CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, 1908 tarihinde basında sansürün kaldırılması ile 24 Temmuz’un Basın Bayramı olarak kutlandığını hatırlatarak, 115 yıl sonra bayram havasından eser kalmadığını söyledi.
CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, 1908 tarihinde basında sansürün kaldırılması ile 24 Temmuz’un Basın Bayramı olarak kutlandığını hatırlatarak, 115 yıl sonra bayram havasından eser kalmadığını söyledi.
Yücel, “Bundan tam 115 yıl önce basında sansürün kaldırılması ile demokrasi ve özgürlük yolunda önemli bir adım atılmış, halkın haber alma özgürlüğünün dönüm noktası olmuştu. Ancak görüyoruz ki 115 yıl sonra sansürde çok daha vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, geçen yıla göre 16 sıra gerileyerek 180 ülke içerisinde 165’inci sırada yer aldı. Gazetecilerin yüzde 23,6’sı haberlerinin yayımlanmadığını, yüzde 20,3’ü haberlerinin bir kısmının çıkarıldığını, yüzde 16,3’ü haberleri yüzünden tehdit edildiklerini ve yüzde 15,9’u ise haberlerinin değiştirildiğini söylüyor. Hiçbir iktidar döneminde basın özgürlüğü bu kadar yara almamış, halkın haber alma özgürlüğü bu denli kısıtlanmamıştır. AKP koltuklarının ömrünü uzatmak için kendi medyasını oluşturarak özgür basına büyük bir darbe vurmuştur. Muhalif basın organlarını gerek yargı gerekse RTÜK eliyle cezalandırmaya da devam etmektedir” dedi.
115 YIL SONRA SANSÜRDE GELİNEN NOKTA
CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Deniz Yücel, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın “Türkiye’de Gazetecilik” araştırmasına değinerek, araştırmada dikkat çeken istatistikleri sıraladı ve yorumladı.
Gazetecilerin ciddi oranda sansüre maruz kaldıklarını belirten Yücel, habercilik faaliyetlerinden kaynaklı davaların açılması, haberlerine erişim yasağı getirilmesi gibi sorunların da çoğunlukta olduğuna dikkat çekti. Gazetecilere yönelik açılan davalara değinen Yücel, şunları söyledi:
HER 10 GAZETECİDEN 4’Ü DAVALIK
“Habercilik faaliyetleri nedeniyle her 10 gazeteciden 4’üne yani yüzde 39,7’sine dava açıldığı görülmektedir. Haberlerine erişim getirilen gazetecilerin oranı yüzde 17, darp edilen gazetecilerin oranı ise yüzde 14,9’dur. Gazetecilerin yüzde 14,6’sı para cezası almış, yüzde 13,2’si ölümle tehdit edilmiş; yüzde 11,9 gazetecinin ise fotoğraf makinesi, telefon vb. dijital materyallerine el konulmuştur. Daha acı olan tablo da şudur ki; yüzde 9,8 gazeteci işkence ve kötü muameleye maruz kalmış, yüzde 8,7 gazeteci cinsel saldırı tehdidi almış, yüzde 7,8 gazeteci işten çıkarılmış, yüzde 6,3gazeteciye adli kontrol uygulaması başlatılmış ve yüzde 4,2 gazeteci ise tutuklanmıştır. Yine TGS’nin verilerine göre 20 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde bulunmaktadır. Basın yasama yürütme ve yargıdan sonra 4. Güç olarak adlandırılmaktadır. AKP iktidarının sıklıkla üzerinde baskı kurduğu medya organları neredeyse gazetecilik yapamaz hale geldi. Muhalif bir görüş, aykırı bir fikre tahammülü olmayan iktidar gazetecileri haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutmaya devam ediyor. Mevcut iktidar bu şekilde hem ifade özgürlüğü suçu işliyor hem de halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlıyor.”
EN BÜYÜK ENGEL: SANSÜR VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Türkiye’deki gazetecilerin karşılaştıkları engellerin artık mesleği yapmanın önüne geçen bir seviyeye geldiğini belirten Yücel, “Gazetecilik mesleğinin icra edilebilmesi için, ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, sansürün önlenmesi ve gazetecilerin mesleki bağımsızlığının desteklenmesi gerekmektedir. Mesleki örgütlenmelerin, gazetecilerin haklarını ve çıkarlarını savunma konusundaki rolü ve etkinliği artırılmalıdır” diye konuştu. Yücel, gazetecilerin yaşadığı sorunları ise şöyle sıraladı:
24 TEMMUZ, BAYRAM OLMAKTAN ÇIKTI
“Basın emekçilerimizin çoğunluğu haftada 45 saat ve üzeri çalışıyor ve yıllık izin haklarını tam olarak kullanamıyorlar. Düşük maaş alıyorlar ve maaşları enflasyon karşısında eriyor. Gazetecilik meslek sosyal bir meslektir ve bu maaşlarla gazetecilerin sosyal yaşamlarını devam ettirebilecek, mesleki gelişimlerini sağlayabilecek sosyal faaliyetlerde bulunmaları imkânsız hale geliyor. Sektörde birçok gazeteci asgari ücret ve daha altında maaşlara çalışırken, basın kanununa göre 212’den yatması gereken sigortaları normal işçi statüsünden yatırılmaktadır. Fikir işçisi sayılmayan birçok basın emekçisinin kıdem, fazla mesai, yıllık izin gibi hukuksal hakları bu şekilde gasp edilmektedir. Bunun yanı sıra stres, kaygı ve fiziksel zorluklar nedeniyle gazetecilerin yüzde 76,7’si yaşadıkları sorunları aşmak üzere psikolojik destek almadığını belirtmiş. Neredeyse her 2 gazeteciden 1’i mesleğini icra ederken siyasi baskı hissettiğini söylüyor (%47,7). Her 4 gazeteciden 1’i ise mesleğini değiştirmeyi düşünüyor. Geçinmek için yetersiz görülen meslekler arasında yer alan gazetecilik artık Türkiye’de yapılamaz hale gelmiştir. Bu sebeple 115 yıl önce basın bayramı dense de günümüzde 24 Temmuz’a basın bayramı demek, basın kartları iptal edilen, baskılardan dolayı mesleği bırakmak zorunda kalan ve tutuklanan gazetecilere haksızlıktır. Bayramı kutlanacak bir özgürlük ortamı AKP iktidarı döneminde ne yazık ki kalmamıştır.”