Egeli Gazete’ye konuyla ilgili özel açıklamalarda bulunan Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay, Jeotermal enerji santrallerinin planlaması ve yönetiminde karşılaşılan sorunların bu tesisle
rin bulunduğu alanlarda önemli çevresel sorunlara yol açtığına dikkat çekti.
Jeotermal kaynakların yapısı itibari ile içeriğindeki ağır metallerin çevre ve insan sağlığı için kirletici unsurlar olduğunu ifade eden Kınay, jeotermal sıcak suyun doğrudan araziye, su kaynaklarına verilmesi ile içeriğindeki ağır metallerin toprağı ve yeraltı suyunu kirlettiğini vurgulayarak şu bilgileri verdi:
“Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından İzmir ve Manisa Valiliklerine 14 Ağustos 2017 tarihinde gönderdiği yazı ile Gediz Havzası yeraltı sularında yapılan çalışmalarda jeotermal faaliyetlerin yoğun olarak gerçekleştirildiği alanlarda arsenik başta olmak üzere metal ve yarı metal oranlarının içme/kullanma sularında limitlerin çok üstünde olduğu belirtildi. Ülkemizde İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik gereği içme sularında arsenik sınır değerinin 10 ppb’den büyük olmaması gerekiyor. Ancak ilgili yazıda Gediz Havzası’nda 2015-2017 yılları arasında yapılan çalışmalarda yeraltı sularındaki arsenik oranının 39.7 ppb olarak tespit edildiği belirtiliyordu. Valiliklere gönderilen yazıda: ‘Çalışma kapsamında yapılan 3 dönem izleme neticesinde özellikle jeotermal ve madencilik faaliyetlerinin yoğun olarak gerçekleştirildiği sahalardaki 14 yeraltı suyu kütlesinde eşik değerin aşıldığı, bu değerin bazı kütlelerde 3000 ppb’nin üzerinde değerlere ulaştığı görülmektedir”. İfadesi yer alıyor. Bu kirliliğin kaynağının jeotermal ve madencilik faaliyetleri olduğunun altının çizilen yazı ile “havzadaki yeraltı suyu kütlelerinde jeotermal ve madencilik faaliyetlerine yeni izin ve ruhsatların verilmemesi gerekmektedir’ denilmişti.”
Konunun kirlilik ve çevresel yük süreçleri bir yana olası risk ve kazalar karşısında acil durum süreçlerinin yürütülemediğinin de daha önce Alaşehir’de yaşanan kazada görüldüğüne dikkat çeken Kınay, “Olası risk durumlarında çalışmaların yetersiz kalması, risklerin önlenememesi bölgedeki çevre sağlığını ve olumsuz etkiliyor ve bu zararların geriye dönüşü, çevresel maliyetleri çok daha büyük problemler olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Vazgeçilemez nitelikte tarım toprağı
Yürütülen tüm faaliyetlerde olduğu gibi JES yatırımları ile ilgili süreçlerde de bölgesel kümülatif planlama yapılmanın gerektiğini ifaden Kınay şöyle konuştu: “İzleme ve denetim süreçlerinin çok hassas şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Bölgemizde Gediz, Menderes Havzaları Jeotermal enerji potansiyeli olarak yüksek görünmekle birlikte bu havzalar su, toprak ve tarımsal faaliyetler ile ilgili vazgeçilemez zenginlikler. Havzaların zaten bozulmakta olan çevresel kalitesinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekirken, bölgede yürütülen çevresel riskleri yüksek faaliyetlere ilişkin yatırım ve planlama çalışmaları ile bırakın iyileşmeyi, mevcut durumunu bile koruyamaz hale gelmiş durumda. Kamu kurumları ve yasaları korumak ve doğru yönetimini sağlamakla olduğu süreçlerde, bu görevleri bölge halkı yerine getirmeye çalışıyor. Bu noktada tüm yatırımların Ekolojiyi, tarımı,doğal varlıklarımızı ekonomiye kurban etmeyen bütünsel bir bakış açısıyla planlanması gerekiyor.”