Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Çevre Komisyonu Üyesi Mahir Polat, Türkiye’nin su havzalarının korunması ve su kaynaklarından daha verimli bir şekilde yararlanılmasını sağlamak amacıyla, sosyal ve toplumsal bilincin oluşturulması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) araştırma önergesi verdi.
POLAT ÖNERİLERİ SIRALADI!
Suyun sadece insanlar için değil, yaşayan bütün canlılar için en önemli yaşam kaynaklarından biri olduğunu vurgulayan Polat, “Su, sadece canlıların değil, neredeyse tüm sektörlerin en temel girdilerinden biridir. Özellikle enerji üretimi için çok önemli bir kaynaktır; zira birçok enerji sistemi üretim sürecinde suya ihtiyaç duymaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan, köyden kentte göçün ve kentteki nüfus yoğunluğunun artması gibi nedenler ve bunun doğal sonucu olarak artan gıda talebi, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de her yıl kullanılan su miktarının %73’ünün tarımda kullanılmasına sebebiyet vermektedir. Su kaynaklarının yetersizliği ve su kirliliği küresel bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu durum, birçok ölüm ve salgını da beraberinde getirmektedir. Dünya yüzeyinin %70’i su ile kaplı olmasına rağmen, içme suyu olarak kullanılabilecek tatlı su dünya rezervinin ne yazık ki %3’ü kadardır. Üstelik tatlı su rezervleri de insan ve doğal afetler kaynaklı sebeplerle günden güne kirlenmektedir. Bu kapsamda su havzalarımızı korumak için endüstriyel olarak alınabilecek önlemlerin yanı sıra bireysel önlemler de büyük ehemmiyet arz etmektedir. Fabrikaların atık miktarını azaltması ve su filtreleri oluşturması probleme bir çözüm getirebilir. Ayrıca bireysel olarak alınacak önlemler de mevcuttur. Örneğin; tarımda kimyasal gübreler yerine doğal gübreler kullanılması bu çözümlerden biridir” dedi.
TİTİZLİKLE ARAŞTIRILMASI GEREKİYOR
Bir başka sorunun izinsiz yapılan sondaj kuyuları olduğunu belirten Polat, “Sondaj kuyuları maalesef yeraltı sularımızı tüketmektedir. Türkiye’de kullanılan yeraltı sularının yaklaşık üçte biri 94 bin sondaj kuyusu ile Konya Havzası’ndan çıkarılmaktadır. Belirlenen su rezervi 2,4 milyar m³ iken, fiili kullanım yılda 4 milyar m³’dür. Bu durum, Konya Kapalı Havzası’nda yeraltı suyu rezervlerinin sürekli düşmesine neden olmaktadır. Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapılan ‘Kuyu Envanter Tespitleri’ çalışması, bölgedeki 94 bin kuyudan 67 bininin ruhsatsız olduğunu ortaya koymaktadır. Uzmanlar mevcut durumun devam etmesi halinde, 2025 yılından sonra yeraltı suyu çekiminin sağlanamayacağını belirtiyor. Bu durum, başta tarımsal istihdam olmak üzere, Türkiye ekonomisine önemli katkıları olan Konya Kapalı Havzası’nı ciddi ölçüde etkileyecektir. Türkiye, sanılanın tersine, su zengini bir ülke değildir. Halen, kişi başına düşen 1.519 m³’lük su miktarı ile ‘su sıkıntısı çeken’ bir ülke kabul edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağını öngörülüyor. Bu durumda, kişi başına düşen su miktarının 1.120 m³/yıl olması beklenmektedir. Diğer bir deyişle, artan nüfusu, gelişen ekonomisi ve büyüyen kentleriyle Türkiye, ‘su fakiri’ olma yolunda ilerlemektedir. Türkiye’nin su havzalarının korunması ve su kaynaklarından daha verimli bir şekilde yararlanılmasını sağlamak amacıyla sosyal ve toplumsal bilincin oluşturulması için konunun titizlikle araştırılması gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.
OLAĞANÜSTÜ TASARRUF!
Türkiye’de su sorununu sadece yerel yönetimlere bırakılmaması gerektiğini söyleyen CHP’li Polat, “Bugün birçok sektörün en önemli girdisinin su olduğu bir gerçektir. Eğer bugün yapılan yatırımlarda su ayak izini hesaplayıp ona göre çevreci yatırımları teşvik etmezsek, yarın çocuklarımız Cape Town’daki gibi yerel yönetimlerce planlanan ve önlem amaçlı hayata geçirilen günlük kişi başı su tüketiminin 25 litre ile sınırlanmasını sağlayan yaptırımlar ile karşı karşıya kalacak. Su ile yaşayacağımız sıkıntıyla ilgili İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer sürekli uyarılarda bulunuyor. Suyu artık duyarlı kullanmak yetmiyor, olağanüstü tasarrufa gitmemiz gerekiyor. Tahtalı’da geçen yıl aynı zamanlarda %65 olan doluluk seviyesi, bugün %35’lere düşmüş. Kuraklık tedbirleri yetersiz bırakabilir. Ortak akıl ile oluşturacağımız toplumsal duyarlılık ve olağanüstü tasarrufla bu süreci atlatabiliriz” dedi.