Ekonomik, sosyal sorunların olduğu dönemlerde; işsizlik ve yoksulluğun arttığını hatırlatan Türkiye Psikologlar Derneği İzmir Şube Başkanı Mevlüt Ülgen “Siyasal istikrarsızlıklar, ekonomik krizler, gerek bireylerin gerekse ailelerin yaşamını olumsuz yönde etkiliyor. Bu genel gerçek son intihar vakalarında da önümüze çıktı. Ailelerin ekonomik kriz nedeniyle ödeme sıkıntısı içinde oldukları bilgileri paylaşıldı. Ekonomi, insan yaşamının temel meselelerinden biridir” diye konuştu.
Uzun süren çatışma dönemi
Ailelerin kendi yaşamlarına siyanürle toplu halde kıymalarının, insanların kendilerini çaresiz hissetmelerinin göstergesi olduğunu vurgulayan Ülgen şu bilgileri verdi: “ İnsanlar bu yola neden başvuruyor? Sorunları nasıl çözebiliriz bunun üzerinde durmak gerekir. Nedeni, ekonomik kriz ve yoksulluk olduğuna göre önce bunu kabul etmek gerekir. Bir ülkede ekonomik kriz ne kadar derinse bireysel ve toplumsal sorunlar o kadar artar, intihara teşebbüs vakaları da o kadar çok yaşanır. Siyasal aktörler arasında bir çatışma ve kutuplaşma var. Çok uzun süren bu çatışma dönemi, krizi derinleştirdi. Böyle krizlerin olduğu dönemlerde toplumsal huzursuzluk ve intihar vakaları artar. Bireysel ve toplumsal anlamda güveni azaltan, huzursuz, gelecekte ne olacağının öngörülemediği tablonun değişmesi gerekiyor.”
Diyalog ve çözüm kanalları açılmalı
Öncelikle ülkede toplumsal ve bireysel anlamda güveni azaltan, huzursuz, gelecekte ne olacağının öngörülmediği bir tablo olduğuna dikkat çeken Uysal şöyle konuştu:
“Sorunun tespiti çok önemli. Ülkede ekonomik ve sosyal kriz varsa ortak aklı ve arayışı harekete geçirmek şarttır. Türkiye’deki siyasal ve sosyal gerilimi azaltmak da çok önemli. Güvensiz, mutsuzluğa neden olan bir çatışma ortamı var. Sürekli gerilim ve çatışmanın hakim olduğu bir dil var. Bu dil toplumsal gerilimi ve umutsuzluğu besliyor. İnsanlar geleceğe ilişkin umutlu bir tablo görmüyor. Birey, aile, toplum ve ülke olarak krizin üstesinden gelebileceğimize dair bir inanç olmalı. Umudun olması çok önemli. Önce durumu kabul edeceğiz. Sonra sorunun çözümü noktasında demokratik yöntemleri harekete geçireceğiz. Bunun dünyada reçetesi var. Aynı sorunları yaşayan ülkeler bunu ancak demokrasi ile çözebilmiş. Kriz ancak demokratik zeminde çözülür. Öncelikle görev ve sorumluluk siyasal iktidarda. Diyalog ve çözüm kanallarını iktidar açmalı. “