İzmir’de 30 Ekim’de yaşanan depremden sonra büyük acılar yaşandı. O günden sonra yaşananlar kent yenileme ve güvenli binaların her projeden daha hayati konular olduğunu bir kez daha gösterdi. İzmir’in merkezi, kalbi olan Konak’ın Belediye Başkanı Abdül Batur güvenli binalar ve kent yenileme konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Alana gitmeden verilen zemin etüt raporları var
Yapı denetimlerinin arttırılması gerektiğine dikkat çeken Batur şu önemli bilgileri verdi: “Denetimlerin zeminden jeolojik etütlerde başlaması şart. Bu etütlerin zeminde kazı yapılarak, numune alınarak yapılması lazım. Ama ne yazık ki alana gitmeden parsel bazından jeolojik açıdan zemin etüt raporu verilen yerler var. Temelden başlayarak mühendislik hizmetlerinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç var.”
İzmir’in çehresi değişecek
İzmir’de kent yenilemenin Konak’tan başlayacağını ifade eden Batur, “Biz sadece Gültepe’de kent yenileme planları yapmadık. Yeşildere’de Atatürk Maskı’nın karşında yer alan Beştepeler planlarını da bitirdik. 14 Mahallede toplamda 500 hektarlık alanın planlarını tamamladık. Bu proje gerçekleşip hayata geçerse İzmir’in çehresi de değişecek. Uçaktan baktığımızda İzmir’de Yeşildere Caddesinin yanındaki iki mahallede o kötü görünümü ortadan kalkmış olaca. Konak’ın yüzde 15’i yenilenecek” dedi.
İmar konusunda kentin tek patronu olmalı
Kentlerdeki yetki ve sorumlulukların bir kez daha masaya yatırılması gerektiğini vurgulayan Batur şöyle konuştu: “Kentin 4-5 patronu olmaz. Tek patronu olması lazım özellikle imar planlarının yapılması noktasında. O da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmalıdır. 1/100 binlik planları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapıyor. Onun alt ölçeği olan 1/25.000’lik planları Büyükşehir Belediyeleri yapıyor. 1/25.000’lik planlara uygun olarak 1/5000’lik planları da Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Uygulama planları olan 1/1000’lik planları da ilçe belediyeleri yapıyor. Kentin ortasında büyük, rantlı bir parsel için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yeni bir plan yapılıyor. Ya da başka bir parsel için Özelleştirme İdaresi, TOKİ ya da Turizm Bakanlığı tarafından plan yapılıyor. Böyle bir anlayış olmaz. Yerelden, yerinden yönetim şeklinde bir anlayış olmalı. Gelişmiş ülkelerde anlayış böyledir.”
Konak Belediye Başkanı Abdül Batur ile deprem, sonrasında yaşananlar, kent yenileme projeleri ve yapılması gerekenleri anlattı.
İzmir son 300 yılın en büyük depremini yaşadı. Bu kente uzun yıllar yönetici ve 21 yıldır belediye başkanı olarak görev yapan biri olarak size neler hissettirdi. 30 Ekim’den bugüne neler yaşadınız?
-Deprem, uzun zamandır Türkiye’nin de İzmir’in de gündeminde. Bilim adamları, yöneticiler depremin bir gün gerçekleşeceğini hep söyledi. Özellikle İstanbul depremi beklenirken İzmir depreminin de sürpriz olmayacağı şeklinde açıklamalar oldu. İzmir 30 Ekim’de 14.52’de derinden sarsıldı. Ben bu yaşıma geldim, böyle bir deprem yaşamadım. Deprem gerçekleştiğinde Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde Kıyı Ege Belediyeler Birliği toplantısındaydık. Biz deprem sırasında Kıyı Ege Belediyeler Birliği toplantısı sonrası Denizli Bozkurt Belediye Başkanı, Afyon Dazkırı Belediye Başkanı ve Selçuk Belediye Başkanımız ile birlikteydik.
Binanın sarsıntısı ve sesi çok ürkütücü oldu. Büyük bir heyecan yaşadık. Deprem korkunç bir olay. En yakınlarınızı, çocuklarınızı, torunlarınızı düşünüyorsunuz. Hayatınız gözünüz önüne geliyor.
Kente yukarıdan baktığımızda Bayraklı tarafından toz bulutlarının yükseldiğini gördük. Böyle bir felaketi daha önce İzmir’de hiç yaşamamıştık. Üstelik bu beklenen İzmir depremi de değildi. Sisam Adası açıklarındaki bir fayın ürettiği depremdi. 115 can kaybımız var. Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılarımız var. Onlara da acil şifalar diliyorum.
İzmir paylaşmayı bilen bir kent
İzmir İtfaiyesi ekipleri, İlçe belediyelerinin ekipleri, AFAD, UMKE ve AKUT ekipleri büyük bir özveri ile çalıştı. Devletin yerel ve genel kurumlarının deprem sonrası hızla görevlerini yerine getirdiklerini gördük. İşbirliği ve hizmet paylaşımıyla 107 vatandaşımız kurtarıldı. Telekominikasyon altyapısında bir sorun yaşanmadı. Bu da işlerin verimli bir şekilde yürümesini sağladı.
O günden beri şunu düşünüyorum; İzmir halkı çok duyarlı Oraya elinde tenceresiyle gelenler oldu. Komşusu için çok üzülen ve imkanlarını paylaşan insanları gördük. İzmir paylaşmayı ve yardımlaşmayı bilen bir kent.
Bir mimar ve belediye başkanı olarak İzmir’in yapılaşması ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
-Konak, İzmir’in kalbi. Ama maalesef bu kalbin atardamarlarında ve damarlarında sıkıntı var. Çok eskimiş bir yapısı var. Binalar eski, 40-50 yıl önce yapılmış çok sayıda bina var. İzmir’in tüm ilçelerinde benzer sorunlar var. Bu depremde gördük ki 1999 sonrasında yapılan binalarda büyük bir sıkıntı yaşanmadı. Bayraklı’da çöken binalar 1999 öncesi yapılanlar oldu.
1999 sonrası yeni yönetmelikle; mühendislik hizmetlerinin belirli bir noktaya getirilmesi, beton standartlarının yükseltilmesi ve yapı denetim firmalarının ortaya çıkarılması ile daha iyi binalar yapıldı. Bu denetimlerin daha da arttırılması gerekiyor. Denetimlerin zeminden jeolojik etütlerde başlaması şart. Bu etütlerin zeminde kazı yapılarak, numune alınarak yapılması lazım. Ama ne yazık ki alana gitmeden parsel bazından jeolojik açıdan zemin etüt raporu verilen yerler var. Temelden başlayarak mühendislik hizmetlerinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç var. Deprem riskinin bir analizle değerlendirilecek kurallar olmalı. Ayrıca üniversitelerimiz ve bilimsel meslek odalarımız da süreçte aktif olmalı.
Özellikle Marmara Bölgesi’nde 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremden bugüne İzmir’in zemin ve yapılaşma sorunu çok konuşuldu. Sayısız bilimsel raporlar hazırlandı. Ama bir türlü hayata geçirilip düzeltilemedi. Sorun nerede?
-Tamamen ekonomiye bağlı. Ekonomisi güçlü devletlerde bu işler çok çabuk çözülüyor. Bizde eski binaların dönüşümünün sağlanmasında sıkıntı yaşanıyor. Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 10 yıldır yol alıyor. ‘İzmir’de 350 bin binanın yıkılması gerekiyor diyenler var. Bu iş bu kadar kolay mı? Hepsine bir anda başlanması mümkün değil. Ekonominin çok iyi olması lazım. Ayrıca her bina yıkılacak diye de bir durum yok. Güçlendirme ile ayakta kalabilecek binalar var. Deprem tüm İzmir’de oldu. Ama çok sayıda hiç etkilenmeyen bina da var. En çok zemini alüvyon, sıvılaşma riski fazla olan bölgeler etkilendi. 50 yıl önce yapılan ama sapasağlam ayakta kalan binalar oldu.
1999 öncesi yapılan binaların ilk planı ile son durumlarını karşılaştırmak gerekir. Zemin katlarda kolan kesme olayları var mı? İlk önce ona bakılmalı. Binanın kaç yalında yapıldığı, beton standartları, aldığı mühendislik hizmeti çok önemli. Bu işin siyaseti yok. Canlarımızı kaybediyoruz. Siyasi bir farklılık düşünmeden kentin gerçeği olan depremle birlikte, kol kola mücadele etmek zorundayız. Merkezi Hükümet yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yerel yönetim olarak bir yol haritası belirleyip hep birlikte ortak hareket edip çalışmamız gerekiyor. Deprem olduktan sonra hem yerel hem de merkezi hükümet hizmet yarışana girdi. Bu, insana verilen değer, binası yıkılanlara ya da zarar görenlere hizmet götürmek için yapıldı. Hepimiz siyasi bir fark düşünmeden depremle olan mücadeleyi de birlikte kol kola yapmalıyız.
-İzmir’de özellikle nüfusun yüzde 80 yoğunluğunun bulunduğu bölgelerde yapılaşma tamamlanmış durumda. Çoğu da güvensiz. Bu yapıların güvenli hale getirilmesi mümkün mü?
-Bu iş bir mühendislik hizmeti. Yerinde tespiti ile laboratuvar ve karot testleri ile binaların ciddi şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor. Her eski bina depreme dayanıksız değil. İzmir’in merkezi Konak genelinde yerleşim bölgelerinin tamamı eski. Konak, mühendislik hizmetinin az alındığı bir bölge. Ama İzmir’de şöyle bir durum var. Ben 1987 yılında yurt dışından gelip İzmir’de proje çalışmalarına başlamıştım. O tarihlerde İnşaat Mühendisleri Odasının çok ciddi incelememeleri vardı. Yapılar için oda vizesi şarttı. Ama şu anda Oda vizesi şartı yok. Yapı denetim firmalarının da kurallarının değişmesi lazım. Bilimsel Meslek Odalarının işin içinde olmasından yanayım. Bina vizeleri Odalardan geçmesi gerekir. Odalar bu kente hizmet eden, bilgi ve envanter birikimi olan kuruluşlar.
Geçen 21 yılda Büyükşehir ve Konak belediye binalarının bile güvenli hale getirilememesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kamu kuruluşları ve belediyeler de şapkayı masaya koymalı. Biz binalarımızı tedbir amaçlı boşalttık. Bizim Basmane’deki cam binamızda orta hasar tespiti yapıldı. Biz tedbirimiz aldık. Çalışan personelimizin can güvenliği, vatandaşlarımızın can güvenliği birinci derecede önemli. Biz güvenli binalar aldık.
Basmane’deki ESHOT’un kullandığı eski binamız 1965’de yapılmış. Deprem yönetmeliğine uygun değil. Dış yüzeyinde kolonlar korozyona uğramış. Bütün kolonları, kirişleri inceledik. Basmane’deki diğer binamız 1985’te yapılmış. O binamızı da testten geçiriyoruz.
Biz 1.5 yıl önce göreve gelir gelmez Basmane’deki cam binamızın olduğu alan için yeni bir proje hazırladık. Plan tadilatı yaptık. Kamulaştırma çalışmalarına başladık. Konak Belediyesi 2 yıl içinde yeni ve güvenli bir binaya kavuşacak.
–Siz Narlıdere’de 4 mahallede İzmir’in ilk kent yenileme projesini hayata geçirdiniz. Konak’ta da görev gelir gelmez Gültepe’de 29 mahallede kentin en büyük kent yenileme projesini başlattınız. Bu süreçler nasıl yürüyor, kentin diğer noktalarında da yapmak mümkün mü?
-Narlıdere’de yaptığımız modeli Konak’ta da uygulama yolundayız. Vatandaşla birebir görüşme ile aynı mahallede yaşamasını sağlayan yerinde dönüşüm gerçekleştiriyoruz. Narlıdere’de 4 mahallede kent yenileme projesi uygulandı. Yaklaşık Yaklaşık 10 bine yakın bina yenilendi. Bu da Narlıdere’nin üçte birinin yenilendiği anlamına geliyor. Deprem sırasında çok şükür Narlıdere’de bir sorun yaşanmadı. Çünkü hepsi 1999 depreminden sonra getirilen yeni yönetmeliklere göre yapıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve parti yönetimi tarafından Konak Belediye Başkanlığı’nda görevlendirilmemin en önemli nedenlerinden biri de Narlıdere’de gerçekleştirdiğimiz kent yenileme projeleriydi. Konak Belediyesi’nde de görev gelir gelmez hemen Gültepe planlarını kentsel dönüşümünü uygulayacak şekilde yaklaşık 6-7 aylık süre içinde kendi personelimizle yaptık. Başka bir yere ihale etmedik. Konak Belediyesinin gerçekten tecrübeli bir ekibi var. Ben onları gelir gelmez biraz hareketlendirdim. Bir teknik kurul oluşturup, süratle planları bitirdik. Planlarımız hem Konak Belediyesinden hem de Büyükşehir Belediyesinden oy birliği ile çıktı. Bu bize verilen bir güvendi. Planlarımız 26 Eylül’de askıdan indi. Seçim döneminde vatandaşlarımızın o bölgelerde bizden sadece kentsel dönüşüm ve imar planı istiyordu. Bize buraları Narlıdere gibi yapıp yapmayacağımız soruluyordu. Biz de ‘evet’ diyorduk.
Biz kent yenileme konusunda kararlıydık. 30 Ekim’deki deprem felaketinden sonra daha da kararlıyız. Kesinlikle bu planları oradaki vatandaşlarımızla beraber uygulayacağız. Kentsel dönüşümün ne kadar önemli ve gerekli olduğunu deprem gerçeği ile anladık. Bu mahallerde toplanma alanı bile yok. Bir metrekare toplanma alanı yok. Kesinlikle bu süreçte bunu başaracağız. Şimdi parselasyon planlarına başlayacağız. 6-7 aylık bir süreç geçecek. Gültepe’de 30 bine yakın bina dönüşecek. Mutlaka bu dönem başlayacağız. Alanı 4 ada şeklinde böldük. Ada ada başlayacağız. Sözleşmeleri vatandaşla belediye olarak biz yapacağız. Narlıdere modeli dediğimiz bu. Müteahhit ya da başka bir kurum araya girmeyecek. Vatandaş sadece bizle muhatap olacak. Müteahhide verilmesi noktasında belediye olarak kanunlar çerçevesinde ihale ile vereceğiz. Kontrolünü biz yapacağız. Oturma raporu safhasına kadar da vatandaşlarımıza kira yardımı yapacağız. Gültepe’de bu mahallerdeki vatandaşlarımız rahat olsun. Bize güvenmeye devam etsinler. Biz bu planları yapmadan önce de o mahallerde anket yaptık. Yüzde 88 oranında ‘imar planım yapılsın’ sonucu çıktı. Vatandaşın içinde olmadığı hiçbir kentsel dönüşüm projesi başarılı olamaz. Biz Narlıdere’de çok uğraştık. İnsanların bir tanecik binası var. Yapım konusunda tecrübeliyiz. Ekibimiz de güçlü. Gültepe o eski halinden çıkıp yepyeni çehresine kavuşacak.
-“İzmir’de Kentsel Dönüşüm Konak’tan başlayacak” diyebiliyor musunuz?
-Elbette diyoruz. İzmir’de kentsel dönüşüm Konak’tan başlayacak. Konak geçmişten bu yana kentsel dönüşüme ihtiyaç duyan bir ilçe. Biz sadece Gültepe’de kent yenileme planları yapmadık. Beştepeler planlarını da bitirdik. 14 Mahalle 200 hektar. Toplamda 500 hektarlık alanın planlarını bitirdik. Yeşildere’deki Atatürk Maskı’nın karşısındaki alanlar. Hasan Özdemir, 19 Mayıs, Birinci ve İkinci Kadriye Mahallerinden Cici Park’a kadar uzanan Kadifekale’nin sol tarafı. Bu alanı da bitirdik. Nefis bir plan oldu. Bu proje gerçekleşip hayata geçerse İzmir’in çehresi de değişecek. Bana heyecan veriyor. Uçaktan baktığımızda İzmir’de Yeşildere Caddesinin yanındaki iki mahallede o kötü görünümü ortadan kalkmış olacak. Kent kendine gelmiş olacak. Konak’ın yüzde 15’i yenilecek. Bu mahaller hemen yenilenecek. Bunlar birkaç katlı evlerin bulunduğu mahalleler. Narlıdere’de de böyleydi. Hepsi yenilendi. Narlıdere’de oluşan ranttan orada evi olanlar faydalandı. En büyük rant orada oturan vatandaşların oldu.
-Konak İzmir’in merkezi, hem ekonomi ve üretim açısından hem de konut açısından kalbinde yer alıyor. Elinize Konak’ta yapı stoğu ile ilgili bir envanter var mı?
-Maalesef envanterimiz yok. Bununla ilgili çalışmaya binalarımızın taşınma işleminden sonra hemen başlayacağız. İzmir Büyükşehir Beledisi ile birlikte çalışacağız. Bu iş hepimizin işi. Bir görev tanımlaması yapıp başlayacağız. Bir arşivimiz var. Dijital hale getiriyoruz. Envanteri de kısa sürede çıkaracağız.
-İzmir’in yaşadığı büyük depremden sonra diğer bütün proje ve işlerimiz ikinci plana düştü. En önemli işimiz güvenli yapılar ve kent yenileme olacak mı?
-Kesinlikle öyle. Şu anda bütün gündemimiz artık insanları güvenli binalara taşıyabilmek. Vatandaşları oraya yerleştirmek, bununla ilgili planlama ve yol haritası çıkarmak. Bu 3.5 sene böyle geçecek. Hem Büyükşehir Belediyesinin hem kentin birinci önceliği bu olması lazım. Sivil toplum, Odalarımız, Bakanlığımız hepsinin önceliği bu iş olmalı. Öteleme şansımız yok. Gördük, yaşadık. Hepimiz etkilendik. Bundan sonra radikal karar alınması gerekiyorsa da alacağız.
-İzmir’de 25 yıl önceye kadar belediyeler kent yenilemenin en iyi örneği olan toplu konutları yapıyordu. Ama 25 yıldır yapılmıyor. Konak’ta İzmir’de belediyenin öncülüğünde toplu konut projeleri için uygun yerler var mı? Bu yönde projeler düşünüyor musunuz?
-Konak olarak düşündüğümüzde en büyük sıkıntı arsa. Her yer bina. Ufacık bir yer bulamıyoruz park ya da sosyal tesis alanı yapmak için bile. O konuda en şanssız ilçe de Konak. Büyükşehri Belediyesi tarafından kentin çeperlerinde yapılaşma şartları uygun yerlerde toplu konut hamleleri yapılabilir. Bununla ilgili merkezi hükümetin de bir kurumu var zaten. Ama İzmir bu konuda maalesef geri kalmış durumda. Kentsel dönüşümde de özellikle kentin merkezinde işte Ege Mahallesi. 6 kez ihale edildi. Yedinci ihalede ancak müteahhit bulabildi. Şimdi Büyükşehir Belediyesi Yeşildere ve Ballıkuyu projelerini hazırlıyor. Konak ilçesinin içinde Büyükşehir Belediyesinin de ciddi kentsel dönüşüm çalışmaları var. Zaten Büyükşehir Belediyesinin başlattığı Ballıkuyu, Yeşildere ve Ege Mahalleri projeleri ile birlikte Konak sınırlarında kıyı kesimlerindeki yüksek binalar hariç kent yenilemeye başlanmayan alan kalmayacak. Bu da bir milat. Konak’da yapılabilecek en önemli şey plan. Bizim anayasamız plan. Onu yapmak lazım.
-Bu süreçte yetki ve sorumluluklarda birbirine karışmış durumda. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ilçe belediyeler yetki ve sorumluluk konusunda birbirini adres gösteriyor. Bu konuda yasal bir düzenlemeye, yetki ve sorumlulukların yeniden belirlenmesine ihtiyaç var mı?
-Yetki ve sorumluluklar bir kez daha masaya yatırılmalı. Kentin 4-5 patronu olmaz. Tek patronu olması lazım özellikle imar planlarının yapılması noktasında. O da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olmalıdır. 1/100 binlik planları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapıyor. Onun alt ölçeği olan 1/25.000’lik planları Büyükşehir Belediyeleri yapıyor. 1/25.000’lik planlara uygun olarak 1/5000’lik planları da Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Uygulama planları olan 1/1000’lik planları da ilçe belediyeleri yapıyor. Yani 1/100.000’lik planları yaptıktan sonra diğer kurumların plan yapma yetkisi olmamalı. Kentin ortasında büyük, rantlı bir parsel için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yeni bir plan yapılıyor. Ya da başka bir parsel için Özelleştirme İdaresi, TOKİ ya da Turizm Bakanlığı tarafından plan yapılıyor. Böyle bir anlayış olmaz. Yerelden, yerinden yönetim şeklinde bir anlayış olmalı. Gelişmiş ülkelerde anlayış böyledir. Yerelde halkın oylarıyla gelenler karar verir. Ama Türkiye’de Ankara’dan bu tür müdahaleler kentin geleceği için doğru kararlar olmuyor.
Onun için yetki karmaşasının ortadan kaldırılmasının birinci önceliği bu planlama olmalıdır. İkincisi de bu tür felaketlerde hangi kurumun nereye gideceği, ne yapacağı şeklinde yeni bir dizayna da gerek var diye düşünüyorum bu kargaşanın yaşanmaması için.