İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer İzmir’de Son Dakika’ya gündemle ilgili özel açıklamalarda bulundu. Başkan Soyer, İzmir Büyükşehir Belediyesine 500 kişinin gıda yardımı için başvurduğunu hatırlatarak, “İzmir’de hiç kimse yatağına aç yatmayacak. Herkes üç öğün mutlaka yemek yiyecek. Bunun kefili de, sorumlusu da, görevlisi de biziz. Biz bunu yapacağız. Benim Belediye Başkanı olarak daha büyük bir önceliğim olabilir mi Allah aşkına? Yok Körfez kokacak. Yok metro yapılacak. Onları zaten yapacağız. Asıl biz İzmirlinin yardımına üç öğün yetişeceğiz. Bütün kaynaklarımızı bunun için kullanırız. Ne gerekiyorsu yaparız. Bu güce sahibiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi çok güçlü bir kurumdur. Çok güçlü bir kurumsal kapasitesi vardır. Biz buna yetişiriz” dedi.
RÖPORTAJ: HÜROL DAĞDELEN
FOTOĞRAFLAR: ŞÜKRÜ AKIN
-Sayın Başkan, Türkiye olağanüstü günler yaşıyor. Halk ekonomik anlamda büyük maddi sıkıntılar yaşıyor, gençler işsiz. 500 bin kişi gıda yardımı için, 181 bin üniversite mezununun iş için başvurduğunu söylediniz. Bu ağır tablo İzmir’i nasıl etkileyecek?
Soyer– Evet ne yazık ki çok ağır bir tablo var. Bize 500 bin kişi gıda yardımı için, 181 bin üniversite mezunu da iş için başvurdu. Biz bu süreç başladığı andan itibaren bütün vizyonumuzu değiştirdik. Şimdi yeniden İzmir’e, yeniden kaynaklarımıza bakıyoruz. Önceliklerimizi gözden geçiriyoruz. Artık amacımız o insanların yaşadığı sıkıntılara çözüm getirmek olacak. Çünkü çok ağır bir tablo var. Son 50 yılın en yüksek asgari ücretinin verildiği, rekor kırıldığı iddia ediliyor. Ama gerçek bu değil ki. Yani bunu hepimiz yaşıyoruz. Burada yaşamayan bir insan “helal olsun, ne muazzam bir iş yapmışlar” diyebilir. Ama biz yaşıyoruz. Bunun ne anlama geldiğini biz iliklerimizde hissediyoruz. Dolayısıyla bunun sonuçlarının çok ağır olacağını biliyoruz. İnsanların gündelik hayatlarının çok derinden etkileneceğini, herkesin çok ciddi bir şekilde sarsılacağını biliyoruz. Biz de onların yanında duracağız. Bu yüzden önceliklerimizi değiştirdik.
‘BU GÜCE SAHİBİZ’
-İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak böyle bir gücünüz var mı?
Soyer-Var. Bir de, aynı depremdeki gibi bir dayanışma kampanyası başlatacağız. Çünkü bu sadece Büyükşehir Belediyesinin işi olamaz. Biz hep beraber şehrimizin insanına sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Burada hepimizin sorumluluğu var. Vatandaş olarak, birey olarak hepimizin sorumluluğu var. Arkadaşlarımız geçenlerde gıda paketi vermek için gittikleri bir evde bir yaşlı teyzenin kapısını çalmışlar. Ocakta bir tencere kaynatıyor. “Ne yapıyorsun yemek” diye merakla kapağı açmış arkadaşımız. Teyze etraftan topladığı otları kaynatıyormuş. Gerçekten yoksulluğun artık öylesine derinleştiğini söyleyebiliriz. Bu noktada bizim yetişmemiz lazım. Hem İzmir Büyükşehir Belediyesinin kurumsal kimliğiyle hem de vatandaş Tunç Soyer olarak.
Aynen böyle söyleyebilirim. İzmir’de hiç kimse yatağına aç yatmayacak. Herkes üç öğün mutlaka yemek yiyecek. Bunun kefili de, sorumlusu da, görevlisi de biziz. Biz bunu yapacağız. Benim Belediye Başkanı olarak daha büyük bir önceliğim olabilir mi Allah aşkına? Yok Körfez kokacak. Yok metro yapılacak. Onları zaten yapacağız. İzmirlinin yardımına üç öğün yetişeceğiz. Bütün kaynaklarımızı bunun için kullanırız. Ne gerekiyorsu yaparız. Bu güce sahibiz. İzmir Büyükşehir Belediyesi çok güçlü bir kurumdur. Çok güçlü bir kurumsal kapasitesi vardır. Biz buna yetişiriz.
BU NOKTAYA GELMEMESİ İÇİN SAATLERİMİZİ VERİYORUZ
-Bugüne kadar siz hep sakin, barışçı bir kimlikle öne çıkmaya çalıştınız. Sakin bir güç oldunuz. Son Belediye Meclisi’nde yaşanan gerginlikleri nasıl karşılıyorsunuz?
Soyer– Arkadaş, “Yalan söylüyorsun” diye bağırıyor. Buna ne denir ki ya. Ne diyeyim ben daha. Bu noktaya gelmesin diye saatlerimizi veriyoruz. “Konuşsunlar, anlatsınlar” diyoruz. Yeter ki hakaret olmasın. Bu seviyeye inmesin. Ama buna rağmen ortam böyle bir seviyeye inince insan çok üzülüyor tabii.
Benim hayatımın sırrı empatiden geçiyor. Çünkü insanların yapabileceği en kıymetli davranış biçiminin empati yapmak olduğunu düşünüyorum. Ben sizin yerinize kendimi koyup, sizin gözünüzle hayata bakmayı becerebilirsem ancak sizinle bir iletişim kurabilirim. Derdinize derman olabilirim ve ya beraber bir şey yapabilir hale geliriz. Benim empati yapamamam halinde öyle bir işbirliği kurulamaz. Birbirimizi anlamak mümkün olamaz. O yüzden empati benim hayatımın anahtarlarından biridir. Empati yapmayı becerebildiğim sürece dengeyi de bulmayı başarıyorum.
2022’YE BAŞLAMADAN BÜTÇENİN YARISI GİTTİ
-Türk Lirası son üç ayda yüzde 50’nin üzerinde değer kaybetti. Bu durum İzmir Büyükşehir Belediyesini nasıl etkileyecek?
Soyer-Çok olumsuz. Biz bir bütçe yaptık. Kasım ayında Meclisten geçirdik. 12 milyar 500 milyon liralık bir bütçe. Şu anda bu bütçe bir çöp. O bütçe yok artık. Şu an itibariyle daha 2022 başlamadan yaptığımız bütçenin yüzde 50’si gitti. Bütçenin 6 milyarı lirası gitti. Biz görsek de görmesek de söylesek de söylemesek de realite bu. Ben dolar yükselmeye başlarken ilk gün bir twit atmıştım “Bir metro hattını kaybettik” diye. O gün borcumuz 3 milyar lira arttı. Biz 3 milyar liraya Narlıdere hattını yapıyoruz. Doların yükselmesi ile bir metro hattımız çöpe gitti.
Biz ne darbeler, krizler yaŞadık. Bu bir dirençlilik ve dayanaklılık getiriyor. Siz bu krizlere rağmen ister istemez ayakta kalmayı öğreniyorsunuz. Ordan değilse buradan bir çare üretiyorsunuz. O kaynak kuruduysa, başka bir kaynak buluyorsunuz. Hayatımız böyle geçti. İlk defa böyle bir krizle yüzleşmiyoruz. Anibal’in dediği gibi “Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız.” Başka çaremiz yok. Çareyi üreteceğiz.
DEPREMDEN SONRA AFET BÖLGESİ İLAN EDİLMELİYDİ, BUNU YAPMADILAR
-Depremzedelerin ciddi şikayetleri var. Ortada kaldıklarını söylüyorlar. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Soyer- Aslında yapılabilecek çok basit bir şey vardı. Afet bölgesi ilan edilseydi bitmişti iş. Bunu bir türlü yapmadı Bakanlık. Neden yapmadı bilmiyorum. 8’den 5’e indirdiler rezerv alanda yaptıkları imalatları. Bunu daha ilk gün söyledik. Sayın Cumhurbaşkanı böyle uygun görmüş. Bir kişi de çıkıp, “Efendim, böyle doğru değil” demedi, diyemedi. Biz asla depremzedeleri yalnız bırakmadık, bırakmayacağız ve dertlerine derman olmak için ne gerekiyorsa yapacağız. Destek vermeye devam edeceğiz.
İZMİR’İN MERKEZİNDE YENİ BİR KATI ATIK TESİSİ OLMAYACAK
-İzmir’in katı atık depolama alanı sorunu var. Harmandalı yetersiz kalıyor. Bu konudaki son durum ne?
Soyer- Onun için Bergama’da, Ödemiş’te katı atık tesislerini açtık. Onun için Menderes’te katı atık tesisi açacağız. Onun için yarımadada açacağız. Bu dört nokta Harmandalı’nın bütün yükünü alacak. Şimdilik Bergama ve Ödemiş’deki tesisler bile ciddi şekilde rahatlatıyor. Düşünsenize o bölgelerden de atıkları Harmandalı’na gönderiyorduk. Şimdi göndermiyoruz.
Artık şehir merkezinde bir katı atık tesisi yapılmasına gerek kalmayacak. Asıl mesele Harmandalı’na giden yükü hafifletmek. Onun için İzmir’in bu 4 noktasında 4 ayrı katı atık tesisleri yapıyoruz ki, bir yandan enerji üretelim, bir yandan da o bölgenin temizliğine katkıda bulunalım, bir yandan Harmandalı’ndan o yükü alalım. Çünkü o yük sadece Harmandalı için değil bütün oraya giden arterler için de yük. Bütün tırlar o yolları işgal ediyordu. Dolayısıyla daha az mazot yakılıyor, daha az kirlilik oluyor. Hepsi birbirine bağlı. Kent içinde katı atık tesisi olmayacak.
İZMİR’İN İADEYİ İTİBARA İHTİYACI VAR
–Peki sayın başkan, bir ressam olsaydınız İzmir’i nasıl resmederdiniz?
Soyer- Ben İzmir’in hem köklerine hem geleceğine çok inanıyorum. Yani çok görkemli bir İzmir çizerim. İzmir tarih boyunca Akdeniz’de çok önemli bir kent olmuş. Akdeniz’in en parlak kentlerinden biri olmuş. “İnci” denmiş, “prenses” denmiş. Çünkü böyleymiş. Şimdi bir iadeyi itibara ihtiyaç var. Çünkü İzmir çok kan kaybetti. Bu son 10 ya da 20 yılın meselesi de değil. Çok uzun zamandan beridir birçok yönden kan kaybetti. Şimdi onu tazelemek lazım. Kenti sahip olduğu potansiyele uygun bir yaşam kalitesine getirmek lazım. Öyle görkemli bir resim çizerdim. Ben görkemli bir İzmir bırakmak istiyorum.