İzmir’de 30 Ekim’de meydana gelen deprem büyük acılar yaşattı. Seferihisar açıklarından yaşanan depremde enbüyük ateşin düştüğü yer Bayraklı oldu. Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal yaşanan acıları, yanlışları ve çözüm yollarını anlattı.
Bayraklı’da zaten 60 hektarlık kentsel dönüşüm alanı ilan ettikleri bölge olduğunu hatırlatan Sandal, “Bunun devamında 600 hektarlık bir alan daha mevcut. Yukarıda 600 hektarlık bir alan var. Adalet Mahallesin’nde de benzer bir alan var. Bütün bu alanları topladığımızda neredeyse kentin yüzde 60’ı ediyor. Özellikle Manavkuyu Mansuroğlu, Adalet, Soğukkuyu bölgelerinde ciddi bir yerinde dönüşüme ihtiyaç var ve bu yapılacak” dedi.
Çok tartışılan yıkılan binalara Bayraklı Belediyesinin verdiği “çürük raporları” konusunda da Başkan Sandal, “Bizim verdiğimiz raporlar tavsiye niteliğinde. Bu raporlarda ‘Binanızda risk görüyoruz, daha derin inceleme yapın’ diyoruz. Yıkılan binaların üçü ile ilgili de durum böyle. Bizim verdiğimiz raporlar resmi değil. Bu yüzden yaptırımı yok. Bizim sadece o an için tehlike arz eden metruk denen binaların yıkımı ile ilgili tespit ve bildirim yetkimiz var. Ruhsatı aldıktan sonra bina sahipleri tadilat projeleri yapıyorlar. Bizim bunları şikayet olmadan denetlememiz “konut dokunulmazlığı” nedeniyle mümkün değil. Şikayet olmadan bir evin balkonunu bile ölçemezsiniz” ifadelerini kullandı.
-Deprem anında ne düşündünüz? Neler yaşadınız?
Deprem sırasında Bayraklı Belediye binasındaydım. Çok şiddetliydi. Camdan bakınca oluşan toz bulutlarından binaların yıkıldığını anladım. Anlatılmaz farklı duygular yaşadım. Korkunun da kaygının da olduğu karışık bir duygu. Sonra Rıza Bey Apartmanı’nın yıkıldığı ile ilgili mesaj geldi. 45 dakikada zor ulaştık. Çok yoğun bir trafik vardı. Vardığımızda elimiz, kolumuz boşaldı. Can pazarı yaşanıyordu. Telefonlarımız kilitlendi. Çaresiz anlar yaşadık. Tek düşündüğüm yıkımın sadece o bine ile sınırlı olmasıydı. Hemen 300 çadır kurduk. Çorba ve sandviç dağıtmaya başladık. O andan itibaren 7/24 çalışmaya başladık. 400 bine yakın maske dağıttık. Hijyen kitleri dağıttık. Gönüllü yurttaşlar da alandaydı. Sabah olduğunda diğer ilçelerden gelen yardımlarla birlikte olaya daha da hakim olduk ve sistematik çalışmaya başladık. Koordinasyon merkezi oluşturduk. Her çadır bölgesine bir merkez kurduk. İlk andan itibaren depremden zarar görenlerin yaşam kalitesini yükseltmek ana hedefimiz oldu.
-Bayraklı Belediyesi bu depreme nasıl yakalandı? Depreme karşı hazırlığı neydi?
Kentin farklı bölgelerinde deprem konteynerlerimiz vardı. Çadırlar ö bölgelere kuruldu. Biraz da pandemi nedeniyle aldığımız tedbirlerin yararını gördük. Pandemi nedeniyle “Kriz Belediyeciliği” uyguluyorduk. Bu tecrübe ile deprem sonrası çok hızlı bir şekilde müdahale etme imkanı sağladı.
-Yıkılan binaların üçü için Bayraklı Belediyesinin önceki yıllarda “çürük raporu” verdiği gerçeği var? Bu raporun gereği niçin yerine getirilmedi?
Bayraklı Belediyesinin 9 Eylül Üniversitesi ile deprem etütleri konusunda bir protokolü var. Bu protokol ile bize başvuran vatandaşların binaları ile ilgili incelemeleri yapıyoruz. Ancak bizim verdiğimiz raporlar tavsiye niteliğinde. Bu raporlarda “Binanızda risk görüyoruz, daha derin inceleme yapın” diyoruz. Yıkılan binaların üçü ile ilgili de durum böyle. Bizim verdiğimiz raporlar resmi değil. Bu yüzden yaptırımı yok. Çünkü bu konuda yetkimiz yok. Yani birine “hasta görünüyorsun, bu konuda uzman ve yetkili bir doktora gitmelisin” demek gibi bir şey.
Bizim sadece o an için tehlike arz eden metruk denen binaların yıkımı ile ilgili tespit ve bildirim yetkimiz var.
-Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Bize yıkılan binalarla ilgili herhangi bir risk raporu gelmedi” diyor.
Mesele şu. Ben matematik öğretmeniyim. Siz rahatsızsınız. Vücudunuz kırık. Ben size nezle olduğunuzu söylüyorum. Siz de “Nezle olduğumu bana rapor olarak ver. Çalıştığım yere verip istirahat edeyim” diyorsunuz. Ben de “Bir matematik öğretmeni olarak size böyle bir resmi rapor verme yetkim yok” diyorum. Binalarla ilgili de durum böyle. Belediyenin verdiği rapor resmi değil ancak tavsiye niteliğindedir.
Bir de şöyle bir durum var. Ne yazık ki 30 yıl önceki inşaat ruhsatları ile bugün verilen ruhsatlar aynı yasalarla verilmiş değil. Bu yasaları da belediyeler belirlemiyor. Yasa koyucunun belirlediği standartlar çerçevesinde ruhsatlar verilmek zorunda. Projeye uygun yapılmışsa ruhsatı vermekten başka yol yok. Vermezse belediye suçlu duruma düşer. Yeni imar yasa ve yönetmeliklerini de geçmişe yönelik uygulatmak mümkün değil. Bu konuda belediyelere tanınmış bir insiyatif yok.
Ayrıca meselenin şöyle bir yönü de var. Ruhsatı aldıktan sonra bina sahipleri tadilat projeleri yapıyorlar. Bizim bunları şikayet olmadan denetlememiz “konut dokunulmazlığı” nedeniyle mümkün değil. Şikayet olmadan bir evin balkonunu bile ölçemezsiniz.
-Şimdi ne olacak? Bundan sonra Bayraklı’da neler yapılacak?
Yaralılarımız var. Çadırda kalan yurttaşlarımız var. Öncelikle onların kalabileceği sağlıklı konutlar üretmekle ilgili bir çabamız var. Bu konuda hızlı bir envanter çalışması yapıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyemizin de bir kampanyası var. Havalar daha da soğumadan bir şekilde güvenli evlere yerleşmeleri için çaba gösteriyoruz. Çadırlarda kalan yaklaşık 3 bin vatandaşımız var. Bilgilerini alıyoruz. Durum biraz karışık. Çünkü çadır alanlarında depremzedelerin akrabaları, yardıma gelenler de var. Gerçek sayılara ulaşmaya çalışıyoruz. Onlara seçenekler sunacağız. Kiracı olanlara kalacakları ev bulup ilk etapta 5 ay kirasını vereceğiz. Ev sahibi olanların da bir an önce yeniden ev sahibi olması için çalışma yapıyoruz. Hatırı sayılır bir kısmı eş, dost ve akrabalarının yanında kalıyor. Bazılarının da yazlıkları var. Geri kalanları da rahat ittirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Otellerde kalmalarını teklif ettik ama kabul etmediler. Ziyarete gelenler oluyor. Konutları yıkılırken orada bulunmak istiyorlar. Gözlemlemek istiyorlar. Bütün kurum ve kuruluşlar bu konularla ilgili iyi niyetli adımlar atıyor.
TBMM’de Deprem Komisyonu’nun kurulması sevindirici bir haber. Fay hatları üzerindeki ya da deprem riski yüksek bölgelerdeki yasa ile ilgili ciddi bir değişiklik ve farklı uygulamalarla toplumun ihtiyaç duyduğu yeni bir sonuç çıkar diye düşünüyorum. Türkiye’de bilim adamları risklerin neler olduğunu, neler yapılabileceğini sıkça söylediler. Bunların derlenip, toparlanıp hayata geçeceğini umuyoruz. Bu komisyondan asıl beklentimiz o. Riskli binalar belirlenecek, yıkılacak. Her deprem oradaki binanın direncini herhalde bir miktar daha azaltıyor. Yeni binalarla yeni teknoloji ile yeni inşaat tekniği ile yapılmış binalara, daha fazla can kaybına, arama, kurtarmaya ihtiyaç duymayacağım yeni yapı stoklarına ihtiyacımız var.
-Bayraklı’da ne kadarlık bir alanda risk var?
Zaten 60 hektarlık kentsel dönüşüm alanı ilan ettiğimiz bölge var. Bunun devamında 600 hektarlık bir alan daha mevcut. Yukarıda 600 hektarlık bir alan var. Adalet Mahallesi’nde de benzer bir alan var. Bütün bu alanları topladığımızda neredeyse kentin yüzde 60’ı ediyor.
-Yani kentin yüzde 60’ını yenileyecek misiniz?
Yenilenmesi gerekiyor. Bunların tamamı deprem riski ile ilgili değil. Özellikle Bayraklı Merkez mahallerimizin üst taraflarında depremle ilgili bir hasarımız yok. Orada da kentsel bir sorun var. Ama Manavkuyu Mansuroğlu, Adalet, Soğukkuyu bölgelerinde ciddi bir yerinde dönüşüme ihtiyaç var.
-Bu bölgelerin büyük bölümünün üzerinde binalar var. Nasıl yapılacak kent yenileme?
Bunun farklı uygulamaları var. Bu konuda biraz vatandaşın da mağduruyetini giderecek ilgili mevzuat değişikliği gerek. Vatandaşın da ikna olabileceği bir yöntemle bu iş çözülür. Bu işe hemen başlayacağız.
Kanunun bize o işi yapma yetkisi vermesi gerekiyor. Şu an Çevre ve Şehircilik Bakanlığına başvurup “Bana bu yetkiyi ve” dediğinizde, bize böyle bir yetkinin gelme şansı yok. İlgili mevzuatların düzenlenmesi gerek. Bunu bekliyoruz. TBMM’de kurulan komisyonun en önemli faydası da bu olacak.
Bu konuda uzmanlarımızın bilim adamlarımızın, üniversitelerimizin, bu işe kafa yoran insanlarımızın söylediği sorunlar çözüm bekliyoruz.
Biz kentsel dönüşüm ile ilgili işi bir boyutuyla başlattık. 60 hektarla ilgili konuda sona yaklaşmış durumdayız. Yeni kentsel yenileme alanları ile ilgili iyileştirici yeni tedbirlerle bu mesel çözülür.
-Bayraklı aynı zamanda Yeni İzmir’in kurulduğu bir bölge. Çok sayıda gökdelen ve yüksek yapı var. Onlarla ilgili depremde bir sıkıntı yaşandı mı?
Binalarda hasarla ilgili bir şey duymadım. Ama doğal olarak çok sallandılar. Zaten doğal olarak yapı sistematiği olarak altındaki raylardan dolayı bu durum yaşandı.
Bir bölgede yüksek yapılar da olabilir. Ama bu yüksbek yapılırken doğaya ve insana değer verilerek yapılmalıdır.
Bayraklı’nın sahil şeridine İzmir’in Manhatten’ı denen bölgeye yapılacak gökdelenler hava koridorunu kesecekse bunun vebalini kim ödeyecek? İlgili odaların uyarılar var. Jeoloji Mühendisleri Odasının bize aktırdığı konu. Bu yüksek yapıların kazıkları, o beton kütle çok aşağılara indiği için yeraltı sularının denize ulaşması ile ilgili sorundan söz ediyorlar. Bu da geride kalan alanda göletlerin oluşmasına neden oluyor Bu da ciddi bir risk değil mi? Bir belediye olarak benim bu ölçebilmem, tahmin edebilmem, yorumlayabilmem mümkün mü? Bu konuda ben sorumluluk alabilir miyim? Haddimi aşmış olurum. Oradaki hava ve rüzgar koridorunun ne olduğunu ölçebilecek bir yetkiye mi sahibim. Bunlar kamusal görevler. Bunlar üniversitelerin işi. Bunlar uzmanların işi. Onlar bu verilerle bir yerleşim alan planlayacaklar. Doğaya, insana, çevreye saygılı bir iş olduktan sonra itirazımız yok.
-Bayraklı’da tüm bölgelerin jeolojik ve jeofizik etütleri var mı?
Bu konu da bizim sorumluluğumuzda değil. Ben belediye olarak yetkim dahilinde olmayan bir konu ile ilgili ne söyleyebilirim ki? Üst ölçekli plan size gelir. O planda her şey bellidir. Siz sadece uygulanabilir hale getiriyorsunuz.
-Bütün bu süreçler kimin sorumluluğunda? “Hepimiz sorumluyuz” diyebiliyor musunuz?
Bu beldenin temizliğinden kim sorumlu? İlçe belediyesi? Alt yapısından, yolundan, kaldırımından belediye sorumlu. Ruhsat işlemlerinden, parklardan, bahçelerden biz sorumluyuz. Biz sorumlu olduğumuz alanlarda “Hayır” demiyoruz. Bu kent kirliyse başka bir yere topu atmıyoruz. Ben gökdelenin boyunun hava koridoruna etkisini nasıl ölçeceğim? Bununla ilgili ihale yapabilir miyim?
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının açıkladığı 600 hasarlı bina var. Hasarlarına göre az, orta ve ağır hasarlı diye de gruplandırmışlar. Kim yapmış bu işlemi? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapmış. Risk oranını kim belirlemiş. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı belirlemiş. Bu yetki ve sorumluluk bu anlamda Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmiş. Ben şimdi şu karşıdaki binaya “risklidir” diyemem. Böyle bir yetkim yok. Bu yetki bize verilirse, tabii ki biz yaparız.
Ülkede aslında herkes neyin ne olduğunu biliyor. Bu Bayraklı’nın değil tüm Türkiye’nin meselesi. Bir yerel yönetici olarak sadece ben “Bu yasa şöyle olmalı, şurada şu olmalı” dersem haddimi aşmış olurum. Bu işe emek veren yüzlerce profesörümüz var. Yüzlerce uzmanımız var. Üniversitelerimiz var. Yer bilimcilerimiz, inşaat mühendislerimiz, mimarlarımız, odalarımız var. Bunlar haksızlık yapmış olurum. İşin uzmanı onlar.
Ben görevimi yapmadığımda Büyükşehir Belediyesi, İçişleri Bakanlığı ve bir yönüyle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetliyor. Bir yerdeki kamu düzenini üst yapının düzenlemesi gerek. Herkesin yetki ve sorumluluğu belli olacak ve öyle yürüyeceğiz.
Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının bir araya gelip bu meseleyi çözmesi gerekir. İçinde yerel yönetimlerin, uzmanların, üniversitelerin diğer kamu kurumlarının olduğu bir yapıya ihtiyaç var. Bu sadece İzmir’in değil ülkenin meselesi. O yüzden TBMM’deki kurulan komisyon çok önemli. Merkezi otorite ve TBMM’nin meseleyi çözmesi lazım.