CHP’de değişimin rotasını belirleyecek Tüzük Komisyonu Üyeleri arasında yer alan Atila Sertel Egeli TV’de açıklamalarda bulundu. TBMM’de 26 ve 27’inci dönemlerde İzmir Milletvekili olarak da bulunan Sertel, “Buradan açık ve net söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi adaylarını ön seçimle belirlemeli. İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da ve diğer kentlerde belediye başkan adaylarını ön seçimle belirlediği zaman halk sahip çıkacaktır adayına. Örneğin İzmir’de 180 bin civarında üyemiz var. Onların sandığa giderek 180 bin kişinin belirlediği ön seçimle Büyükşehir Belediye Başkan adayı çıkarsa, 180 bin aile arkasına geçer. Asla o adayını yedirtmez ve seçim kazanılır. Zaten tüzük değişikliğinde önerilerimiz kabul edilirse bu mecburi olacak” dedi.
MUSTAFA YILMAZ/EGELİ GAZETE-CHP’de değişimin rotasını belirleyecek Tüzük Komisyonu Üyeleri arasında yer alan Atila Sertel Egeli TV’de açıklamalarda bulundu. TBMM’de 26 ve 27’inci dönemlerde İzmir Milletvekili olarak da bulunan Sertel, “Buradan açık ve net söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi adaylarını ön seçimle belirlemeli. İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da ve diğer kentlerde belediye başkan adaylarını ön seçimle belirlediği zaman halk sahip çıkacaktır adayına. Örneğin İzmir’de 180 bin civarında üyemiz var. Onların sandığa giderek 180 bin kişinin belirlediği ön seçimle Büyükşehir Belediye Başkan adayı çıkarsa, 180 bin aile arkasına geçer. Asla o adayını yedirtmez ve seçim kazanılır. Zaten tüzük değişikliğinde önerilerimiz kabul edilirse bu mecburi olacak” dedi.
İKİ DÖNEM İKTİDAR OLAMAYAN GENEL BAŞKANA AYRILMA ŞARTI
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Onursal Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı da olan Sertel şu bilgileri verdi: “Biz yerel ve genel seçimlerde üyenin söz ve karar sahibi olmasını sağlayacak bir tüzük değişikliği üzerinde çalışıyoruz. Milletvekillerini, belediye başkanlarını, belediye ve il genel meclisi üyelerini partinin kayıtlı üyelerinin katılımıyla seçilmesini istiyoruz. Milletvekilliği görevine iki ya da üç dönem sınırı getirebilir. Bu konu Tüzük Komisyonu’nda tartışılıyor. İki ya da üç dönem milletvekilliği yapan bir kişi bir dönem ara vermek zorunda olacak. İki dönem olağan seçimlerde partisini iktidara getirmeyen Genel Başkan’ın görevden ayrılmak zorunda olması yönünde de bir maddenin tüzükte yer alması gündemde.”
-Yoğun bir seçim süreci yaşandı. Seçim süreci ve sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu seçim sürecinde İzmir’de ve Genel Merkez’in görevlendirmesiyle Kastamonu’da çalıştım. Kastamanou’da yüzde 7-8 civarında bir oy artışımız oldu. Bu sevindirici bir tablo ama İzmir’de 2 puan düşüş söz konusu. Bu iki puanın çok iyi araştırılması lazım. Niye düştü? Neden düştü. Gerekçeleriyle bunun ortaya çıkarılması lazım. İzmir Atatürkçü, laik, çağdaş ve demokrasiye gönül veren milyonlarca insanın yaşadığı bir kent. İzmir’de iki puan düşmesi bizim için çok büyük hayal kırıklığı oldu.
-Atatürkçü ve laik yapısıyla her zaman önde olan İzmir’de daha önce Atatürk ile ilgili olumsuz yazıları bulunduğu iddia edilen Yüksel Taşkın’ın birinci sıradan aday gösterilmesini nasıl karşılıyorsunuz?
Kendisi böyle bir durumun olmadığını söylüyor. Geçmiş dönemde Taraf Gazetesi’nde çalışması ona o yaftanın yapıştırılmasına neden oldu. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da CHP içinde asla Atatürk’ün düşüncelerine karşı çıkacak bir kimsenin olamayacağını dile getirdi.
İZMİR BİR SIÇRAMA TAHTASI DEĞİLDİR
Ben şöyle bakıyorum. İzmir’de yaşayan ve bu kentte çok uzun yıllar siyaset yapan gençler var, kadınlar var. Çok uzun yıllardır bu partiye emek vermiş, siyaseten kendini çok iyi yetiştirmiş yurttaşlarımız, partililerimiz, yoldaşlarımız var. Onlar yerine İzmir dışından başka isimlerin tercih edilmesinin doğru olmadığın her zaman söyledim. Doğrusu İzmir halkının, İzmir’deki üyelerin kendi adaylarını, partinin adaylarını ön seçimle belirlemesi gerektiğini hep savundum. O görüşleri dile getirdim. İzmir bir sıçrama tahtası değildir. İzmir bir taşıma ili de değildir. Başka illerden gelip, milletvekili olup gidenlerin ili de olmamalıdır. Bu konuda İzmirli de tepki duyuyor zaten.
-Seçimde CHP’nin yanlışlarını ifade ettiniz. Bu yanlışlar gerçekten görüldü mü ve gereği yapılıyor mu?
Oylarımızın arttığı iller var. Örneğin Çorum’da yüzde 12.8 artış var. Orada Mehmet Tahtasız aday oldu ve bu artış sağlandı. Adayla il ve partinin örtüştüğü yerlerde bu artışlar oldu. Erzincan’da Mustafa Sarıgül oy arttırdı. Elazığ’da Gürsel Erol oyları 10 puan arttırdı. Anadolu’nun o illerine de bu terörle ilgili söylemler gitti. Oralarda da CHP aleyhine propagandalar yapıldı.
Yukarıdan aşağıya siyaseti şekillendirdiğiniz zaman olmuyor. Siyaseten aşağıdan yukarıya doğru şekillenmesi lazım. O illerimizde başarının nedeni bence oradaki adayların doğru tespitidir.
-CHP’de seçimden sonra yoğun şekilde değişim tartışmaları yaşanıyor. Bu kapsamda bir Tüzük Komisyonu oluşturuldu. Siz de bu komisyona Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun davet ve çağrısıyla katıldınız. Bu komisyonun çalışmalar ne aşamadı?
Bu komisyonda İzmir’den ve eski milletvekillerinden sadece ben varım bu komisyonda. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ön seçimle ilgili ve parti içindeki üyelerin söz ve karar sahibi olması ilkesi noktasındaki duruşumu çok net biliyor. O nedenle beni göreve davet etmiş olabilir. Ben de bu davetten çok büyük bir memnuniyet duydum.
“CHP MUHAFAZAKARLAŞTI” ALGISI ETKİN OLDU
Biz değişim diyorsak, değişimi biz şu gitsin bu gelsin, bu gitsin şu gelsin şekliyle yapmamalıyız. Bu değişim değildir. İnsan gider, insan gelir. Halbuki değişim bir partinin kendi kökleri üzerinde oturması, kendi kökleri üzerinde gelişmesidir. Kendi ideolojisini çok net ve köşeli bir biçimde ifade etmesidir. Buz burada bir yalpalama süreci geçirdik. Parti muhafazakarlaştı. Giderek sağa açıldı ve giderek sağda yerini alan bir parti görünümüne büründü. Kamuoyunda böyle algılandı. Bu algı etkin oldu.
İkincisi çok uzun yıllar öncesinde 1980 öncesinde bütün partiler adaylarını demokratik bir biçimde ön seçimle belirlerken, üyeler adayı belirlerken şimdi Genel Merkezimizde kim yazılırsa onlar aday oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi’nde de İzmirli olmayan adaylar getirilip buraya monte edildi. Onlar da taşındı. Sadece bizde değil. İnsanlar kendi adaylarını kendileri seçseler çok daha fazla sahiplenirler. Bu yerel seçimlerde de böyle. Genel seçimlerde de böyle.
MİLLETVEKİLİ YA DA BELEDİYE BAŞKANI SEÇMEYE GELİNCE “ÜYE YAPISI” BOZUK” DENİYOR
Biz işte yerel ve genel seçimlerde üyenin söz ve karar sahibi olmasını sağlayacak bir tüzük değişikliği üzerinde çalışıyoruz. Milletvekillerini, belediye başkanlarını, belediye ve il genel meclisi üyelerini partinin kayıtlı üyelerinin katılımıyla seçilmesini istiyoruz. Partimizin içinde bazı görüşler var. Bazı kişiler “Üye yapısı bozuk” diyor. Elini vicdanına koyup konuşması lazım. Üyesi yapısı bozuksa düzelteceksin. O üye yapısı mahallerde ilçe delegelerini seçiyor. İlçe delegelerinden sonra o üye yapısı il delegelerini seçiyor. İl Başkanı ve Kurultay delegelerini de bu üye yapısı seçiyor. Bozuk dedikleri yapı örneğin İzmir’de İl Başkanı’nı seçiyor. İl Başkanı da Genel Başkan’ın İzmir’deki temsilcisi. Kurultay delegeleri de Genel Başkanı ve yönetim kurulu üyelerini ve parti meclisini de yine bu üye yapısı seçiyor. Oraya kadar bozuk değil. Ne zaman üye belediye başkanı adayını seçmeye kalkınca “sen bozuksun” deniyor. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bir parti bazı üyeleriyle sorun yaşayabilir. Gerekli koşulları yerine getirmiyorsa ya da partiye aykırı düşünceleri kamuoyuyla paylaşıyorsa partinin disiplin kurulları vardır. İzmir’de İl Disiplin Kurul var. Genel Merkez’de Yüksek Disiplin Kurulu var. Partiyle çelişiyorsa, bu kurulların kararıyla partiden uzaklaştırılır. Ama üye yapısına “bozuk” diyemezsin.
İKİ DÖNEM SEÇİM KAZANAMAYAN GENEL BAŞKAN GİDECEK
-Yeni tüzük çalışmalarında bir de milletvekilliği ve Genel Başkanlık için iki dönem şartı da gündeme geldi mi?
İki ya da üç dönem olabilir. Bu konu Tüzük Komisyonu’nda tartışılıyor. İki ya da üç dönem milletvekilliği yapan bir kişi bir dönem ara vermek zorunda olacak. İki dönem olağan seçimlerde partisini iktidara getirmeyen Genel Başkan’ın görevden ayrılmak zorunda olması yönünde de bir maddenin tüzükte yer alması gündemde.
Kabul gören maddeler var. Diğer komisyon üyelerinin de getirdiği bazı maddeler var. Biz şimdi kendi siyasi yapımıza uygun Avrupa’daki sosyal demokrat partilerin tüzüklerini inceliyoruz. Bana düşen görev İspanya ve İsveç’teki sosyal demokrat partilerin tüzüklerini incelemek oldu. O tüzükleri kendi dillerinde edindik. Önce İngilizce’ye daha sonra Türkçe’ye çeviriyoruz.
Bütün bu çalışmalar Eylül’deki Kurultay’a kadar bitecek. Aksayan ve tıkanan noktalarda çalışmalarımızı tamamladıktan sonra Kurultay’a gelecek. Tüzük Ana Kurultay’da oylanacak. Aynı Kurultay’da Genel Başkan ve Parti Meclisi de seçilecek. Bunları yapabilirsek partide bir değişim olur. Değişim insanların değişmesiyle olmaz. Parti içinde belirli kuralları oturtmakla olur.
Kurultay’da Tüzük onaylanırsa artık tüm genel ve yerel seçimlerde milletvekili, belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği ve il genel meclisi üyeliği adaylıkları parti üyeleri arasında yapılacak önseçimle belirlenecek.
CHP bir sosyal demokrat partidir. Atatürkçü, Kuvva-i Milliyeci bir gelenekten gelmektedir. Emekten, işçiden, köylüden, emekliden, ezilenden yanadır. Net bir içimde kendini ifade eden bir parti olarak algısını yerleştirmelidir. Çünkü biz öyleyiz. Biz ezilenlerin partisiyiz. Ezenlere karşı mücadelemiz çok net ve köşeli olmalı. Birazdan şuradan, birazdan buradan şeklindeki yaklaşım tarzının doğru olmadığını gördük.
CHP ÜYELERİ ŞU ANDA EDİLGEN
-CHP’de çok farklı söylemler de var. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan değişim için yürüyüş başlattı. İstanbul Büyükşehri Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun girişimleri var. Bu konuda neler söylersiniz?
Bu konuda kararı verecek olan Cumhuriyet Halk Partililerdir. Bizim bakış açımızla partinin ana tüzüğü ve programının yeniden belki yazılarak temelde bir değişim sağlamak diğer değişimlerden daha çok kabul görecektir. “Gelen gideni aratır” diye bir sözümüz var. Türkiye’de siyasette de öyledir. Biz bu yapıyı bütün kurum ve kurallarıyla kurarsak gelen de ona uymak zorundadır. Değişimdeki asıl talep partinin kendi dinamizmini, kendi iç yapısını kendi demokrasisini ortaya koyup kalıcı bir değişim olmalıdır. Türkiye’de nasıl Anayasa’nın ilk 4 maddesi değiştirilemez maddelerse biz de öyle kurallar koymalıyız ki bunlar değiştirilemez olsun.
Ne yazık ki şu anda bizim üyelerimiz edilgen. Diyorlar ki “Siz oturun yerinizde biz size aday yollayacağız” diyorlar ve yolluyorlar. Siz de o adaya çalışacaksınız. Afişini asacaksınız. Broşürünü dağıtacaksınız” deniyor. Üye de “İçime sinmese de gideyim” diyor. Ama üye kendi seçtiği zaman gönüllü olarak bu çalışmalara katılır.
-Daha önce de gündeme geliyordu ama seçimde sonra CHP’li belediye başkanlarına karşı baskı olduğu iddiaları arttı. Son olarak UKOME İzmir Büyükşehir Belediyesinin otobüs hattı önerisini geri çevirdi. Bu konuda neler söylersiniz?
TBMM KİT Komisyonu üyesiyken Alsancak’taki Elektrik Fabrikası’nı ben çok dile getirmiştim. Hazin bir öyküdür o. Belediyenin şirketi girmiş ve ihaleyi almıştı. Fakat belediyenin şirketinin ihaleye giremeyeceğini söyleyerek ihaleyi iptal ettiler. Bunlar İzmir’e yapılan en büyük kötülüktür. Bunlar İzmir’e iyilik yapmak istemiyor. Bu görünüyor. Siz Büyükşehir Belediyesinin ulaşımına yönelik bir yaptırım uygularsanız ve merkezi iktidardan bunu yaparsanız bu belediyeyi cezalandırmak mıdır? Yoksa halkı cezalandırmak mıdır? Onu düşünmeleri lazım. Bence halkı cezalandırıyorlar. Ben Büyükşehir Belediye Başkanı’nın yerinde olsam bangır bangır bağırırım ve onların olmaz dediği noktaya otobüs seferlerini başlatırım. Çünkü o otobüsleri polisle durdurup bana cezai işlem uygulasınlar göreyim. Öyle şey olur mu? Ben İzmir’e hizmet edeceğim. Otobüs seferi koyacağım. Gelip bunu engelleyecekler. Yarın vapuru da engellerler. UKOME Karşıyaka-Pasaport hattını iptal ettim dese ne olacak? Biz Karşıyaka ile Pasaport arasında vapur seferleri yapamayacak mıyız? Böyle bir anlayışı kabul etmek mümkün değil?
Rahmetli Turgut Özal döneminde bir afiş vardı. “Eli kolu bağlı belediyeler ister misiniz?” diye bir afiş çıkmıştı. Şimdi bunlar o afişin uygulamasını yapıyorlar. Yani “Siz muhalefetten bir belediye başkanını seçerseniz onun eline kolunu bağlarız, size hizmet getirtmeyiz” diyorlar. Ama cezalandırdıkları o belediye başkanı değildir. Cezalandırdıkları halktır. İzmirlidir. Zaten İzmirliyi sevmiyorlar. İzmir’e bir yatırım yok. İzmir’den yüzde 100 vergi alıyorlar ama yüzde 10 veriyorlar. 6 alıyorlar 1 veriyorlar. İzmir halkının siyasi tercihlerini beğenmedikleri için İzmir halkını cezalandıran bir siyasi iktidar var. Teslim almaya çalışıyorlar İzmir’i. Belediye başkanlarına çok baskı yapıyorlar. İller Bankası payına el koyuyorlar. SSK ve diğer borçlar için yaptırımlar uyguluyorlar. İş yapamaz bir hale getirip belediyeleri yerel seçimden önce kilitleyip, işçileri grevlere sürükleyip “Bunlar bu işi yapamadı” dedirtmek için her türlü entrikayı yapıyor bu siyasi iktidar.
İZMİR’DE CHP BAŞKAN ADAYI 180 BİN ÜYENİN KATILDIĞI ÖN SEÇİMLE BELİRLENMELİ
-Önümüzde yerel seçimler var. Yerel seçimlerle ilgili öngörüleriniz neler? Sizin yerel seçimlerde aday olmayla ilgili bir düşünceniz var mı?
Bu çok erken bir soru. Siyasi iktidar yereldeki rant odaklarını ele geçirmek istiyor. Mesela İzmir’de niye belediyeleri baypas ederek imar planlarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yaptırıyorlar? Çünkü İzmir’de bakir bir alan görüyorlar ve o alanda kendi yandaşlarına yüksek katlı bir yapılanma verebilmek için yapıyorlar. Ama İzmir’in, Ankara’nın, İstanbul’un rantını çok iyi tattıkları için rant amacıyla yaklaşıyorlar. Yerel seçimi almak için bizim belediyelerimize olağanüstü baskılar yapacaklar. Olağanüstü koşullar yaratacaklar. İktidar olanaklarını kullanarak yerel seçimleri almaya çalışacaklar.
Buradan açık ve net söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi adaylarını ön seçimle belirlemeli. İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da ve diğer kentlerde belediye başkan adaylarını ön seçimle belirlediği zaman halk sahip çıkacaktır adayına. Örneğin İzmir’de 180 bin civarında üyemiz var. Onların sandığa giderek 180 bin kişinin belirlediği ön seçimle Büyükşehir Belediye Başkan adayı çıkarsa, 180 bin aile arkasına geçer. Asla o adayını yedirtmez ve seçim kazanılır. Zaten tüzük değişikliğinde önerilerimiz kabul edilirse bu mecburi olacak. Ama “Biz yine kendi adaylarımızı kendimiz seçeriz. Kim oluyor bunlar” derlerse orada ben sıkıntı hissediyorum. Millet İttifakı’ndaki birliktelik yerel seçimlerde herkesin kendi adayını çıkarma gibi bir dağınıklığa giderse ve istenmeyen adaylıklar söz konusu olursa toplumun bir kırılgan noktası var. Geçen seçimden dolayı çok açık ve net görünen kırgınlıklar var. Toplum biraz buruk ve kırık. Sandığa gitmeme eğilimi taşıyan bir toplum haline doğru sürükleniyor. Bu da özellikle işleniyor ve pompalanıyor.
Benimle ilgili soruya gelince Tüzük netleşsin bir daha ki programda seninle onu da konuşuruz.