Herkes birbirine soruyor;
Nasıl bir 2020 bu…
Felaketler yılı!
Korona belası, terör, deprem… Bıktırdı hepimizi.
Corona yüzünden evlerimizde hapistik.
Şimdi de deprem nedeniyle eve giremiyoruz , sokaklara parklara atıyoruz kendimizi..
**
Hepimiz mutsuzusuz!
Yüzler gülmüyor…
Belirsizlik hepimizi etkilemiş…
Kiminle konuşsam uyku bozukluğundan şikayetçi…
(Ben dahil…) “
**
Düne dönelim…
“Yıkıldık” tek sözcükle…
Deprem, tsunami, can pazarı, çöken çok katlı binalar, ölüler, yaralılar, canla başla çalışan kurtarma ekipleri…
Dayanışma örneği veren ülkemin dört bir yanından gelen kurtarma ekipleri sadece bir amaç için gayrette; o da bir canı daha kurtarabilmek!
Her biriniz özveri örneğisiniz!
İtfaiye ekipleri, belediye birimleri, AFAD, AKUT, polisler, sağlıkçılar, ambulanslar…
Somalı, Kırkağaçlı madenciler..
Enkazdan canlı çıkartılan canlar…
Sevinç çığlıkları…
Gözyaşları…
Yaralılar…
Ambulans sirenleri…
Kan anonsları…
“Çöktük” olduğumuz yerde…
Kahrolduk…
Televizyonların canlı yayın yaptığı o bina enkazını -ben de- çok yakından gördüm.
Hem de depremden 5 dk.sonra…
**
Bölgede 17 enkaz olduğu söyleniyor..
Ama -nedense- diğer enkazları kimse merak etmiyor…
Yıkılan binaların altındaki işyerlerinde kesilen kolonların hesabını kim soracak kim?
Sosyal medyada kin, nefret dolu çirkin paylaşımlarda bulunanlardan da!..
**
Cem Seymen’in şu twitter paylaşımları herşeyi özetliyor;
Bu depremde acı gerçeği yeniden gördük.
İnşaat sektörü “ucuza üret, pahalıya sat” mantığıyla çalışıyor.
İzmir’de çöken binaları kim yaptıysa ivedilikle ortaya çıkarılmalı ve en ağır cezalara çarptırılmalı.
Pimi çekilmiş bomba misali bekleyen “imar affı” binaları denetlenmeli.
“İnsanlara mezar inşa eden müteahhitlerin değil kendi dertlerini kenara bırakıp kurtarmaya giden madencilerin ülkesini kurmamız gerek.”
Altına imzasını atmayacak olan var mı?
Bir kez daha büyük geçmiş olsun dileklerimle
Güzel İzmirim…