Bilim insanlarının yeni buluşu, köpeklerin yaklaşan ‘Travma sonrası stres bozukluğu’nu (TSSB) tespit edebildiğini gösteriyor.
Bilim insanlarının yeni buluşu köpeklerin yaklaşan TSSB’yi de tespit edebildiğini gösteriyor.
TSSB, travma sonrası stres bozukluğu anlamına geliyor ve travmatik bir olay yaşayan bireylerde ortaya çıkan rahatsızlık verici durumlar için kullanılıyor.
Köpekler stresi koku yoluyla tespit edebiliyor
Dalhousie Üniversitesi’ndeki araştırmacılar köpeklere insanların nefeslerini koklayarak travma stresini tespit etmeleri üzerine eğitim verdi. Araştırmada kullanılan PTSD hizmet köpekleri zaten hali hazırda sıkıntılı dönemlerden geçen insanlara yardım etmek için eğitildi. Ama köpekler daha önce davranışsal ve fiziksel ipuçlarına yanıt verecek şekilde eğitilmişlerdi. Bu çalışmaysa bazı köpeklerin bu durumu nefes yoluyla tespit edebildiğini gösterdi.
Çalışma, VOC adı verilen ve vücudun ter gibi çeşitli salgılarla salgıladığı uçucu organik bileşenler dayandırılıyor ve köpeklerin TSSB semptomlarıyla bağlantılı VOC’leri tanımayı öğrenip öğrenemeyeceğine odaklanıyor.
Araştırmacılar köpeklerin bireylerin daha önce yaşadığı tehlikeli olayların potansiyel geri dönüşünü engellemek için kullanılabileceğine inanıyor.
Ivy ve Callie, burnuyla doğru tespitlerde bulundu
Çalışmada ekip, travmanın yanı sıra geçmişe geri dönüşler yaşayan 26 kişi üzerinde çalıştı ve bu kişiler farklı yüz maskeleri takarken kendilerine yaşadıkları deneyimi hatırlatan oturumlara katıldı.
Katılımcılar sakin haldeyken ve bir de travma deneyimini hatırlarken nefes alıp verdikleri iki ayrı maske taktı.
Ivy ve Callie isimli iki köpek yüz maskesi parçalarından hedef kokuyu tanıyacak şekilde eğitildi. Ivy kokuları tanımakta yüzde 74 doğruluk elde ederken Callie stresli VOC’leri tanımada yüzde 81 doğruluk elde etti. Dahası iki köpek farklı duygularla bağlantı kurdu. Ivy endişe, Callie ise utanç duygusunun kokusunu ayırt etti.
Araştırmacılar bunun hizmet köpeklerinin eğitimi için önemli bir bilgi olduğunu, erken dönem TSSB semptomlarına karşı uyarıda bulunmak adına daha geniş araştırma gruplarına ihtiyaç olduğunu belirtiyor.