yaşayanların nitelikli yeşil alanlara ulaşılabiliyor olmasıdır. Her ülke bu konuda standartlar oluşturmuştur. Bu standart Berlin için 500 m yürüme mesafesinde 0.5 ha yeşil alan iken Hollanda’da evden 500 m yarıçap uzaklıkta kişi başı 60 m2 yeşil alana ulaşabiliyor olmasıdır.2 Buca Cezaevi’ne yürüme mesafesinde bulunan Barış, Menderes ve Ali Rahmi Bey mahallerinin mevcut durumda kişi başına düşen yeşil alan miktarı yaklaşık 1 m²’dir. Kent içi bağlantılı yeşil alanlar oluşturma stratejisinin gerekliliği ülkemizde ve tüm dünyada kabul görmüştür. İzmir gibi metropol kentlerde bunu sağlayabilmek adına alan bulmak en büyük sorunlardandır. Bu büyüklükte bir alanı aktif yeşil alana dönüştürmek, İzmir kenti için alınması gereken önemli bir karardır.
Ayrıca deprem riskinin güncelliğini koruduğu İzmir’de kişi başına düşen nitelikli afet toplanma alanı miktarını artırmak da önemli bir konudur. Bu noktada, mevcut durumda afet toplanma alanları açısından kısıtlı bir kentsel açık alan varlığı sunan ilçe için Buca Cezaevi’nin yeşil alana dönüştürülmesi fikrinin, kişi başına düşen afet toplanma alanı miktarını artıracağı çok net bir gerçektir.
Halk sağlığı, çevre sağlığı ve kent sağlığının korunması ve iyileştirilmesi için alana yönelik düzenlemenin, yapılaşmadan ziyade tüm İzmirlilerin ortaklaşa kullandığı kentsel açık yeşil alan yönünde olması asıl meselemiz olmalıdır!
Unutulmamalıdır ki,
Kaldırılan alan kamusal bir alandır ve yine kamusal alan olarak kullanılması kamusal bir haktır. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu olarak Buca Cezaevi`nin kaldırılmasıyla ortaya çıkan alana yönelik kullanım kararlarının yapı ve trafik yoğunluğunu artıracak kullanımlar yerine tarihsel geçmişi ile bütünlük içerecek şekilde kamusal bir kullanım kararına dönüştürülmesi gegrektiğini vurguluyoruz. Planlama ilkeleri şehircilik esasları da aynen bunu ifade etmektedir. Buna rağmen bu hatalı kararın altına imza atan ya da bu karara sessiz kalan tüm karar vericilerin asli görevlerinin kendilerine bu yetkiyi veren kamunun ihtiyaçları doğrultusunda hizmet için görev yapmaları olduğunu buradan tekrar hatırlatarak onları sorumluluğa davet ediyoruz. Tabi ki buradaki en büyük sorumluluk İzmir halkına düşüyor. Tüm İzmir halkını bu yanlış kararı durdurmak amacıyla hazırlanan örnek itiraz dilekçesi ile İzmir Valiliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nde askıya çıkarılan imar planı değişikliklerine 08.11.2022 tarihine kadar itiraz etmeye davet ediyoruz.