CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, Kahramanmaraş merkezli 11 ilde meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerden sonra bölgeye giden ilk vekillerden biri olarak bölgedeki gözlemlerini Egeli Gazete Televizyonu’na anlattı. Sertel, “Kızılay Başkanı Kınık beni mahkemeye verecekmiş. Bekliyorum, beni mahkemeye versin ki hangi kuruluştan ne kadar aldığını belge ve kanıtlarla mahkemeye sunayım” dedi.
CEMRE YUVARLAK/ EGELİ GAZETE Kahramanmaraş’ta asrın felaketi olarak adlandırılan 7,7 ve 7,6 şiddetindeki büyük deprem felaketinden hemen sonra deprem bölgesine ilk ulaşan isimlerden biri CHP İzmir Milletvekili Atila
Sertel oldu. Egeli Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Yılmaz’ın sorularını yanıtlayan Sertel,
koordinasyon eksikliğine vurgu yaparak bölgede iş makinalarının olmadığını dile getirdi. CHP’li Sertel
şöyle konuştu:
“Deprem pazar günü saat 04.17’de oldu. CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’den mesaj geldi
Kahramanmaraş’a görevlendirildiğimiz konusunda. Hemen Kahramanmaraş’a hareket ettik. Fakat
yolda çok ciddi bir tipi ve kar vardı. Yollar buz tutmuştu. İlk gittiğimiz bölge Göksun’du gördüğümüz
tablo bir felaketti. Bir aile vardı ellerinde kazma kürekle enkaz altından insanları çıkarmaya
çalışıyorlardı fakat o kocaman betonları kaldırmak mümkün değil. Göksun Belediye Başkanını aradık
ama iki tane iş makinası olduğunu onların da aküsünün bulunmadığını söyledi. Vatandaş kendi
kendini kurtarıyordu. Ekmek yoktu, su yoktu, Bırakın kurtarma ekiplerini kimse yoktu.”
Sertel, İlk 48 saat içinde hiçbir müdahale olmadığını belirterek "Bir deprem senaryosunda şu olmalı
seçilen kentle yardıma koşacak kent eşleştirilmeli ve hangi iş makinaları hangi kuruluşların çadırları
nasıl belirlenecek, kurtarma ekipleri nasıl hareket edecek bunun bir çizelgesi olmalı. İlk günler
Adıyaman ve Hatay’a girilemedi, 3. gün 4. gün ancak koordine olunabildi. Zamanında müdahale
edilseydi bu kadar fazla ölüm olmazdı diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Tek çabuk yaptıkları şey kepçeyle mezar kazmak”
Açıklanan rakamların gerçeği yansıtmadığını ifade eden Sertel, köylerdeki kayıpların kayda girmediğini
belirterek eksiklerin saptanmasıyla ilgili TBMM’de bir komisyon kurulması ve bu kapsamda ciddi bir
araştırma yapılması gerektiğini söyledi. Atila Sertel; “Cumhurbaşkanlığı sisteminde diyorlardı ki her
şey çabuk ve hızlı olacak biz gördük her şeyin hızlı olup olmadığını, depremde açık ve net yaşadık.
Hiçbir şey hızlı olmadı, çabuk olmadı, tek çabuk yaptıkları şey kepçeyle mezar kazmak, insanları
kepçelerle oraya gömdüler, kefensiz gömdüler. Başımızdaki insan biz çadır devleti değiliz diyordu,
inanın bir çadır devleti bile olamadık. Çadır bulamadık.” dedi.
Sertel, AFAD başkanının “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla geldik” sözlerine tepki olarak,
“Cumhurbaşkanı talimat vermese yardıma gitmeyecek miydiniz? Senin asli görevin bu. Kimseden talimat beklemek zorunda değilsin… Böyle saçma sapan bir cümle kurmaları bile ne kadar kötü bir
yönetim biçimi olduğunu gösteren bir durum” diye konuştu.
Kızılay Başkanı Kerem Kınık ile ilgili 2 yıl önce 12 şirketten maaş aldığını iddia eden ve bu konuda soru
önergesi veren Sertel, Kerem Kınık’ın kendisini mahkemeye vereceğini söylediğini belirterek, “2 yıldır
mahkemeye vermesini bekliyorum, beni mahkemeye versin ki hangi kuruluştan ne kadar aldığını
belge ve kanıtlarla mahkemeye sunayım. Veremediler, sorumu da cevaplamadılar” dedi ve şunları
ekledi;
“Kızılay şirket gibi yönetiliyor, Kızılay şirket gibi bir yapının eline geçmiş. Ticaret yapmayı amaçlıyor.
Halkta olan itibarı gerçekten çok kötü, İzmir Büyükşehir Belediyesi yardım için çağrı yaptığında herkes
koşuyor STK’lar, AHBAP hemen yardım topluyor. Kızılay ne yapıyor: Haluk Levent’e çadır satıyor
fasulye nohut satıyor. Vatandaşa dağıtılacak bir şeyin satılması ne kadar ağır bir tablo… Kızılay satış
mı yapacak, yardım mı edecek? Hatay’da Kızılay deposu çok az kalmıştı. Koordine olmadı mesela
muhtar diyor ki bu köyde 3 bebek var siz buraya 1000 tane biberon göndermişsiniz diye arıyorlar.
Böyle bir koordinasyonsuzluk.”
“Yardımlarda ayrımcılık vardı”
Yardımların bölgelerde değişiklik gösterdiğini ve ayrımcılık yapıldığını ifade eden Sertel şöyle konuştu:
“Öyle bir tablo vardı ki, yardımlarda ayrımcılık vardı. Belli bölgelerde CHP’nin oylarının % 95 olduğu
Defne, Samandağ, Arsuz gibi yerlerde vatandaşlar çadır bulamadı ama diğer bölgelerde düzenli bir
şekilde çadırlar kuruldu. Bizim belediyelerimiz herkese ulaşmaya çalıştılar ama onlar el koydukları
malzemeleri daha çok oy aldıkları yerlere gönderdi. Deprem üzerinden siyaset yaptılar resmen.”
“Milletin parasını, millete bağışladılar”
Türkiye’deki yurttaşların düzenlediği “Türkiye Tek Yürek” yardım kampanyasına bankaların yaptığı
bağışa dikkat çeken Sertel, “Devletin parasını, milletin parasını, millete bağışladılar. Biz CHP
milletvekili olarak birer maaşımızı bağışladığımız gibi diğer kuruluşlara da bağışladık. Kendi cebinden
bağışlayacaksın, onlar milletin parası. Toplanan parayla deprem bölgesindeki kentler rahatlıkla
kurulabilir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir yıl içinde deprem bölgesindeki evlerin inşaatının tamamlanacağı bu
konusunun çok iyi araştırılması ve iyi planlama yapılmasına dikkat çeken Sertel, “Bir kent nasıl
kurulur? Burada bilimin ortaya çıkması lazım, Japonya’nın % 90’ı ateist ama ahlaklı bir toplum 9
şiddetindeki depremlere dayanıklı binalar inşa ediyorlar. Ona uygun evler yapıyorlar ve oluyor. Bir
şehrin fay hattı üzerine kurulması kadar akıl dışı bir şey olamaz. Zemin etüdünü çok iyi değerlendirmek lazım. Jeoloji mühendisleri o bölgede çalışmalıdırlar. O yetmez deprem uzmanları da
o bölgede çalışmalıdır. Haftalarca çalışarak, kentin nereye kurulacağı konusunda fikir üretmeliler bu
da yetmez ondan sonra bir şehrin kuruluş planını ortaya çıkarmak lazım, ondan sonra TMMOB ile
oturup inşaat mühendisleriyle mimarlarla betoncularla, oturup ortak bir nokta bulmak lazım. Bunların
hepsinin sistematik bir şekilde orta yolunu bulmak lazım. Beton mu yapacaksın belli bir kata kadar ne
kadar kullanacaksın ne yapacaksın? bilimsel olarak ortaya koyman lazım. Belirli yerlerde çelik
konstrüksiyon kullanmak lazım, çelik konstrüksiyonun yıkılmadığı gerçeği var, gelecek nesli kurtarmak
için belirli bölgelerde çeliğe dönmek lazım. Bunların hepsini bilim adamlarıyla bir çizelge ortaya
koymak lazım acele etmeden. Öyle bir kent kuralım ki yollarıyla, binalarıyla, bahçesiyle, imarıyla, okul
alanlarıyla, çok güzel bir şehir olsun, acılar yaşanmasın…
“Sorumluluğunu yerine getirmeyen insan sorunlu insandır”
İstifa eden herhangi bir yöneticinin olmamasını “sorumluluk hissetmiyorlar” olarak yorumlayan Sertel
şu ifadelere yer verdi: “Sorumluluk hissetmiyorlar, bir konuda kendini sorumlu hissetmeyen sorunlu
insandır. Sorumluluğunu yerine getirmeyen insan sorunlu insandır.”
Rant için bakanlar domates dikilecek yere bina dikerler, halk için bakanlar ise bilimin ışığında bu işi
yaparlar
Bina yapmanın sorumluluk gerektirdiğini belirten Sertel , “3-5 milyon liraya satılan rezidansın imar
affıyla alakası yok ahlakla alakası var. Ama bizim 12 Eylül döneminden Bornova Ovası imara açıldı, siz
bamya, domates, patlıcan dikeceğiniz alanı imara açarsanız bina dikerseniz alüvyonlu toprak üzerinde
istediğiniz kadar sağlam bina yaptım diye övünün onun sonu felakettir kaçınılmazdır. Bu İzmir Yeni
kent imar planında da ortaya çıkacaktır. İstediğiniz kadar zemine kazık çakın dibe inin falan bu
değişmez bir gerçektir. İmar affını neden çıkardılar. Yüksek gökdelenlerin affı için çıkarıldı. Vatandaş
için çıkarmadılar onu. Vatandaş 2 oda 1 salon yapmış verelim sevinsin diye yapmadılar. İstanbul'daki
gökdelenleri imar affına sokmak için çıkardılar. Rant için bakanlar domates dikilecek yere bina
dikerler halk için bakanlar ise bilimin ışığında bu işi yaparlar. Atalarımız kerpiçten, biriketten
yapmışlar. Göksun’da adam kerpiçle, briketle ev yapmış onlar çökmemiş ama yanındaki imarlı ruhsatlı
okul binası çökmüş nasıl olacak bu? Sen betondan malzemeden çaldıysan nasıl olacak bu?” diye
sordu.
O kentlerdeki yaraları sarmak için, Türkiye’deki toplumsal yararı sarmak zorundayız
CHP’nin deprem güvenliği ile ilgili olarak komisyon hazırladığını ve bilimsel araştırmalar yaptığını
belirten Sertel, “Toplanan paralar, o kentleri inşa eder fakat paranı kullanılmasına bağlı. Yıllardır
deprem vergisi ödeyen vatandaşlar depremde o paranın gelmediğini gördüler. O paranın nereye
gittiğini sorduğumuzda “Yol yaptık kardeşim…” dediler. Şimdi bizim bu konuda yapmamız gerekenler
açık ve net, bilimin ışığında o kentleri yeniden kuracağız. Şimdiden hazırlanan komisyonlar var. Tarım
alanlarıyla ilgili çalışma yapılıyor. Hangi alana tarım yapılacak hangi alana konut yapılacak, toprak
kalitesi ölçümü, şehir planlaması, kentlerde yıkılan tarihi eserlerin onarılması bunlarla ilgili çalışmalar
yapıyoruz. Kayıp çocuklar için komisyon kuruldu. Önümüzdeki sürece müthiş hazırlanıyoruz. O
kentlerdeki yaraları sarmak için, Türkiye’deki toplumsal yararı sarmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Devleti yönetenlerin halkla teması yerine, rantla teması olunca maalesef güven vermiyor
Atila Sertel şunları söyledi: “İzmir ve İstanbul’da büyük facialar olacağı söyleniyor, İstanbul’da deprem
olursa o kentleri yenilememiz lazım. Ortak mutabakatla ranta kaçmadan halk için çalışma yürütmek
gerekiyor. İzmir’de bunun modern örneklerini kurmak lazım, Halk konut. Devlete olan güven iyi bir
yönetimle sağlanır, ama devleti yönetenlerin halkla teması yerine, rantla teması olunca maalesef
güven vermiyor, millet devlet nerde diye bağırıyor.”
Tehdit edenlerin kuzu gibi olacağı dönemler de gelecek
Türkiye’de istifa müessesesinin farklı bir boyuta ulaştığını belirten Sertel, “Yöneticiler artık başka
yerlerden istifa ediyorlar. İstifa kavramının içini boşalttılar ki istifa diye bağıranların demokratik
tepkisini göremiyorlar. Çarşı grubunun çok net açıklaması var. “Eğer takım başarısız olursa yönetim
istifa diye bağırırız. Eğer iktidar başarısız olursa hükümet istifa diye bağırıyoruz” diyorlar. O insanlar
siyaset yapmıyor, doğal afet sonrası tepki koyuyorlar, o insanları kim örgütleyebilir? Onlar tepki
koymak zorundalar, dayılık yapıp size hesap sorarız diyenler, tehdit edenler, aralarına polis salanlar,
şunu bilsinler tehditler baskılar son bulacak tehdit edenlerin kuzu gibi olacağı dönemler de gelecek.
Hâkim karşısında kuzu gibi olacaklar” diye konuştu.
İmarcısın, çevrecisin, bakansın, depremden çıkardığınız atıkları nereye döküyorsunuz?
Atila Sertel İzmir hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. İstanbul’daki büyük şirketler İzmir’e
dadandığından beri İzmir’in silüetinin kötü gittiğini ifade eden Sertel; “Her şey rant değil, her şey para
değil. İzmir’i İstanbul’a benzetmenin bir anlamı yok. Doğa hiçbir zaman kendine yapılanı affetmiyor.
Halkapınar gölünün olduğu yerden başlayarak İzmir’de şehirliği tekrar değerlendirmek gerekiyor”
dedi.
Deprem bölgesindeki atıklarla ilgili çok önemli bir konuya dikkat çeken Sertel; “Öylesine kötü
yönetiliyoruz ki, ben Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a sormak istiyorum. “İmarcısın,
çevrecisin, bakansın, depremden çıkardığınız atıkları nereye döküyorsunuz?” Gölcük’te Marmara
depreminde bu atıklarla deniz kenarlarını doldurdular, tarım alanlarını doldurdular, eğer tarım
alanlarını dolduruyorlarsa yandı gülüm keten helva… O atıkların döküleceği yer var. Zehirli atıklar
var… O atıkların para getirisi de var. Bunları nasıl kullanıyorsunuz? Kaça satıyorsunuz? Kime
satıyorsunuz? Bunları kim alıyor? Bunlar kime gidecek? Vatandaşın enkazının vatandaşa gitmesi lazım
belki 15-20 milyar değerinde rakam çıkacak, bu para kime gidecek?” diye konuştu.
İzmir’e borcumuz var, bu borcu ödeyeceğiz
“İzmir’i çok seviyorum ben, İzmir bize, bana her şeyi verdi.” diyen Sertel, şunları söyledi: “ İzmir’e
borcumuz var. Bu borcu ödeyeceğiz. Biz bu kentte yanlış yapana yanlış yapıyorsun demek zorundayız.
Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar. İzmir doğruların söylendiği bir kent olsun. Söylemediğimiz zaman
gelecek nesillere yaptığımız bir yanlış olacak. O yüzden 12 Eylül döneminde Bornova Ovasını faşist
Kenan Evren kafası imara açtı… Gördük ki Bayraklı depremini unuttular. Daha büyük bir deprem
olduğu için, Bayraklı depremi geriye atıldı, unutuldu… Şu an Erzincan depremini kim konuşuyor,
unutuldu gitti. Başka bir deprem olacak, bu da unutulacak. Bize unutturuluyor. Bu kafa yapısı her şeyi
unutturuyor, unutma, unutturma, sıra sana gelecek… Açık ve yalın bir dille kentin dokusunun
bozulmamasını isteyeceğiz. Bu kentte böyle felaketlerin yaşanmaması için tedbir alınmasını
isteyeceğiz. Belki bize kızacaklar ama fikri takip olmazsa felaketler bizi bekler. İzmir bizim kentimiz,
İzmir’i seviyoruz. İzmir’de yapacağımız her iş İzmir’in yararına olacak, o siyasete bu partiye değil.
Mesele İzmir, yanlışları konuşacağız, söyleyeceğiz…”