Radyo Romantik Türk’te her Perşembe günü yayınlanan Necati Bahçeci ile Gündem programının bu haftaki konuğu Egeli Gazete İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Yılmaz oldu.
Programda İzmir’in sorunları, yönetimi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti’ndeki tüzük değişikliği gibi konular masaya yatırıldı.
“İnsanlar İzmir’e Yaşamaya Geliyor”
Gazeteci Necati Bahçeci’nin, İzmir’in kimliğini nasıl gördüğü sorusunu yanıtlayan Yılmaz, “Türkiye’de ve hatta dünyada İzmir’e bir teveccüh var. En son Yaşar Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre İstanbul’dan İzmir’e göç var. İzmir’e belki de emekli şehri denilebilir. İnsanlar İzmir’de yaşamak istiyor. Sadece İzmir de değil. Antalya’ya kadar olan bölgede insanlar bu yaşamın güzelliğinin farkına vardılar. 1980 yılındaki İzmir nüfusu 1 milyon iken şu an 5 milyon. 5 kat artmış. Eskiden insanlar çalışmaya geliyordu ama şimdi yaşamaya geliyorlar. Bu bir yönüyle güzel iken bir yönüyle çok kötü. Şu an insanlar İstanbul’dan İzmir’e 3 saatte gelebiliyorlar. Bu da İzmir için yüke sebep oluyor” dedi.
“Son 10 Yılda Foça Büyüklüğünde Tarım Toprağı Kaybetmişiz”
Turizm konusunda İzmir’in büyük eksiğinin olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Antalya gibi doğal güzelliklerimizi sunamıyoruz. Ancak Antalya aynı zamanda sanayisiyle ön planda olan bir kent değil. İzmir ise aynı zamanda bir sanayi kenti. İzmir’de hepsinden var. 80’li yıllarda küstüğümüz tarımın değerini şimdi şimdi anlıyoruz. Eskiden tarım az gelişmişliğin bir simgesi gibiydi. Ama dünyada üretim azalınca tarıma talep arttı. Aziz Başkan kooperatifler yoluyla İzmir’de bu yolu açtı. Tunç Soyer de o yoldan devam ediyor. Söylemler çok güzel ama tarım yapmak için önce toprağını koruyacaksın. Peki koruyabildik mi? Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Başkanı Tevfik Türk’ün araştırmasını yayınladım. Sadece son 10 yılda İzmir’de, Foça İlçesi’nin toplamı kadar tarım toprağı kaybetmişiz. Maden diyorlar, taş ocağı diyorlar. Çevre İl Müdürlüğü, her gün birinci sınıf tarım arazilerini taş ocağına veriyor” şeklinde konuştu.
“2000 Yılı Öncesi Yapılan Binalar Çürük”
İzmir’in en temel sorununun deprem olduğunun altını çizen Yılmaz, “İzmir’in birinci sorunu dönüşüm. Birinci derece bir deprem kentiyiz. Ne yazık ki deprem konusunda bayrağı önde taşıyoruz. Son binamız güçlendirilmeden bize rahat yok. İnşaat mühendislerinin tespitlerine göre İzmir’deki binaların en az yüzde 70’inin güçlendirilmesi gerekiyor. 2002 yılından önce yapılan binalar o dönemin mühendislik şartlarına uygun yapılmış olsa bile bugünkü yönetmeliklere göre çürük bina. Daha acısı, ne yazık ki çok büyük bir fırsatı kaçırdık. 99-2000 yılında Yeni İzmir Projesi diye bir proje yapıldı. Alsancak ile Alaybey arasındaki 550 hektar alan gökdelen bölgesi olarak belirlendi. Projesini Alman bir mimar kazandı. Bu bence çok yanlış bir karardı. O gökdelenleri o bölgede değil de zemini daha iyi olan yüksek bir bölgede kurmuş olsaydık gelecek nesillere yapabileceğimiz en iyi şey olurdu. Bugün depremzedeler Kılıçdaroğlu’na, Tunç Soyer’e haklı olarak “Bizim dibimizde 100 katlı apartmana izin veriyorsunuz, bize 8 kat veriyorsunuz’ diyorlar. Öyle deyince haklı oluyorlar. Oranın zemini ne o gökdelenleri, ne de 8 katlıları kaldırmaya müsait. Samos Adası yakınlarında olan deprem Bayraklı’yı nasıl yıkar” diye konuştu.
“Belediyeler Şu An Ellerini Taşın Altına Koymuyor”
Kentsel dönüşümün İzmir için aciliyetinin olduğunu hatırlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Konak Belediye Başkanı Narlıdere’de önemli kentsel dönüşüm projelerine imza attı. Aynı şeyi Gültepe için yapmak istiyor. Ben meslek odalarını savunan biriyim. Onların görüşleri dikkate alınmalı. Ama ben Gültepe planlarına odanın karşı çıkmasını anlamadım. Şehrin göbeğinde, rant var diye düşünülüyor. 50 yıldır orada kötü koşullarda yaşayan insanlar var. Buraya örnek bir proje yapılıyor ama bir türlü uzlaşılamıyor. Bir rant olacaksa vatandaşa gidecek o rant. Orası aynı zamanda bir cazibe merkezi de olacak. İzmir’in en büyük sorunu kent yenileme. 2000 yılı öncesi belediyeler İzmir’de önemli kent projelerine imza attılar. İzyuvalar, Evkalar, Egekentler, İzkentler… On binlerce insanı kamu eliyle hem sağlam hem ucuz binalara kavuşturdular. Ben yine kamu kaynaklarıyla bunun olabileceğine inanıyorum. İzmir’de 20 yıldır belediyelerin toplu konut projesi yapmıyor oluşuna inanamıyorum. Bu kadar ihtiyaç varken… Şu an ellerini taşın altına koymuyorlar.”
“Halkı Umursamayan Kişiler Belediye Başkanı”
İzmir’i uzun süredir CHP’nin yönettiğine dikkat çeken Yılmaz, “23 yıldır sol partilerin yönetimi var İzmir’de. Ne yazık ki ülkemizin son 20 yılda geldiği ikili yapının bir sonucu bu. Biz bundan kurtulmalıyız. Başarılı olan belediye başkanları da var ama halkı umursamayan, beni CHP Genel Merkezi seçiyor diyen kişiler de belediye başkanı. Bu, 90’lardaki gibi değişik partilerin güçlenmesiyle değişecek bir şey” diyerek sözlerini sürdürdü.
“İzmir’in Koku Sorunu Var”
Yılmaz, İzmir’deki belediyelerin son 2.5 yıllık karnelerini değerlendirerek, bu sürenin pandemi ile geçtiğini vurguladı. Yılmaz, “Pandemi dönemi dünyanın dengesini değiştirdi. Eleştirilerimizi yaparken bunu belirtmemiz lazım. Belediyeler çalışamadı. Büyükşehir Belediyesi’nin ulaşım gelirleri üçte bire düştü. Yardımları arttırdılar. Değişik bir belediyecilik yapıldı. Yardım belediyeciliğini layıkıyla yapanlar oldu. Sosyal belediyecilik ön plana çıktı. Bence İzmir Büyükşehir Belediyesi bu konuda başarılı oldu. İlk maskematikleri yaptı, hükümetten önce dağıttı. İyi örnekler verdi. Tarıma destek konusunda da iyi şeyler yaptı. Ama İzmir’in bir koku meselesi var. Hepimizin içinde bir acıdır. İzmirli bu konuda yeterli fedakarlığı yaptı. Bir kanal projesi 1 milyar TL’ye mal oldu. Canla başla çalışıldı bu proje için. Burhan Özfatura, zamanında ‘Gerekirse bu belediye binasını satacağım, yine de bu kanal projesini bitireceğim’ dedi. Son 20 yılda o yağmur suyu kanalları tamamlanmalıydı. Tunç Başkan meseleyi Gediz’e havale etti. Orası da temizlenmeli, onun da etkisi vardır ancak tamamen Gediz’e havale etmek doğru değil. İzmir demek körfez demek. Körfezin daha iyi değerlendirilmesi lazım” dedi.
“Bürokratlar Makam Aracı Kullanırken Halk Toplu Taşıma Kullansın Diyor”
İzmir’in bir diğer probleminin trafik olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Bir de trafik meselesi var. İçinden çıkılmaz hale geliyor. Şehrin ortasına gökdelenleri yaparsan, her binaya da binlerce kişi gelecek. Mümkün mü trafiğin düzelmesi? 10 yıl sonra bugünleri de arayacağız. Çünkü yol yapacak yer yok. Büyükşehir bürokratlarında şöyle bir kafa var; kendileri makam araçlarıyla geliyorlar, ‘Ya kardeşim insanlar metroya, İZBAN’a binsin’ diyorlar. Ama o bürokratların bilmediği şey, insanlar toplu taşımayı da kullanıyorlar. Hepsi balık istifi gibi” şeklinde konuştu.
“AK Parti İzmir’de Yenilgiyi Kabullendi”
Yılmaz, İzmir siyasetinin ve siyasetçilerinin geçmişe göre ülke nezdinde değer kaybettiğini belirterek, şunları söyledi: “Benim üzüldüğüm bir nokta var. 90’lı yıllarda İzmir’de siyaset çok daha parlaktı. İzmir politikacılarıyla, Türkiye siyasetini yönlendiriyordu. Genel başkanlara kafa tutan efsane il başkanları vardı. İzmir’de çok şeyde olduğu gibi siyaset de irtifa kaybetti. Partilerin MYK’sına bakıyorsunuz, CHP bile İzmir’e haksızlık ediyor. MYK’sında İzmir’den yeterli isim var mı? Türkiye’yi İzmir’in yönlendirmesi lazım. Şu size ilginç gelmiyor mu; İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları kıymetli isimler ama göreve gelir gelmez isimleri Cumhurbaşkanlığı adaylığında söylenmeye başlandı. İzmir’den neden böyle politikacılar çıkmıyor? Aziz Kocaoğlu da Tunç Soyer de kaç dönem seçildiler. Neden Türkiye politikalarında adları anılmadı? İzmir ve Ege yeterince ağırlığını koyup yeterince temsil edilemiyor. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bile İzmir Milletvekili. Tuncay Özkan. İzmir siyasetinde etkili olmaya çalışıyor ama İzmir ile alakası yok. İzmir siyasetçileri Türkiye siyasetinde daha etkili olmalı. En etkin Kamil Okyay Sındır, bir dönem Genel Sekreter oldu ama kısa sürdü. AK Parti için de öyle. İzmir’den yüzde 30-35 oy alıyor, bu az bir şey değil. Onun dışında biraz da kısır siyaset dönüyor. AK Parti’de de İzmir İle ilgili bir yenilgiyi kabulleniş var gibi.
İyi Parti’nin Türkiye’de olduğu gibi İzmir’de de bir yükselişi var. CHP’den de İyi Parti’ye bir kayış var. Bir sonraki yerel seçimlerde İyi Parti CHP’ye yaklaşabilir. Bu biraz da alternatif arayışı. Pandemi döneminden sonra çok farklı bir Türkiye var artık. İnsanların sokakta konuştukları tek konu pahalılık ve geçim sıkıntısı. Bu bir şeyleri çok değiştirebilir. Biraz 2001 havası var gibi. 6 ay önce 3 lira olan şey şimdi 5-6 lira.”
“Gazeteciler Cemiyeti Dışında Başka Derneğe Üye Olunamaması Antidemokratik”
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan adaylığı olan Mustafa Yılmaz, içinde görev aldığı tüzük değişikliği komisyonundan ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nden bahsetti. Yılmaz “İzmir Gazeteciler Cemiyeti çok kıymetli bir kurum. Türkiye’nin üç büyük gazeteciler cemiyetinden biri. Çok önemli başarılara da imza atmış. Ama tüzüğü çok eski kalmış. 1946 yılının gerekliliklerine karşılık geliyor. Bizim tüzüğümüzde gazeteci oku yazma bilir diye bir şart bile yok. Bırak ki mezuniyetleri. İnternet lafı hiç geçmiyor ama gazeteciliğin yüzde 80’i artık internet yoluyla. En önemlisi de şu; 1000’e yakın üyemiz var, yaş ortalamamız 55 üstü. Bunun bazı sakıncaları var. Dinamizm gidiyor. Üyelerimizin bir bölümü gazetecilikten kopmuş. Bir de basın kartı meselesi var. Belki o zamanlar gerekliydi ama bu işi yapanların önemli bir bölümünün basın kartı yok. 20 yıl önce bu kadar basın danışmanı yoktu mesela. Ama şu anda basın danışmanları gazeteci olsalar dahi kartları olmadığı için üye olamıyorlar. Yarısından fazlasına kapıyı kapatmış oluyorsun. Bu yüzden tüzük komisyonu toplandı. Üyelik bölümüne geldik. Güzel bir çalışma yapıyoruz. Bir derneğe üye olan başka derneğe üye olamaz maddesi bana göre son derece anti demokratik bir madde. İncelemelerime göre bu madde Ankara’da yok, İstanbul’da var. Ben de bir taslak öneri hazırladım bu maddenin kalkması için. Ama ne yazık ki bu maddenin kalması gerektiğini savunanlar da var. Gelişmiş ülkelerde insanlar 3-5 derneğe üye olabiliyor. Gazeteciler Cemiyeti’nin büyük ekonomik sıkıntıları da var. Eskiden daha fazla kaynakları vardı. Kordon’daki bina satıldı ve parasının iyi değerlendirildiğini düşünmüyorum. Şu an hala cemiyetin elinde olsaydı paha biçilemezdi” diyerek sözlerini sonlandırdı.