Yaşar Üniversitesi’nde “Dünya Su Günü Zirvesi” düzenlendi. “Huyu Suyu Değiştirme Vakti” sloganıyla gerçekleşen etkinlikte, uzmanlar, kuraklık tehlikesine dikkat çekti, su kıtlığına karşı yapılması gerekenleri anlattı.
Yaşar Üniversitesi’nde İletişim Fakültesi, Tarım Bilimleri ve Teknoloji Fakültesi, Sağlık Kültür Spor Müdürlüğü, İletişim Topluluğu, Gıda ve Tarım Topluluğu ve Webagron iş birliğiyle “Dünya Su Günü Zirvesi” gerçekleşti. Agro TV’nin medya sponsorluğunu yaptığı etkinliğin sloganı “Huyu Suyu Değiştirme Vakti” oldu. Beş panelden oluşan zirveye; Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent Kandiller, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İsmail Türkan, Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ruhan Aşkın Uzel, İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferah Onat, Washington Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan İstanbulluoğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, Webagron Kurucu Ortağı Özhan Türk, Agro TV Türkiye ve Azerbaycan İcra Kurulu Başkanı Doğan Başaran, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şerafettin Aşık, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Tolga Esetlili, Tarım Gazetecisi Galip Umut Özdil, Çiftçi ve Farmico Kurucusu Umut Ayberk Akbay, Çevre Yüksek Mühendisi ve Blueit AR&GE Lideri, Müge Aydın, İktisatçı Vatan Çağlar Babacan, Sarıgöl Üzüm Üreticileri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Yusuf Tüfekçi, Topraq Pazarlama Direktörü Hilal Şahin, Stoller Tarım ve Pazar Geliştirme Lideri Dr. Canan Yılmaz, Ekonomist ve Gazeteci Meliha Okur, SmartMoles Genel Müdürü Ömer Yuluğ, genç aktivistler, öğrenciler ve akademisyenler katıldı.
KATILIMCILARIN SU AYAK İZİ 3O METREKÜP
Kare kod aracılığıyla uygulanan anket ile salondaki katılımcıların su ayak izi hesaplanarak ortaya çıkan sonuç açıklandı. Buna göre; toplam su ayak izi, gıda tüketiminde yüzde 57, evsel tüketim yüzde 24,3 ve diğer tüketimde ise yüzde 18,1 çıktı. Doğrudan su ayak izi ise 30 metreküp olarak belirlendi.
“ATIK SUYU GERİ KAZANDIRMALIYIZ”
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Yaşar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Levent Kandiller, “Dünyadaki su kaynaklarını, okyanusların ve denizlerin yüzde 2 buçuğu kullanılabilir tatlı su. Orada da çok ciddi sıkıntılar ve tehditlerle de karşı karşıyayız. Bu sene küresel temayı ‘Su İçin Barış’ koydular. Globalde su için barış derken tabii enerji savaşlarının yaşandığı dünyada suyu sağlayan bir barış simgesi önemli. Biz temamızı seçerken şuna çok dikkat ettik; bir sürdürülebilirlik hedefi var 2030 gibi atık suların yaklaşık yüzde 50’sini geri dönüştürmeyi hedefliyoruz. Dünyadaki suyun çok büyük bir bölümü bildiğiniz gibi kullanılmıyor, tüketilmiyor, büyük bölümü sanayide ve tarımda kullanılıyor, kullanma suyumuz bunun çok çok küçük bir bölümü. Onun için tarımda, sanayide, sektörde ve kentsel kullanımdaki atık suyu geri kazanmamız lazım. Yağmur suyu da çok değerli bir su, o da akıp gidiyor, toparlamamız gerekiyor” dedi.
“2050’YE KADAR 10 BİN YILDA ÜRETİLEN GIDA KADAR ÜRETMEK ZORUNDAYIZ”
Yaşar Üniversitesi Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. İsmail Türkan ise şunları söyledi:
“Su yoksa hayat yok ama bitki yoksa da hayat yok. Dünyanın oluşumu 4 buçuk milyar yıl öncesine dayanıyor, hayatın başladığı süreç ise yaklaşık 3,8 milyar yıl önce. Dünyada kullanılabilir su çok çok az. Yüzde 2 buçuk tatlı su var, onun bir varil su olduğunu düşünün bizim kullanabildiğimiz sadece bir çay kaşığı kadar. Biz bunu inanılmaz hor kullanıyoruz. Çok ciddi bir kirlenme var.”
Prof. Dr. Türkan, “Küresel iklim değişikliğini önlemek yerine artık alışarak onu yönetmek zorundayız. Huyu suyu değiştirmezsek Türkiye de maalesef kuraklaşacak ülkelerin başında geliyor. 2050’ye kadar 10 bin yılda ürettiğimiz kadar gıda üretmek zorundayız. Bu çok büyük bir zorluk. Bitki suyu aldıktan sonra fotosentezde kullanacağını kullanıyor ve geri kalanı atmosfere gaz halinde veriyor. Su döngüsünü sağlayanlar fotosentetik bitkiler. Tarımsal alanlarda su kullanma ve azot kullanma verimliliği kavramlarını çok kullanacağız. Çünkü mevcutta suyu ve gübreyi çok kullanıyorlar. Bunu değiştirmek için bilim insanları çalışmalar yapıyor. Çare yine doğada” dedi.
“SU PAYLAŞIMINDAKİ HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİK DİĞER SİSTEMLERİ BOZAR”
Türkiye’de NASA destekli bir proje üzerinde çalışan Washington Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkan İstanbulluoğlu ise “Su kaynaklarını kirletmeye ve aşırı kullanmaya başladık. Havayı ve çevreyi kirlettik. Su kaynaklarının azalmasıyla beraber çok fazla miktarda sera gazını atmosfere yaydık. Sonucunda ise bir iklim değişikliği ile karşı karşıyayız. Yüz yılın sonuna doğru 2 ila 4 arasında bir sıcaklık artışı göreceğiz. Yapılan çalışmalar bu ısınmalar sonrasında yağışın artacağını tahmin ediyor. Ama her zaman bir belirsizlik var. Su döngüsü ısınmayla birlikte daha hızlı hale geliyor. Yağışların ve kuraklıkların frekansı yükseliyor. Doğal afetlerin de artışını gözlemliyoruz. Kaynakların fazla tüketimi büyük sorunlara yol açıyor. Otlakların fazla tüketilmesi örneğine bakarsak, ortaya çıkan çölleşme problemi var. Bitki ile çevre arasındaki geribildirim mekanizmalarının ortadan kalkmasıyla birlikte, artık bitkilerin o bölgede büyümemesi ve doğal hayatın ortadan kalkması dünyada çok büyük bir problem yaratıyor. Dünya kompleks bir sistem ve sistemin paydalarının hepsini çalışmak zorundayız. Sağlıktan gıdaya enerjiden ekosisteme. Su paylaşımındaki herhangi bir değişiklik 5-6 farklı sistemin bozulmasına neden olacak” şeklinde konuştu.
“DAHA SERT VE UZUN BİR SOĞUMA DÖNEMİ KURAKLIĞA NEDEN OLABİLİR”
Suyu daha verimli kullanmak için yapılması gerekenleri sıralayan Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, “Tarım için gerekli suların artık barajlardan kapalı sistemle tarlalara ulaştırılması ve tarlalarda da damlama sulama sistemine geçilmesi gerekir. Çünkü gelişmiş ülkelerde suyun yüzde 40’ı tarımda kullanılırken Türkiye’de bu oran vahşi sulama nedeni ile yüzde 80 gibi devasa boyutlarda. Vahşi sulama aynı zamanda verimli tarım topraklarında erozyona neden oluyor. Tarım ürün desenleri, iklimsel değişimlere göre devlet tarafından belirlenmeli. Yeraltı barajlarının planlanması şart. Şehirlerde kanalizasyon sistemleri ile yağmur sistemleri ayrılmalı ve toplanan yağmur suları yeniden barajlara ya da yapılacak olan göletlere yönlendirilmeli. Arıtma tesislerinden arıtılan sular tarımda kullanılmalı. Şehir şebekelerinde kayıp kaçak oranları düşürülmeli ve sular çok daha dikkatli kullanılmalı. Özetle, yağdı yağmadı konuşmalarını bir kenara bırakıp suyun verimli kullanımı ve tarım için projeler üretmeliyiz. Çünkü 2020’lerden sonra daha sert ve daha uzun sürecek bir mini soğuma yani kurak dönemin gelme olasılığı çok fazla. Küresel ısınmadan değil soğumadan korkmalıyız. Sıcaklık yükseldikçe yağış artıyor fakat soğudukça kuraklık başlayacak” dedi.