Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cem Terzi, her geçen gün artan kanser vaka sayısının ardında yatan yoksulluk, çevresel faktörler ve bireysel alışkanlıkları Egeli Gazete ve Egeli TV’ye anlattı.
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Cem Terzi, her geçen gün artan kanser vaka sayısının ardında yatan yoksulluk, çevresel faktörler ve bireysel alışkanlıkları Egeli Gazete ve Egeli TV’ye anlattı. Sağlık politikaları, taramalar ve tedavilerle kanserdeki artışın önlenebileceğini, hastalığın da önemli oranda azaltılabileceğini söyleyen Terzi, alınabilecek bireysel önemleri de aktardı.
Kansere karşı en etkili bireysel tedbirlerin hareketli bir yaşam, sağlıklı beslenme, kolonoskopik tarama olduğuna dikkat çeken Terzi, kalın bağırsak kanserindeki tehlikeli eşik konusunda da uyarıda bulundu: “Günde 100 gramdan fazla kırmızı et tüketiminin kalın bağırsak kanseriyle ilişkili olduğu kanıtlanmış durumda.”
Prof. Dr. Cem Terzi’nin yorumuyla dünya ve Türkiye’de kanser vaka sayısındaki artışın nedenleri ve kalın bağırsak kanserine yakalanmamak için alabileceğimiz önlemlerin detayları röportajımızda…
Egeli Gazete: Kanser vaka sayısının her geçen gün artma sebebi nedir hocam?
Prof. Dr. Cem Terzi: Maalesef kanser henüz tıp biliminin tamamen çare bulduğu bir hastalık değil. Çünkü çok karmaşık bir rahatsızlık ve çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkıyor. Yani şöyle bir anekdot da anlatayım. Kennedy Amerika Devlet Başkanı olduğunda vatandaşlarına Amerika’ya Ay’a gitme sözü veriyor. Amerikan vatandaşlarına bunu on yıl içerisinde gerçekleştireceğini söylüyor. ‘Bir uzay teknolojisi kuruyoruz. Ben onunla ilgili bir yatırım yapıyorum’ diye. Gerçekten dokuzuncu yılda Ay’a ilk insanoğlu ayak basıyor ve o alanda çok büyük gelişmeler oluyor. Bunlar altmışlı yıllarda. Yetmişli yıllarda Nixon bu sefer.diğer bir ABD Başkanı ‘on yılda kanseri yok edeceğiz’ diyerek sağlık sistemine büyük bir proje ve mali destekte bulunuyor. Ve on yıl içerisinde kanseri yok etmek üzere çalışmalar başlatılıyor. Ama maalesef uzaya gitmek gibi proje gerçekleşmiyor. Kanser tedavi edilemediği gibi çok ciddi bir şekilde de artıyor. Şimdi baktığınızda 2023 verilerine dünyada 20 milyon yeni kanser vakası var. Ve her yıl 10 milyon kişi kanserden ölüyor. Bu çok feci bir rakam ve bir tür başarısızlık yani kanserle mücadele konusunda hükümetlerin ve tıp camiasının bir tür başarısızlığını da gösteren rakamlar. Nerede oluyor bu ölümler diye baktığınızda, yüzde 70’i yoksul ve orta gelir grubundaki ülkelerde oluyor. Varsıl ülkelerde evet kanser artıyor ama erken tanı ve tedavi imkanları sağlığa erişim imkanları da arttığı için ölüm oranları orada azalıyor. Hatta bazı kanser türleri için tedavi de kronik bir hastalığa dönüşüyor. Ölmüyor insanlar kanserden. Dolayısıyla sağlığa erişim, sağlık imkanlarına erişim, sağlık hizmetlerine erişim çok önemli. Ve koruyucu hekimlik anlayışı çok önemli. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü kanserin yüzde 80’inin doğrudan ya da dolaylı biçimde çevre kirliliğiyle ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.
Egeli Gazete: Neden kanser oluyoruz sorusunun bir cevabı yoksul insanların sağlıklı yaşam standardına ulaşamaması olabilir mi?
Prof. Dr. Cem Terzi: Kuşkusuz. Yani sosyoekonomik durumla kansere hem yakalanma hem de kanserde iyi bir sağ kalım sağlama konusunda yoksulların aleyhine bir durum var ve bu bütün bilimsel çalışmalarda ortaya konuyor. Yoksulların genellikle çalışma koşulları çok kötü. Beslenme koşulları çok kötü. Sağlığa erişimleri çok az. Tarama programlarından yararlanmaları çok az. Dolayısıyla daha çok hastalanıyorlar. Daha ileri düzeyde kanser ilerlemişken tanı konuyor ve tedavilerden özellikle pahalı tedavilerden yararlanamıyorlar. Dolayısıyla kanser tıbbi olduğu kadar bir sosyoekonomik problem, sosyoekonomik bir hastalık. Neden kansere çare bulunamıyor? Çünkü kanser sadece tıp biliminin çare bulacağı bir şey değil. Sosyoekonomik çözümler de gerekiyor ve burada hükümetlere çok büyük görev düşüyor. Yani gelir dağılımı, adaleti, sağlığa erişimin herkes açısından eşit ve kolay ulaşılır olması, sağlık tarama programlarının, kanser tarama programlarının erken yaşta erken dönemlerde başlatılması, ücretsiz olması, ona erişilebilmesi Pek çok eğitim, insanların bu konulardaki eğitimi pek çok konu ancak kanserle mücadelede başarılı olmanın yolu. İki bakış açısı var. Bir tanesi yani bireysel, hastalığı bir kişiye hapsetmek. Diğeri de bu hastalıkların bir sosyal bağlamı, bir sosyoekonomik boyutu var anlayışı. Dolayısıyla o kişisel önlemlerden ziyade toplumsal önlemlerle bu işi ele alabiliriz şeklindeki yaklaşım. Genellikle kişiye indirgemeci yaklaşım birçok sorunun üstünü örtüyor. Evet doğru. Çok sigara içenlerde, tütün kullananlarda pek çok kanser türüyle karşılaşıyoruz. Başta akciğer kanseri olmak üzere. Fiziksel aktivite azlığı, şişmanlık pek çok kanseri tetikliyor. Hava kirliliği, sulardaki toksik maddeler çevresel faktörler bunların hepsi kanseri tetikleyen faktörler ve kişiyle alakalı. Ama öte yandan baktığınızda aslında bir işçi sağlığı yani bir petrokimyada çalışan bir işçi 12 farklı kanserojen maddeye maruz kalıyor.
Egeli Gazete: O halde kanser önlenebilir bir hastalık?
Prof. Dr. Cem Terzi: Kesinlikle. Kanserin rakamsal olarak yüzde 50’sinin önlenebilir olduğu pek çok bilimsel çalışmayla gösterilmiş durumda. Ve yüzde 65’inin de tedavi edilebilir olduğu. Dolayısıyla yani şu anda biz her sene 20 milyon kanser vakasıyla karşılaşıyoruz ya bunun on milyonunu önleyebiliriz yeterli önlemler alınırsa hükümetler tarafından. Yılda 10 milyon insan ölüyor kanserden. Bunun yüzde 65’ini ölümden koruyabiliriz. Tedbir alırsak, sağlık hizmetini sunarsak, tarama programlarını erken başlatırsak kesinlikle önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık. Ama bunun tıbbın tek başına yapmasına imkan yok. Bu tamamen sosyoekonomik müdahalelerle olacak. Hükümetlerin ve tabii ki halkın, halkın talebiyle olabilecek bir şey. Bu konuya önem, ağırlık vermesi, bununla mücadele etmesi gerekiyor. Önlenebilir bir hastalık.
Egeli Gazete: Önlemek aslında tedaviden daha ucuz değil mi?
Prof. Dr. Cem Terzi: Çok haklısınız. Gazetelerde her gün kansere karşı yeni bir ilaç keşfedildiğinden bahsediliyor ama ondan sonra o tedavi maliyetlerine gelince pek çok ülkenin Sağlık Bakanlığı o ilaçları ülkesine getiremiyor. İnsanlar o ilaçlara ulaşmak için mahkemelere başvuruyorlar. Ekonomik durumu iyi olanlar, yurt dışına gidiyor, varını yoğunu satıyor, tedavi imkanına kavuşmak için ya da işte Sağlık Bakanlığı bütçesi giderek artıyor. SGK açık veriyor. Çok büyük maliyetler ödeyebiliyoruz. Halbuki en önemli, en ucuz müdahale koruyucu hekimlik. Biliyoruz ki kanser yaşlı hastalığı. Gerçi giderek kanser görülme yaşı gençlere doğru. Bu bahsettiğim çevresel faktörler, özellikle gençlerdeki beslenme bozuklukları yüzünden gençlere doğru bir kayış var ama genellikle elli yaşından sonra ortaya çıkıyor. Hücrelerin, vücudun yaşlanmasıyla ortaya çıkıyor. Genetik mutasyonlara uğramakla ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yaşlı gruplara tarama programları uygulayabiliriz. Nasıl tarama programları? Kadınlar için meme kanseri için işte mamografi taramaları, rahim kanseri için smear testi taramaları, erkekler için erkeklerde en çok akciğer, prostat, kolon kanseri görülüyor Türkiye açısından baktığımızda. Kalın bağırsak kanseri için kolonoskopik taramalar, dışkıda gizli kan testlerinin yapılması, bunların ücretsiz olması, bunların birinci basamakta sistematik bir bütün insanlara yapılması, bu konularda eğitim verilmesi, insanların taramalar için gönüllü olması, bir sağlıklı yaşam bilincinin oluşturulması hem bireysel davranışlar açısından hem de toplumsal ölçekte, yani işte diyabeti önlemenin yolu da bu iyi beslenmek, hazır gıdalardan uzak durmak, enflamasyonu azaltmak diye diyabet de şeker hastalığı da enflamasyonla ilgili bir hastalık. Kanser de enflamasyonla ilgili bir hastalık ve beslenme fiziksel aktivite burada çok önemli rol oynuyor. Fiziksel aktivite azsa hasta şişmanlıyorsa bodymass indeksimiz artıyorsa, vücuttaki yağ miktarı artıyorsa şeker hastası olma olasılığımız arttığı gibi kansere yakalanma olasılığımız da artıyor. Bunun tersini yaptığımızda, yani iyi beslenen, hazır gıda tüketmeyen, spor yapan, şişmanlamayan, sağlık taramalarına dikkat eden bir toplum yaratırsak tabii ki kanser oranı düşüyor ve buraya harcayacağımız para da azalıyor. Diğer kronik hastalıkları azalttığımız gibi şeker hastalığı, kalp hastalıkları, kanseri de azaltabiliyoruz. Çünkü dediğim gibi bütün bu hastalıkların temelinde enflamasyonu tetikleyen aynı mekanizma söz konusu.
Egeli Gazete: Türkiye’de durum nasıl? Türkiye’de de kanser vakaları artıyor mu? En çok hangi vakalar artıyor?
Prof. Dr. Terzi: Türkiye kanser konusunda puanı çok iyi olan ülkelerden biri değil. Meme kanseri ve rahim kanseri kadınlarda ilk sıralarda. Hemen arkasından kalın bağırsak kanseri geliyor. Erkeklerde de özellikle tütün kullanımı yüzünden akciğer kanseri birinci sırada, prostat kanseri dünya genelinde de Türkiye’de de ikinci sırada. Üçüncü sırada gene kalın bağırsak kanseri geliyor. Mide kanserinde biraz azalma var ama kalın bağırsak kanserinde artış var. Bunun da en büyük nedeni bir nüfusun yaşlanması, iki beslenmenin bozukluğu, hazır gıda tüketiminin fazlalaşması, toksik maddelere maruziyetin artması, diyabetin artması, şeker hastalığının, obezitenin, şişmanlığın artması, fiziksel aktivitenin azalması. Maalesef Türkiye bütün kronik hastalıklarda ki artışı kanserde deyaşıyor. Ve sağ kalım açısından batılı ülkelere baktığımızda sağ kalım açısından çok iyi durumda değiliz. Örneğin benim branşım kalın bağırsak kanserinde beş yıllık sağ kalım Avrupa Batı ülkelerinde, merkez ülkelerde yüzde 90 iken Türkiye’de yüzde 70. Demek ki daha bizim yapacak çok işimiz var. Kalın bağırsak kanseri için dışkıda gizli kan ve kolonoskopi tarama testlerini 50 yaşın üzerinde hatta 45 yaşın üzerinde başlatmak ve bütün toplumu kapsamak risk grubu. Kalın bağırsağın içerisinde bir polip var mı yok mu? Onun test edilmesi çok çok önemli. Çünkü önlenebilir bir hastalık.Kalın bağırsaktaki kanserlerin hemen hemen hepsi polipten kaynaklanıyor. Siz orada polip kolonoskopi sırasında gördüğünüzde aynı zamanda tedavi de ediyorsunuz, çıkarıyorsunuz oradan. Bunlar milimetrik yumrular. Çok minnacıklar. Kolonoskopla temizlendiklerinde kansere dönüşemiyorlar. Ama iki milimetre, üç milimetrelik bir polipi yerinde bırakırsak sekiz on yıl içerisinde o büyüyüp iki santim, üç santime geldiğinde kanserojen oluyor. O zaman artık kanser tedavisi gerekiyor. Bunları azaltabilmek için erken tanı, ikincisi de kanser olmuşsa bir kişi onun etkin tedavisi. Çok çeşitli tedavi yöntemleri var. Cerrahi ameliyatlar,ışın tedavileri, radyoterapi, medikal onkolojinin uyguladığı ilaçlar,a şılar günümüzde geliştiriliyor, bağışıklık sistemini güçlendirici çok ciddi yenilikler var. Dolayısıyla tedavi spektrumu çok genişlemiş durumda ve burada çok ciddi büyük bir maliyet artışıyla beraber geliyor. Eğer siz bunu, bunları herkese sunabilirseniz kanserli hastaların daha uzun yaşamasını veya da bu hastalıktan kurtulmasını sağlayabiliyorsunuz. O yüzden sağlığa erişim ve o erişimin yelpazesi, çeşitliliği ve gücü çok çok önemli. Burada da hükümete çok büyük rol düşüyor.
Egeli Gazete: Kalın bağırsak kanserinin nedenleri nelerdir?
Prof. Dr. Cem Terzi: Kalın bağırsak kanserlerinin yüzde 30’u genetik, yüzde 70’i kendiliğinden gelişiyor. Büyük çoğunluğu bizim yaşadığımız ortam, çevre ve bireysel alışkanlıklarımızla alakalı. Yani siz eğer işte bir fabrikada işçiyseniz, toksik maddelere sürekli maruz kalıyorsanız, yeterli işçi sağlığı koruma önlemleri yoksa, içtiğiniz su kimyasallar içeriyorsa, tütün kullanıyorsanız, aşırı alkol tüketiyorsanız, bunlar çok büyük kalın bağırsak risk faktörleri. Günde 100 gramdan fazla kırmızı et tüketiminin kalın bağırsak kanseriyle ilişkili olduğu kanıtlanmış durumda. Aşırı yağlı yiyecekler, aşırı yağ tüketmek, kalın bağırsak kanseriyle ilgili. Fiziksel aktivite azlığı, obezite, tip iki diyabet bunlar kalın bağırsak kanserini arttıran faktörler. Lifli gıda tüketimi azaltıyor. Tam tahıl tüketimi azaltıyor. Bunun yerine eğer siz karbonhidrata dayalı, proteine dayalı, hazır gıdaya dayalı bir beslenme tipine geçerseniz… ve Türkiye buna geçti maalesef. Yani bizim klasik Anadolu’nun beslenmesi, tencere yemeği yerine Akdeniz tipi bol sebze bol meyve, bol lifli gıda tüketmek yerine pizza, hamburger, işlenmiş et, sosis, salam, sucuk, bütün bunlar hepsi kanserojen madde içeren yiyecekler. Özellikle paketlenmiş, mikrodalga fırında ısıtılarak ya da pişirilerek yenen ve kullanma süresi çok uzun olan hazır gıdaların hepsi bunların kanserojen madde içeriyor. Ve maalesef bunların satışıyla ilgili etkin bir mücadele yok. Genellikle de daha ucuz olabiliyor. Mesela balık tüketmenin bir hiçbir zararı yok ama balığa erişim çok zor. Dolayısıyla daha ucuz olduğu için de dahayoksul insanlar bu tür hazır gıda tüketimine yönelebiliyorlar. Özellikle de gençlerin bu pizza, hamburger, patates kızartması şeklindeki beslenme alışkanlıkları maalesef kalın bağırsak kanseri açısından başlı başına risk faktörleri.
Egeli Gazete: Cevaplarınız için çok teşekkürler. Eklemek istediğiniz bir şey olur mu?
Prof. Dr. Cem Terzi: Ailesinde, annesinde ve babasında kalın bağırsak kanseri ya da polip aldırma öyküsü olan kişiler 45 yaşına gelmişlerse mutlaka bir kolonoskopi yaptırsınlar. 50 yaşın üzerindeki kişiler eğer henüz kolonoskopi yaptırmamışlarsa, hiç olmazsa dışkıda gizli kan testi yaparak orada kan var mı, dışkıda kan oluyor mu, olmuyor mu ona baksınlar. Bu özelliklerde olmayan insanların hepsi dışkılama alışkanlıklarına ve dışkısına baksın, renk değişikliği var mı, kanama var mı? Dışkılamada böyle kabızlık, ishal şeklinde, tuhaflık oluyor m, varsa hemen bir hekime başvursunlar. Kanser özellikle kalın bağırsak kanseri önlenebilir bir hastalık. Eğer zamanında tedbir alınırsa, polipler zamanında temizlenirse hiçbir zaman hastalanmazsınız. Eğer erken tanı konursa da kalın bağırsak kanserinden tamamen kurtulma şansınız var. Yeter ki farkında olalım