Ahmet Vefik Paşa, devlette -diplomatlık dahil- önemli görevlerde bulunmuş, edebiyatımıza da büyük katkılarda bulunmuştur. Moliere’in 16 eserini, Victor Hugo ve Voltaire’nin kitaplarını dilimize çevirmiştir. Bursa’da adıyla anılan tiyatroyu inşa ettirendir.
İnanılmaz büyüklükte bir kütüphaneye sahiptir Paşa.
Bir gün kendisini ziyarete gelen “Sergüzeşt” romanıyla da ünlü Sami Paşazade Sezai, kütüphanede raftan çektiği bir kitapla Paşa’ya dönerek, “Bunu bir geceliğine almak istiyorum” der.
Vefik Paşa öfkelenir, “Kütüphanem, bir geceliğine alınan kitaplarla kuruldu” yanıtını verir,
Sami Paşazade’yi reddeder…
**
“Son Cüret”, Yılmaz Özdil’in Şehit Gazeteci Hasan Tahsin’e; onun bağımsız ruhuna ithaf ettiği, Milli Mücadele’yi -hiç bilinmeyenleriyle- anlatan,
“Sia Kitap’’tan yayımlanan son kitabı…
Özdil, “Milli Mücadele kahramanlarına saygı duruşu” olarak yazmış “Son Cüret”i…
Önsözünü yarım asırlık tv habercisi Uğur Dündar’ın kaleme aldığı kitap, Mustafa Kemal’in İstanbul’da biraraya geldiği beş arkadaşına hitaben “Vakit tamam. Umutsuz olmayacağız. Uçurumun kenarındayız. Bizi canlı canlı mezara atmak istiyorlar. Son bir cüret belki kurtarabilir. Anadolu’ya geçiyoruz.“ sözleriyle başlıyor.
Özdil üzerinde 12 yıl çalışıp 2 yılda yazdığı kitabında başta Mustafa Kemal Atatürk’ün, Milli Mücadele’yi yöneten komutanların, insanlara kadın veya erkek diye bakmadıklarını, yürek var mı, ona baktıklarını aktarmış ve eklemiş;
“Kuvayı Milliyecilerin 100 yıl önce bugünden ileride oldukları görülüyor.”
Sözcü’den Gökmen Ulu’ya da verdiği röportajda da Milli Mücadele’yi, o mücadelenin ölümsüz kahramanlarını anlatırken ‘Mustafa Kemal Atatürk’ü Allah’a, geri kalan her şeyi de ona borçluyuz. Mucize dediğimiz Kurtuluş Savaşı Zaferi, pırıl pırıl bir zekanın ürünüdür.” demiş.
**
“Son Cüret”i daha çok romansı bir dille, gerçek kişiler, olaylar, gerçek zamanlı olarak yazmaya çaba göstermiş Özdil.
Milli Mücadele’ye sayısız insan ailesini, çoluğunu çocuğunu, işini bırakıp katılmış. Sıradan insanlar olarak görevini yapmış, gerekirse canını vermiş, sağ kalanlar Kurtuluş Savaşı bittiğinde kendi sıradan hayatlarına dönmüşler.
Edebiyat öğretmeni Mustafa Necati’nin, boynuna taş bağlanıp Kordon’dan denize atılan Şükrü Bey’in, Kuvayı Milliye’nin casusu Mevhibe’nin, İtalyan kökenli Osmanlı paşası Luigi’nin vatanseverliğini, Münevver Saime’nin, Şükufe Nihal’in, Hayriye Melek’in cesaretini, kesik kafası sırıkla sokaklarda dolaştırılan Karaosmanoğlu Halit’in, ilk direniş müfrezesi Yiğit Ordusu’nun, Yunan bayrağı asan yobazları köy meydanında asan Bekir Sami’nin, adına türküler yakılan Yörük Ali efe’nin, efe unvanı alan tarihteki ilk kadın Çete Ayşe’nin, zeybek Şerife’nin, Gökçen efe’nin, telgrafçı Manastırlı Hamdi’nin, karadan denizaltı vuran Müstecip onbaşı’nın, hem kara gözlü hem gözükara Fatma’nın, Mustafa Kemal’le birlikte idam fermanı çıkarılan Alfred Rüstem Bilinski’nin, Milli Mücadele’nin ilk hava şehidi tayyareci Ahmet Fethi’nin, intihar görevini kabul ederek, vatan için kendini havaya uçuran Yusuf çavuş’un, Özbekler Tekkesi’nin, Alevi Bektaşi dergahı Şahkulu’nun, İzmir Kemeraltı’nın sembolü benzinci Kör Hafız’ın, “Türk kelebek” polis Cemil’in, “silahın yoksa bile yerden üç taş alıp düşmana atacaksın” diyen Denizli müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin, dağbaşında laboratuvar kurarak, aşı ve serum üreten hekim Zekai Muammer’in, raylardan kılıç yaptıran albay Behiç’in, Kuvayı Milliye’nin mehter takımının, ilk İstiklal Madalyalı 12 yaşındaki Nezahat’ın, İstiklal Madalyası verilen ilk ve tek yabancı Hans Tröbst’ün, İngiliz Kemal’in, Gavur Mümin’in, kutsal emanetleri İstanbul’a getiren Medine kahramanı Fahrettin Paşa’nın, şair Mehmet Emin Yurdakul’un, Yusuf Akçura’nın Samih Rifat’ın, İnebolu üzerinden gelip Mustafa Kemal’le tanışan Nazım Hikmet’in, feminist Müfide Ferit’in, TBMM binasına giren ilk kadın Berthe Gauilis’in, İstiklal Madalyalı Ermeni yurttaşımız Arman Pandikyan’ın, çılgın dadaş Nafiz Kotan’ın, Mustafa Kemal’in manevi babası İsmail Fazıl Paşa’nın, Kazım Karabekir’in Gürbüz Çocuklar Ordusu’nun, ayrı ayrı 22 defa mermi ve şarapnel yarası alarak gazilik rekoru kıran Kemalettin Sami Paşa’nın, son şehitlerimiz Akşehirli Mehmet, Antalyalı Hakkı, Nevşehirli Ahmet’in ve daha nicelerinin öykülerini sadelikle “bir nakış gibi” işlemiş “Son Cüret’’te İzmirli Yılmaz!..
**
“Son Cüret” bir destan.
Daha ilk baskısında yüzbinleri geçip gündeme oturan, şimdiden “ölümsüzler” arasına giren kuşaktan kuşağa geçecek dededen toruna kalacak değerde.
Öyle kimseye “Bir geceliğine verilmeyecek” kitap “Son Cüret”…
Salih Yavuz