İzmir’in duayen gazetecilerinden Hasan Tahsin sosyal medya hesaplarından kentte son zamanlarda yaşananlarla ilgili önemli tespitler yaptı.
Hasan Tahsin’in çarpıcı yazı ve tespitleri şöyle:
Biraz dertleşelim mi?
Bugün 24 Mayıs 2019 Cuma.
Siz yapar mısınız bilmem ama, ben bugünlerde sıkça yapıyorum. Değişik yer ve ortamlarda da inanarak paylaşıyorum duygu ve düşüncelerimi. Burada da onu yapacağım şimdi.
Nasıl bir İzmir’de yaşıyoruz sizce?
Başı dik, demokrat ve hoşgörülü, paylaşımcı ve birliktelik kenti İzmir mi yaşadığımız, yoksa bu kavram ve tanımları tekrarlayarak kandırıyoruz mu kendimizi, hangisi?
Ben gazeteciyim. Mesleğimi yapamasam da gazeteciyim. 1992’den beri de vazgeçmedim, zorunluluklar hariç. Son beş yıl da, her günü çok değerli, farklı bir ortamdaydım. Ama ne bakış açımı değiştirdim ne de ruhumu kiraladım. Neysem öyle işte.
Şimdi daha çok okuyorum, araştırıyorum, yazmaya çalışıyorum. Bazı günler hep sokaktayım. Hasretlik gideriyorum İzmirlimle ama, gözlemlerim pek hoş değil.
Basın mesela… Hayatımı verdiğiö mesleğim. Onca televizyon yok olmuş, gazeteler okunmuyor, webtv denilen ve hala içime sinmeyen bir ortam çıkmış. Ama mesleğin tüm etik değerleri, olmazsa olmaz temelleri hırpalanmış, yıpratılmış. “Gazeteci” tanımın karşılığı olan o fedakar, sorgulayıcı tavır gitmiş, yerine “kopyala yapıştır” ya da taraf tutucu mecralar oluşmuş. İzmir’in sokaklarını bilmeyenler “duayen, usta” olmuş. 10 bin yıllık kentin ruhunu çözdüğünü iddia eden, üç dört yıllık çocuklar filozof kesilmiş. Bayraklı’daki antik alanla, Çankaya’daki Agora’yı karıştıran, Hisar Camisi’nin yerini tarif ederken Çorakkapı Camisi’ni anlatanlar İzmir’i dizayna girişmiş. Hayatını İzmir’e adamışlar hep yedek kulubesine doldurulmuş da, bir garip yeni düzen şarlatanları iddi ahkam kesici olmuş. Bırakın “kral çıplak” demeyi, herkesin “çıplak” gördüğünü bile “kürk giymiş” diye tarif edenler egemen olmuş.
Ne TV izleyesim var ne gazete okuyasım. Çünkü eleştirier de geri plan yok, tarihsel geçmiş ve metodolojik sorgulama yok. Kullanılan sözcük sayıları, bir gazetecide olması gerekenden çok, en iyi tahminle bir ortaokul çocuğundaki gibi. Ne dil terbiyesi, ne eleştiri ahlakı yok yok yok!
Israrlı takip, gündem yaratma, düzeyli takdir hep boş.
Böyle başa böyle traş misali, haber ve bilgi kaynakları da bir tuhaf. Haber metinleri evler şenlik ve ne yazık ki bu şenlikli metinler, kendilerine “haber sitesi” diyen ortamlarca, bir kez bile okunmadan kopyala yapıştır mantığıyla servis ediliyor.
Geçen gün önemli bir makamdan servis edilen bir fotoğrafa takıldım. Fotoğraftaki ana figür olan makam sahibi, fotoğrafın en komik görüntüsünü oluşturmuş. Gülünecek şey ama ben kahroldum. Hani makam sahibi, muhalifleri tarafından bile bu kadar profesyonelce rezil edilemez. Sonra bir baktım, İzmir’in neredeyse tüm “haber siteleri” bu fotoğrafı kullanmış. Üstelik çoğu da o kuruma “hoş” görünmek için, daha kocaman.
Bir metin dikkatimi çekti yine. Bir ilçe belediyesinin yeni basın birimi tarafından geçilmiş. Yine aynen kullanılmış. Metinde, bırakın noktalama işaretlerinin doğru kullanılmamasını, öyle bir hata yapılmış ki, yapanın ilkokul diplomasından şüphelendim. Paragraf yok, noktadan sonra küçük harf.
Peki bu metni ilçe belediye başkanı da mı okumamış? Ha tabii, kimin hayatına kaç kitap girmiş o da sorun değil mi?
Şimdi yeni trend “sosyal medya gazetecileri”…
Yahu koca koca makamlar, adlarına geçilen mesajları hiç mi okumazlar?
Neyse, benim için hava hoş. Ama üzülüyorum. Çünkü onca genç İletişim Fakülteleri’nde okuyor. Mezun olunca, iş bulurlarsa, kimler rehberlik edecek gençlere?
Lütfen bir dakika düşünün, sadece kendi bir gününüzü, yaşadığınız sorunları aklınıza getirin. Size tercüman olacak bir basın mecrası var mı gerçekten?
Üzülüyorum sadece… Elimden üzülmekten ve burada yazmaktan başka bir şey gelmiyor.
Galiba inadına umut ama….