Yaygın şekilde ve kontrolsüz biçimde kullanılan tarım ilaçlarının insan sağlığına verdiği zararlar her geçen gün artarken İzmirli Avukat Senih Özay bu konuda dünya devi Monsatta firmasına karşı büyük bir hukuk zaferi kazanmıştı. Özay’ın Ankara 18. İdare Mahkemesi’nde Tarım ve Orman Bakanlığına karşı açtığı davada; Monsanto firmasının ürettiği “glifosat” isimli kimyasal maddenin tarım ilacı olarak kullanmasının yasaklanması başvurusunun reddedilmesi kararını iptal etmişti. Dünya devi Monsanto firması ile Tarım ve Orman Bakanlığı 18. İdare Mahkemesi’nin bu kararına karşı istinaf mahkemesine başvuru da reddedildi. Özay Anayasa’ya göre 30 gün mahkeme kararlarının uygulanması gerekirken 53 gün geçmesine rağmen gereğinin yapılmaması nedeniyle Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli hakkında suç duyurusunda bulundu. Özay’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere İzmir Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurunda; “İdari Yargı kararını uygulamamak suretiyle görevi kötüye kullanmak, Anayasa’yı ihlal” ifadeleri dikkat çekti.
Kamu davası açılması talep edildi
Özay dava dilekçesinde ayrıca, “şüpheliler, Ankara İdare Mahkemesi tarafından verilen hükmü uygulamamışlar, benim, kamunun ve halkın zararlarının artmasına neden oldukları gibi, Anayasa’nın 138. maddesi, İYUK’nun 28. maddesi ve 5237 sayılı TCK’nun 257. maddesine aykırı davranmak suretiyle atılı suçu işlemişlerdir.soruşturma aşamalarında ortaya çıkacak nedenlerden dolayı, Ankara 18. İdare Mahkemesinin 2019/321 E. 2020/1257 K. sayılı ilamında verilen idari işlemin iptali kararını uygulanmayan şüpheliler hakkında,gerekli soruşturmanın yapılarak kamu davası açılmasına karar verilmesini saygılarımızla dileriz” denildi.
Eksik inceleme yapılmış
18 İdare Mahkemesi’nin kararında insan sağlığı açısından şu ifadeler dikkat çekmişti: “mevzuatın incelenmesinden, çevre ve insan sağlığının korunması için gerekli tedbirlerin alınmasının devletin ödevleri arasında yer aldığı, zararlı organizmalar ile mücadelede kullanılacak faydalı organizmaları üretenlerin, ithalatını yapanların, piyasaya arz edenlerin ve kullananların Bakanlıkça belirlenen esaslara uymak zorunda olduğu, bitki koruma ürünleri, ziraat mühendisleri, kimya mühendisleri veya kimyagerlerin sorumluluğunda üretildiği ve bu ürünlerin kalite kontrolünün, Bakanlık tarafından uygun görülen laboratuvarlarda yapılacağı, kullanılmasına izin verilecek ürünler hakkında, kurulacak komisyonlardan, bağımsız, tarafsız, şeffaf ve bilimsel esaslara göre risk değerlendirmesi yapılması gerektiği, risk değerlendirmesinin tavsiye niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda; alınan kurum görüşlerinden, dünyada kullanımına izin verilen glifosat içerikli tarım ilaçlarının kimi ülkelerde riskli bulunarak yasaklandığı, ancak zararları konusunda bilimsel olarak net bir çalışmanın bulunmadığı görülmekte ise de; idare tarafından, glifosat içerikli tarım ilaçlarının Avrupa Birliği müktesebatı esas alınmak suretiyle kullanımına izin verildiği, mevzuat gereğince oluşturulması gereken komisyonlarda risk değerlendirmesi yapılmadığı gibi tarım ilaçlarının kullanımına izin verilmesinde yeterli inceleme ve araştırma yapıldığı yönünde laboratuvar değerlendirmelerinin bulunmadığı görüldüğünden, bu yönüyle eksik incelemeyle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline oybirliğiyle karar verildi.”
Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir
Mahkeme kararında ayrıca şu önemli tespitler de yer aldı: “Dava; glifosat isimli kanserojen madde barındırdığı iddia olunan ilaçların lisanslarının ve ruhsatlarının iptal edilmesi, piyasadan toplatılması glifosat isimli kimyasal maddenin tarım ilaçlarının üretiminde kullanılmasının yasaklanması talebiyle davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması başlıklı 56.maddesinde; “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”